17.3

2.4K 267 133
                                    

J.J

Bir keresinde babam tesadüflerin hayatımızı şekillendiren adımlar olduğunu söylemişti. Her tesadüfte bir adım daha ilerliyorduk ve sonucunda tesadüflerin şekillendirdiği hayatımızda, tesadüfleri yaşıyorduk. O zamanlar küçük bir çocuk olan benim için oldukça karmaşıktı bu durum; her şeyin tesadüf olması garip geliyordu fakat büyüdükçe bazı şeyler daha anlamlı gelmeye başlamıştı. Mesela doğduğum aile ilk tesadüfümdü, onları kaybedişim ikinciydi, üçüncüsü ise Yoongi'nin beni buluşu ve haydutlara katışıydı. Hayatımda dönüm noktası olarak nitelendirebileceğim üç temel tesadüfüm bunlardı. Hayat, tesadüfler söz konusu olduğunda beni o kadar da zorlamamıştı fakat şu anda anlıyordum ki aynısı Yoongi için geçerli değildi. Geçmişinde yer edinen bir adamla, Prens'i bulmak için geldiği lanetli adada karşılaşmıştı.

Pekala, şu noktadan sonrası ise tam bir karmaşaydı. Üzerimize çullanan kalabalığın arasında ne kadar mücadele etsek de sonunda kendimizi baygın bir şekilde bir odaya kapatılmış şekilde bulmuştuk. Ensemde hissettiğim sızının yanı sıra baygın halde de darbe aldığımı belli eden birkaç hasara daha sahiptim. Eğilmemi imkansız hale getiren karnımdaki sancı ise bunlardan sadece bir tanesiydi. Oturduğum nemli ve soğuk zemin ise şu anki durumuma hiç yardımcı olmuyordu. İleriye uzattığım ayaklarımın ardından gözlediğim diğer adam ise iyi olup olmadığına dair en ufak bir tepkide bulunmuyordu. Nem kokulu odanın duvarına başını yaslamıştı ve gözlerini kapamıştı. Uyandığım andan beri karşımda bu şekilde duruyordu; onun uyanık olduğunu ise doğrulmaya uğraşırken bana kirpikleri altından attığı bakıştan anlamıştım fakat o andan itibaren bir daha gözlerini aralamamıştı. Odanın içinde bir süre daha sessizlik eşliğinde oturmuştuk; duvarın, ulaşamayacağımız kadar yüksekte bulunan penceresinden yere vuran güneş ışığı odanın içinde iki adım kadar ilerlemişti. Şekli de bu süreçte değişen ışığı izlemek katlanılmaz olduğunda başımı kaldırıp milim kıpırdamayan adama çevirdim. Sessizliğinin beni bu kadar rahatsız ettiği bir başka anıyı anımsadığımda ise irkilmekten kendimi alamamıştım.

Sabahın ilk ışıkları yeryüzünde dans ederken heyecanlı adımlarımın sesleri sabahın melodisine katılıyordu. Attığım her adımımda vücudumdan taşan heyecan havaya karışıp yeryüzünün yeni gün heyecanına ayak uyduruyordu. Nefes nefese köyde dolanırken bir gece önceden verilmiş bir söz aklımda tepiniyordu.

''Hyung, lütfen ben de sizinle geleyim kasabaya; söz veriyorum, yanından hiç ayrılmayacağım. Lütfen, lütfen beni de al yanına, lütfen!''

''Sabahın ilk ışıklarını takip et, eğer beni bulursan, seni de götürürüm.''

Kalbimin ritmi tanıdık bir melodide tekrarlamaya başladığında durup derin bir nefes çektim içime, son evi de geçtiğimde atlarının üzerinde, köyün girişinde duran topluluk dikkatimi çekmişti. Onlara doğru koşmaya başladığımda Yoongi ile göz göze gelmiştim. Heyecanla elimi kaldırıp ona sesleneceğim sırada önüne dönüp bir daha yüzüme bakmadan atını sürmeye başlamıştı. Ağır ağır benden uzaklaşan atı izlerken beni hüzünlü gözlerle izleyen Hoseok hyung'u farketmemiştim bile. Kalbime atılan ilk çiziğin acısı, o köye döndükten sonra da devam etti. Neredeyse her akşam birlikte oturup sohbet ettiğim, her an yanına gidip gereksiz sorularımla meşgul ettiğim adamın sessizliği ile birlikte gittikçe güçlendi. Ufak bir çizik zamanla, onun sessizliği ile törpülendi, büyüdü. Kanaması hiç durmadı, o, bunu hiç umursamadı. Sessizliği beni kanattı ve o, sessizliğini canı pahasına korudu.

"15 yaşında hiç bir şeyi olmayan ben için

Dünya çok büyük, ben küçüktüm

Şimdi bile kafamda canlandıramıyorum

Bandit // YoonkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin