5.BÖLÜM

8.1K 455 79
                                    

CİHANGİR

Bir süre nereden geldiğine anlam veremediğim bu kızı izledim. Burada olmasına kendiside anlam veremiyordu..

Anlattığı hikaye de mantığa hiç uymuyordu, ama giydiği bu garip giysilerle köyü aşıp ormana kadar gelmesi mümkün değildi. Üstündeki giysiler, resmen ben buraya ait değilim diye bağırıyordu. Osmanlı kadınları vücutlarını kapatan entariler giyer, onun üzerinde iste entariden yakından uzaktan bir ilgisi olmayan vücudunu hiç çekinmeden gözler önüne sergileyen kıyafetler vardı.

Giydikleri ve gizli gizli gözetlemesi casus olduğu  düşüncesini yaratsa da, bir o kadar aksini iddia eden nedenler vardı. Osmanlıcayı çok iyi biliyordu, farklı bir aksanı vardı ama dışarıdan gelen birinin konuşamayacağı kadar düzgün konuşuyordu. Onun hakkında hemen bir fikre varmak imkansızdı.

Gizemli bir kızdı, bu durum bende fazlasıyla bu gizemi çözme hissi uyandırıyordu..
Orta boylarda güzel bir kızdı. Yüzünde şaşkın, sevimli bir ifadeyle bana bakıp kendini ifade etmeye çalışıyordu. Onu masumluğundan emin olana kadar sorguya çektim. İyi veya kötü insanı ayırt edebilecek kabiliyete sahip bir insandım. Onun casus olmadığını anlamam çok uzun sürmedi..

Eğer anlattığı gibi gece yatağında uyurken sabah kendini bu ormanda bulduysa, bu işi kesinlikle çözecektim.. 

Ayrıca Kız casus olamayacak kadar korkak ve şaşkındı, ama onun bu halleri bir süre sonra hoşuma gitmeye başladığı için bu yanlış anlaşılma durumunu ilerletebildiğim kadar ilerlettim. Yüzüne yaklaştım, ve çaktırmadan incelemeye başladım. İnsanı etkileyen büyük, kahverengi gözleri vardı. Gözlerine eşlik eden uzun kahverengi saçları yüzünün yanlarını kapatıyordu. Gördüğüm en güzel kız değildi ama kendine has bir güzelliği vardı. Bu da işime yarayacağı anlamına geliyordu..

Ondan ne isteyeceğimi çok merak ediyordu, onu fazla bekletmeden söze başladım " İleride çiftçilerin kurduğu bir kamp var, oraya gidip bize yiyecek bir şeyler isteyeceksin. " dedim.. 

Ben bunları söylerken sağ kolum Murad, şaşırmış bir şekilde bana bakıyordu. Tam yanıma gelip benimle konuşacağı sırada, kız hiç tereddüt etmeden cevap verdi " Neden benden böyle basit bir şey istiyorsunuz. Burada bir sürü adamınız var onlardan birinden isteyebilirdiniz. Ayrıca bunu yapmamın aklanmam için ne gibi bi yardımı dokunacak, bu herkesin yapabileceği bir şey. " dedi.
Biraz durup düşündükten sonra tekrar konuşmaya başladı " Neyse artık üzümünü yiyip bağını sormayacağım. Bunu yaparsam beni bırakacağınıza söz verirseniz giderim, ama bu orman çok büyük, kaybolabilirim. Bu yüzden güvenilir, yanlış bir şey yapmayı düşünmeyecek birinin bana rehberlik etmesi lazım. "

Bu konuşma Murad'ın konuşmasını biraz erteletmişti. Bu sefer şaşkın bir şekilde kızı seyrediyordu.
Bu kadar zeki olmasını beklemiyordum, olaya çok şüpheci yaklaşmıştı ama yinede kabul etti. Saf ve zeki bir kızdı. Yinede tedbiri elden bırakmayarak en iyi adamlarımdan biri olan Mehmet 'i seçtim. O masum yüzünün altında gizlediği bir şey varsa Mehmet bunu anlar ve gerekeni yapardı.

" Mehmet!.. onunla sen gideceksin " dedim.

" Emredersiniz Şehzadem! " dedi.

Kıza dönerek " İstediğin oldu mu şaşkın surat? " dedim.
Ona söylediğim şeye sinirlenmiş olacak ki ardından " Şaşkın surat? " soruma soruyla karşılık verdi, bu ifadeyi kendine yakıştıramamıştı anlaşılan.

" Evet şaşkın surat.. adını bize hala söylemedin, sana seslenmem için bir şey söylemem gerekiyordu, düşündüm ve sana yakışacak en iyi ismin bu olduğuna karar verdim. " bu sözleri çok alaycı söylemiştim. O güzel gözleri birden alev topuna döndü.

" Burada olduğum ilk saniyeden itibaren beni hırpalıyorsunuz! Konuşmanın akışı  adımı söylemem için hiç uygun değildi.. ayrıca siz bana adımı sormadan benim pat diye söylemem sizce de garip olmaz mıydı Şehzade Hazretleri? " dedi.

Kendimi tutamayıp gülmeye başladım. O sırada Murad söze başladı " Edebini takın hatun.. karşında koskoca Osmanlı Devletinin Şehzadesi duruyor. Bu ne densizlik! " dedi.
Kız bu sefer daha fazla sinirlenmiş görünüyordu, bu gerilimin devam etmemesi için kızın konuşmasını engelleyerek " Adını bize bahşeder misin? "  dedim.
Somurtuk bir şekilde, sadece " Alya " demekle yetindi.

Dudaklarımı birbirine kenetleyerek başımı salladım " Hımm.. güzel bir isim. "

" Beğenmenize çok sevindim Şehzade Hazretleri.. cüretimi maruz görün ama şimdide siz adınızı bana bahşedebilir misiniz? Bakalım sizin adınızda benim ki kadar güzel mi.. " bunu alaycı bir ifadeyle söylemişti. Saygısız tavırları ve konuşması tuhaf bir şekilde onu gözümde daha sempatik yapıyordu. Bunları söyleyen bir başkası olsaydı eğer çoktan bir hücreye kapattırmıştım, ama onun konuşması bir şekilde hoşuma gidiyordu.

Yüzüne yaklaşıp " Şehzade Cihangir.. " dedim.
Birden yüzü kıpkırmızı oldu. Bu ifadesi bende nedenini bilmediğim, büyük bir heyecana yol açtı. Sonra birden gözlerini gözlerimden kaçırıp, başka yöne doğru bakmaya başladı.. Rahatsız olduğunu düşünerek bir adım geri attım.

Onun sorusunu yanıtlamamışım gibi ismimle ilgili hiçbir şey söylemedi.
Ne düşünüyordu acaba?
Gözlerini tekrardan gözlerime odaklayıp " Biz yola çıksak iyi olur.. şu iş bittikten sonra bir an önce evime gitmek istiyorum. " dedi.
Cevap vermem için bana bakıyordu. Bir an için onu o yere gönderip göndermemek konusunda tereddüt yaşadım ama artık bir önemi yoktu.. her şey çoktan konuşulmuştu..

Ağaçlara doğru ilerleyerek onlarla arama mesafe koydum, arkamı dönüp başımla Mehmet'i yanıma çağırdım. Mehmet'e yapması gereken şeyleri söyledikten sonra gitmelerini söyledim. Alya meraklı gözlerle ne konuştuğumuzu çözmeye çalışıyordu. Mehmet onun yanına giderek artık yola çıkma zamanının geldiğini bildirdi, ve ardından hiç vakit kaybetmeden arkalarına bakmazsızın ilerlediler.
Onlar gider gitmez Murad yanıma gelerek " Şehzadem neden o kıza orada çiftçilerin olduğunu söylediniz? ..onların çiftçi değil de aradığımız haydutlar olduğunu çok iyi biliyorsunuz. Kızın casus olmadığı aşikar, onun gibi korkak ve savunmasız bir kızı neden oraya yolladınız?  O sıradan bir kız, haydutlarla baş edemez. "  Murad'ın bu sözleri beni şaşırtmamıştı, o her zaman merhametli bir adamdı. Haksız yere kimsenin zarar görmesini istemezdi, ben de öyle..

" Endişelenme ben ne yaptığımı biliyorum.. O haydutları ne kadar yakalamak istediğimizi biliyorsun, ama elimizde yaptıkları yolsuzlukların kanıtı olmadığı için onları sorgulayamıyoruz. Düşündüm ve bu işi çözmemizde yararı olacağına inandım.. Kız istemeden de olsa onları yakalamamız için, bize peşinde olduğumuz o kanıtı sağlayacak. "

" Ama ya kız zarar görürse.. onu öldürebilirler. " dedi.

" Sana endişelenmemeni söyledim.. birazdan onların arkasından bizde gideceğiz. Mehmet'e uzaktan onu izlemesini ve hayatı tehlikeye girdiği anda devreye girmesini söyledim. "  Mehmet gizlendiği yerde bir süre bizi bekleyecekti. Oraya vardığımızda çalılara saklanıp Alya'ya karşı yapılanlara şahit olduktan sonra saklandığımız yerden çıkıp o haydutları tek tek yakalayacaktık.

Plan çok basitti. Bu iş bittikten sonra herkes istediğini almış olacaktı, o çok istediği özgürlüğüne kavuşacak bense uzun süre peşinde olduğum haydutlardan kurtulacaktım.
Ama özgürlüğüne kavuşmadan önce, yapması gereken bir şey daha vardı..

GEÇMİŞE GİDEN KIZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin