İyi Okumalar...
"Gülcihan Kara ameliyata alınmadan hemen önce sizin adınızı ve telefonunuzu verdi. Acilen gelin." Nasıl geldiğini hatırlayamayan adam sanki nefes alamıyordu, yüreği sol yanında delice bir ağıt tutturmuş ağlıyordu. Aptaldı kadın, çok aptaldı ama yine de onu yanından ayırmamalıydı. Korumaya kendi içinde söz verdiği kadını koruyamamıştı! Acil servisin önünde atladı arabadan, içeri koşturdu. "Gülcihan Kara! Ameliyatta dediler bana, nerede?"
"Nesi oluyorsunuz beyefendi?" Nesi oluyordu? Hayatını mahvedenlerden biri? Onu satın alan adam? Kovan? Sahi nesi oluyordu Gülcihan'ın? "Ailesi. Aile dostuyum yani" daha iyisi aklına gelse de diyemedi, dili henüz o sözü söylemeye hazır değildi kalbi ne kadar haykırsa da.
"Ailesi nerede?"
"Yetim o, terk edildi. Bakın meraktan delirmek üzerim, Gülcihan'a ne oldu?!" Danışmadaki adam bilgisayardan bir şeylere baktı ve "İleride ki koridordan sola dönün. İkinci kat ameliyathane. Silahlı saldırıya uğramış. Daha detaylı bilgiyi oradan alırsınız. Şuan ameliyatı devam ediyormuş." Yıldırım nefes nefese koşarak çıktı merdivenleri. Kim ona niye zarar vermek isterdi ki? Kimsesiz, kendi halinde garibanın tekiydi kadın. Yıldırım bile sırf bu yüzden hayatından çıkmak istemişti, kendi karanlık dünyası yeterince zarar vermişti kadına zira. Daha fazla günahlarını üstlenmek istememişti hislerine rağmen.
Ameliyathanenin önünde beklerken etrafına bakındı, sadık adamları dört bir yanı sarmıştı bile emir dahi beklemeden. Lakin başka biri gerekliydi adama, bilgi alacağı, Gülcihan'ın durumunu öğreneceği biri ama kim? Davut'u aradı, aklına gelenle çenesi kenetlenmişti genç adamın. Eğer bu Afran Soykamer'in işiyse işte şimdi kan davasını seve seve devam ettirecekti Yıldırım. Meşgule düşene kadar çaldırdı adamın telefonunu. Çelebi ve Korkut'u aradı, onların da telefonları açılmıyordu. Yüreğine bir ateş dolduğu sırada telefon hiç beklemediği bir yerden geldi.
Kıbrıs'taki otelin müdürü arıyordu. Otelde yangın çıkmıştı, hasar tamir edilemeyecek kadar büyüktü. on iki otel çalışanı ve bir itfaiye çalışanı zehirlenmişti. Bir sonraki telefonda Las Vegas'taki otel için aynı haberi vermişti. Kralın İnine saldırıyordu demek Afran Efendi, o halde Gülcihan neden hastanedeydi? Roma'daki otelden de aynı haber gelince kazandığından da fazlasını kaybettiğine güldü. Neyse canım Gülcihan iyi olsun da gerisi umurunda değildi. Hem zaten otellerin sigortası kundaklama dâhil bütün her şeyi kapsayacak şekilde yapılmıştı. Sadece müşteri kaybı olabilirdi, ya da daha kötüsü piyasada ki itibarı sarsılabilirdi. Bunun olmasına asla müsaade edemezdi. En kısa sürede avukatları dört bir yana salması gerekliydi ama şimdi önceliği içeride ki bahar gözlü kadındı.
Sonunda felaket telefonlarının bittiğini düşünürken Davut aradı. "Ağabey saldırıya uğradık, çapraz ateş! Ağabey hakkını helal et!" arkadan gelen seslerle bağırdı Yıldırım "Neredesiniz aslanım?!"
"Ağabey, Koceli'den çıktık, İstanbul sapağında yakaladılar. Dört polis aracı yola dizilmişti. Durmadık ağabey yeminle durmadık ama birden sekiz araç daha kestiler önümüzü. Esra ve Atlas Efe'yi kaçırabildik... Çelebi öldü ağabey, benimde durumum ağır. Ağabey affet..." son bir mermi sesi işitildi telefonda. Yıldırım'ın kanı donarken bir şeyi çok iyi kazıdı yüreğindeki zehir renkli harflerle. Duyduğu her kelimeyi harf harf aldı ezberine!
"Afran ağaya nasıl diyeceğiz çocuğu elimizden kaçırdığımızı?"
"Boş ver piçi, adamın sağ kolunu da kopardık sol kolunu da. Hepsini denize gömelim, kimseler bulamasın."
Davut...
Davut'u himayesine aldığında kendi on sekiz, çocuk on üç yaşındaydı. Çelebi ondan bile küçüktü eline geldiğinde, dokuz on yaşlarında sübyandı. Çocuklarıydı onlar ve daha kim bilir kaçını kaybetmişti. "Atlas..." dedi fısıltı şeklinde. Afran Soykamer işte şimdi bir kanlıya sahip olmuştu. Elindeki telefondan adamın numarasını çevirdi ve ölümcül bir sesle "Kana kan o halde Afran Soykamer. İlk ölecek kim, düşün bakalım" dedi ve kapadı telefonu. Sesi adeta ölümü anlatan, kimsenin dokunamayacağı, dokunduğu anda küle çevireceği bir ateş kadar yakıcıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gülcihan (BİTTİ)
RomanceKimi yaktığından habersiz âmâ bir ateş. Gözleri ile değil yüreği ile görür aşkı. Her seste bir yıldırım çığlığı bekler "Gülcihan" diyen. Kime yandığından habersiz bir yürek, Yıldırım. Her soluğuna hapsettiği isim yasak olsa da diline, usulca ama çığ...