30.BÖLÜM

3.5K 266 45
                                    



Sürprizzz Bölümm 🥳🥳

Sabahın ilk saatlerinde, Dilber Hatun'un haremde yankılanan gür sesi sayesinde
rüya âleminden, ışık hızıyla gerçeğe dönüş yapmak zorunda kalmıştım.
Neyse ki, bu sesi bir daha duymayacaktım.

Yataktan halsiz bir şekilde kalkarak, kızlarla beraber hamama doğru ilerlemeye başladım.

Birkaç saatlik kişisel bakımın ardından, eğitimlere başlamak üzere görevli öğretmenler hareme gelmeye başladı.

Bu kısır döngü artık çok sıkmaya başlamıştı, kişisel bakım rutinini seviyordum ama eğitimlerin sonu gelmiyordu. Günün çoğunu eğitimlerle geçiriyorduk ve bu durum bir süre sonra ister istemez sıkıcı olmaya başlıyordu.

Buraya geldiğimden beri nakış işleme, Osmanlıca öğrenme, dans etme, görgü kuralları, hat çalışmaları ve daha bir sürü alanda kendimi oldukça geliştirmiştim.
Bunları öğrenmek güzeldi, ama bunun bir sonu yoktu. Burada ölene kadar bu eğitimleri alacakmışım gibi geliyordu.

İşte buda, buradan ayrılmak istememin farklı bir nedeniydi.
Ben artık mutlu olduğum bir ortamda olmak istiyordum. Mecburiyetlere bağlı yaşamak istemiyordum. Sevmediğim insanlarla aynı ortamda kalmayı da, bezdirici eğitimleri de hayatımdan çıkarmayı çok istiyordum.

Cihangir tam zamanında bu duruma müdahale etmişti. Yoksa bu duruma daha fazla ne kadar sabır gösterebileceğimi ben bile bilemiyordum.

Okuma ve yazma eğitimi sırasında yanımda oturan Mahinur, bacağımı alttan dürtükleyerek dikkatimi ona vermemi sağladı.
Eğitmenin fark etmeyeceği bir düzeyde ses tonumu ayarlayarak " Bir şey mi oldu? " diye sordum.

Oda sessiz bir şekilde karşılık vererek
" Ne zaman bizi almaya gelecekler? " diye sordu.

Bu, cevabını bilmediğim ve benimde cevabını çok merak ettiğim bir soruydu.

" Bilmiyorum " diyerek önüme döndüm.

Tekrardan dürterek " Bugün, kesin gelirler ama değil mi? " diye sordu.

" Bir aksilik çıkmazsa, evet " yanıtını verdim.

Umarım bir aksilik falan çıkmazdı, buradan mümkün olduğunca erken ayrılmak ve giderayak bir şey yaşamak istemiyordum.

Tekrardan bana dönerek " Çok heyecanlıyım Alya, ya sen? " dedi.

Bu sorulara ne zaman son vereceğini gerçekten merak ediyordum. Şuan ortam çok sessizdi ve her an birinin sesimizi duymasından fazlasıyla endişeleniyordum.

" Bende öyle, ama şuan konuşmanın hiç yeri değil. Eğitim bitince konuşuruz " diyerek onu artık susturmaya çalıştım.

Mahinur'un bana doğru sürekli bakmasına ve fısır fısır muhabbetimize daha fazla kayıtsız kalamayan eğitmen, yanımıza gelerek kibar bir şekilde " Bir sorun mu var kızlar? " diye sordu.

O an utancımdan yerin dibine girdim. Bunun olacağını anlamıştım.

Kadının suratına şaşkın bir şekilde baka kaldım, ne söyleyeceğimi bilemiyordum. Ağzımı açıp, iki kelime edemeyecek kadar çok utanıyordum.

Benden ses çıkmayınca, Mahinur
" Şurayı anlayamamıştım da, Alya yardımcı oldu " diyerek durumu toparlamaya çalıştı.

Kadın pek ikna olmuş görünmüyordu, yinede bizi kırmayarak 
" Konuşmalarınız dersle ilgili olduğu için bu seferlik bir şey demiyorum, ama bir daha ki sefere anlamadığınız bir şey olursa birbirinize değil bana sorun "  diyerek yanımızdan uzaklaştı.

Şuan kendimi lisede gibi hissediyordum, demek ki Osmanlı zamanında da böyle olaylar yaşanabiliyormuş.

Kadın uzaklaşır uzaklaşmaz Mahinur,
" Merak etme, bir daha istesek de olmayacak " diyerek gönderme yaptı.

Sözden anlamayan yaramaz çocuklar gibiydi. Bu tavırları biraz sinir bozucuydu, ama moralimi veya sinirimi bozmasına izin vermeyecektim.

Eğitim sonuna kadar ona hiçbir şekilde bakmayarak, utanç verici bir durumun tekrardan yaşanmasının önüne geçmiştim.

Öğlene doğru eğitim nihayet bitti, eğitimin bitmesinin ardından öğlen yemekleri hareme gelmeye başladı.
Burada ki son yemeğimdi, bu yüzden tanını fazlasıyla çıkarmak istiyordum.

Yer sofraları özenle kuruldu,  üzerlerine çeşit çeşit yemekler ve tatlılar dizildi.
Yemek duaları da edilmeye başlandıktan sonra  herkesle beraber yemeye başladık.

Mahinur, yanımda oturmuş hiç ses çıkarmadan sadece yemeğine odaklanmış durumdaydı. Nihayet susup, başka bir şeye odaklanmıştı, derken aniden sessizliğini bozarak kanser edici sorularını, tekrardan sormaya devam etti.

" Neden hiç konuşmuyorsun? " diye sordu.

Yemek yemekle meşgul olduğumun farkında olamayacak kadar aklı yerinde değildi sanırım. Şuan bile tek derdi muhabbet etmekti,
ama onun aksine hiç konuşmaya hevesim yoktu.

" Çünkü, yemek yemekle meşgulüm.. " diyerek karşılık verdim.

Cevabıma biraz bozulmuş görünüyordu,
önüne döndü ve tekrardan yemeğini yemeye devam etti.

********


Yemekten sonra Mahinur, yanımdan ayrıldı ve yatak bölümüne doğru ilerlemeye başladı. Bugün, Mehpare Hatun bizi almaya gelene kadar dibimden ayrılmaz ve bütün gün soru yağmuruna tutar diye düşünmüştüm,
ama o şuan ani bir manevra yaparak beni oldukça şaşırtmıştı.

İlk başta bu durum biraz hoşuma gitmişti,
ama artık buradaki kadar sık görüşemeyeceğimiz düşünülürse, elimizde beraber geçirebileceğimiz sadece bugün kalmıştı.

Yanına giderek, " Seni kırdıysam özür dilerim " dedim.

Sabahki halinin aksine şuan biraz üzgün görünüyordu.
Bana döndü ve 
" Asıl ben özür dilerim, seni sabahtan beri çok sıktım " , 
" ama aslında niyetim seni sıkmak değildi, sadece son günümüzü beraber güzel geçirebileceğimizi ummuştum " dedi.

Bu açıklaması, ondan şikâyetçi olduğum zamanlar için vicdan azabı duymama neden oldu.

Ona sıkıca sarıldım ve " Gerçekten özür dilerim " dedim.

Geri çekildiğim sırada Mehpare Hatun'un sesinin yankılanmasıyla, ortamı kaplayan hüzün bulutları yavaş yavaş kaybolmaya başladı.

" Çok zamanım yok, hemen hazırlanın,
sizi götürmeye geldim " dedi.

İşte bu, sabahtan beri heyecanla duymayı beklediğimiz sesti..

( Neden kısa diye sormayın, bu eksra yazdığım bir bölüm 🎈 Sizi ufakta olsa mutlu etmek istedim 😘❤️ )

GEÇMİŞE GİDEN KIZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin