32.BÖLÜM

3.5K 218 50
                                    



Güneş batmak üzereydi.
Ortamı kaplayan turuncu loş ışık, artık gitmemiz gerektiğinin sinyallerini veriyordu. Yemyeşil çimenlerin, rengarenk çiçeklerin,
sıra sıra dizilmiş olan uzun ve gür ağaçların arasından bu görsel şölenin tadını çıkartarak yavaş adımlarla geri dönüyorduk.

Ara sıra kaçamak bakışlar atarak, loş ışığın altında ışıl ışıl parıldayan kumral saçlarını, keskin yeşil gözlerindeki parlaklığı ve kusursuz tenini seyre dalıyordum.
Özenle yapılmış bir portreden fırlamışçasına kusursuz ve mükemmel görünüyordu. 
Onu seyretmekten kendimi alıkoyamıyordum.
Fark etmeyeceğini bilseydim eğer bütün gün
bu kusursuz görüntüyü izleyebilirdim.

Aklını meşgul eden bir şeyler varmış gibi,  ileriye odaklanmış hiç bir şey söylemeden sadece yürüyordu.
Bana bakmasını ve benimle sohbet etmesini istiyordum, ama ne isteklerimin nede bakışlarımın farkında bile değildi..

Bir kez daha başımı usulca çevirerek, ona kısa bir bakış attım.
Ona baktığım sırada başını hiç çevirmeden, 
"  Daha ne kadar beni izlemeyi düşünüyorsun? " diye sordu.

Bir yerlere dalmış gözüktüğünden,
kaçamak bakışlarımın farkında bile olmadığını düşünüyordum.  Bu yüzden ısrarla çaktırmadan bakıyordum, ya da ben çaktırmadığımı düşünüyordum.

Onun sorusunu duyar duymaz hızla önüme dönerek, bakışlarımı yere odakladım. Utancımdan ne yapacağımı bilmiyordum, ellerimi önümde birleştirip tırnaklarımla oynamaya başladım.
Cevap veremeyecek kadar, utanmış ve
fena yakalanmış hissediyordum.

Kafamı yerden kaldıramıyordum, ama bana baktığını hissedebiliyordum.
Hiçbir şey söylemiyordu, sadece bakıyordu. Birden, elini saçlarımda hissetmeye başladım, ardından o etkileyici sesini.

" Saçların gün ışığının altında çok daha güzel görünüyor " , " Parlak ve kızıl " dedi.

Saçlarımın ışığın altında kızıla çaldığını biliyordum. Onun bunu far ederek, beğenmesi çok hoşuma gitmişti.

Kafamı çevirdim ve onunla göz göze geldim. Utangaç ve kısık bir ses tonuyla
" Teşekkür ederim " diyerek hafifçe tebessüm ettim.

Önüne döndü, birkaç adım sonra yürümeye son vererek, olduğu yerde durdu ve tekrardan kafasını bana doğru çevirdi.

" Benim hakkımda ne düşündüğünü merak ediyorum " , " Hiçbir şey söylemiyorsun ve
bu benim daha çok merak etmeme neden oluyor " dedi.

Onun hakkında birçok iyi görüşe sahiptim, ama bunu ona söyleyebilecek kadar henüz rahat değildim.
Onunla şuanda da olduğu gibi birçok kez yan yana geldiğimiz ve birkaç kez yakınlaşmamız olduğu halde kendimi hala onun yanında rahat hissedemiyordum.
Neden hala bu şekilde olduğumu bilmiyordum, ama bildiğim tek bir şey vardı, oda hala zamana ihtiyacımın olduğuydu..

Her şey çok ani gelişmişti,
haliyle alışmakta sıkıntı çekiyordum.
Aslında, alışabilir miydim ondan bile emin değildim.
Burada sıkışıp kalmış hissediyordum,
tek çıkış yolum ise Cihangir'e açılıyordu.

Yüzüm kızarmaya başladı, bu sefer cevabını almadan yoluna devam etmeyeceğini biliyordum.
Israrlı bakışlarını bir an olsun üzerimden ayırmıyordu.

" Hadi Alya, bu kadar zor olmamalı " dedi.

Adımı ağzından duyduğum an gözlerim hayret edercesine bir anda büyüdü.
Bana ilk kez doğrudan adımla hitap ediyordu.

Onun ağzından adımı duymamaya o kadar alışmıştım ki, adımı bir anda söylemesi bende bebeği ilk kez konuşmaya başlayan anne sevincini oluşturmuştu.
Bunun bu kadar güzel hissettirdiğini bilmiyordum.

GEÇMİŞE GİDEN KIZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin