6.BÖLÜM

7.8K 420 75
                                    

ALYA

Merhametsiz, kendini beğenmiş, egolu, bencil adam, içimden ona saydırmaktan kendimi alamıyordum. Ona söylediğim her tasvirle yere daha sert basıyordum. Beni nasıl hiç tanımadığım bir adamla ormanın derinliklerine, sırf yiyecek bir şeyler getirmem için yabancı insanlarla dolu bir kampın içine yollar.
Bir günde aç uyuyu ver arkadaş! o kasların bir günde erimez ya.. ama olmazzz, olur mu öyle şey o koskoca Osmanlı Şehzadesi, eminim hayatında hiç öğünlerini atlamamıştır.

Heyyy dur bakalım, bunları düşünerek gerçekten bütün bu saçmalıklara inanmışmıydım. Saçmalık, sonunda beni de delirttiler.

Çok fazla yürüdük ama bir türlü şu lanet kampa varamadık. Biraz daha yürürsek bacaklarım kontrolümden çıkıp bağımsızlığını ilan edecekti. Yanımda ki adama döndüm ve " Daha ne kadar yürümemiz gerekiyor? Şimdiye kadar varmış olmamız gerekmez miydi? " dedim.

Oldukça ciddi bir yüz ifadesiyle " Geldik sayılır.. " dedi.

Bunu duyduğuma çok sevinmiştim, daha fazla yürüyecek durumda değildim. Hiç soluklanmama müsaade etmeden, bütün yolu tek nefeste yürütmüştü. Benim aksime o oldukça dinç görünüyordu. Bu moda gelene kadar baya dağ yürüyüşü yapmış olmalıydı.. Birazcık yorulmuş olsaydı eğer, belki mola verme fikrine sıcak bakabilirdi.

Umarım şu bahsettikleri çiftçiler oldukça cana yakındır, belki onların yanında biraz dinlenme fırsatım olur diye düşündüm. Bu düşünce bana dayanma gücü veriyordu..

Gelmiş olmalıydık ki beni aniden yere çekti ve sessiz olmamı söyledi. Baktığı yöne kafamı çevirdim. Bir süre durup o tuhaf kampı izledik. Neden böyle bir şey yapıyorduk ki? Sonra onların kıyafetleri gözüme çarptı, çok eski, tabiri caizse paçavra denilecek kıyafetler içindeydiler ve çok kirliydiler. Çiftçiden çok medeniyetin uğramayı es geçtiği vahşi bir kabileyi andırıyorlardı. Gözüm korkmadı değil.. Bir grup ateşin etrafında oturuyordu, içlerinden biri çubuğa bir şey takmış ateşte pişiriyordu. Diğer tarafta çocuklarla ilgilenen bir yandan da adamların getir götürünü yapan iki kadın vardı. Yan yana beş çadır kurmuşlardı. Çadırların birinden yanında ki kadının belini sıkıca kavramış ve elindeki testiyle yalpalanarak yürüyen bir adamla kadın çıktı.
Yanımda ki yabancı bana sessizce yaklaşarak " Artık gitmelisin.. ben burada kalıp seni beklicem " dedi.

Endişeli bir şekilde " Hayır! yalnız gitmek istemiyorum, ayrıca bunların çiftçi olduğundan emin misin? " dedim. Emin olmam gerekiyordu.

" Evet.. sadece sana söyleneni yap! Bu arada Şehzade ve bizden onlara sakın bahsetmeye kalkma.. onlardan yiyecek koparmak için güzel bir hikaye düşün " dedi.

Neden onlardan bahsetmemi istememesine anlam veremedim ama bunu onunla tartışacak zamanın olmadığından tek kelime etmedim, sadece başımla onayladım. Bu adamlardan kurtulmak için başka seçeneğimin olmadığından ne söylerlerse yapmak zorundaydım, istemeye istemeye o insanlara doğru yürümeye başladım.

Beni fark edecekleri kadar onlara yaklaştığım sırada hepsi birden başını bana doğru çevirip, şaşkın şaşkın izlediler. Birkaç adam ağzını sonuna kadar açıp bana doğru koşturmaya başladı, bu durum çok korkutucuydu ama geri adım atmak için artık çok geçti. Beni ateşin olduğu yere kadar çekiştirdiler, ateşin yanında dip dibe bir kadınla oturan adam " Kimsin sen? " diye çıkıştı. Bu grubun lideri olmalıydı. İri yapılı kirli sakallı at hırsızı kılıklı bir adamdı.

" Merhaba.. benim adım Alya. Arkadaşlarımla beraber ileride kamp yapıyoruz, yiyeceğimiz bittiği için buraya gelmek zorunda kaldım. Rica etsem bana biraz yiyecek bir şeyler verebilir misiniz? " aklıma daha iyi bir yalan gelmedi. Umarım pot kırmamışımdır.

GEÇMİŞE GİDEN KIZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin