Beni Seç Gülcihan!

1.5K 174 39
                                    

Medya Murat Göğebakan=Vurgunum

Herkese iyi okumalar...

**********

İki ay...

Tam tamına iki ay geçirdi Yıldırım hayatı kendine zehir ettiği. Aklından çıkmayan gerçeklerle kendini tükettiği koskoca iki ay. Ruhunun yarısının yüzüne her baktığında kendine lanetler ettiği iki ay. Zorla yüreğindekileri kadının dudaklarından duymak için çabaladığı iki ay. Ve duyduğu sözlerle yüreği paramparça son bir ay daha.

Gülcihan'ın itirafı ile Araf'ından çıkıp cehenneme adım attığı anı hatırlıyordu genç adam hem de dün gibi ve biliyordu asla unutmayacaktı o anı bir daha. "Sadece" demişti kadın ağlayarak "Sadece onları bir kez olsun tanımak, görmek isterdim. Sormak isterdim 'beni gerçekten hiç sevdiniz mi?' diye."

"Ya sevdilerse, ya isterlerse seni?"

"Ben de isterdim onları o zaman. Kim bir annesi, babası olsun istemezdi ki? Sen istemez miydin?"

Hayır, Yıldırım kendi babası gibi bir baba istemezdi, ya da annesi gibi zayıf bir anne... Kendine bile yalan söyleyecek duruma gelmesine içerledi genç adam. Babası olmasa da olurdu evet ama zayıf veya güçlü annesini her halükarda isterdi. Şimdi ise sevdiği kadından bir mutluluğunu çalıyormuş gibi hissetmekten alamıyordu kendini.

Ahh neden sevmişti bu kadını, neden bu denli bağlamıştı her umudunu ona? Zira tüm tabuları onunla beraber yıkılıyordu, hatta Yıldırım'ın kendisi bile bu yıkımda paramparça oluyordu. Ne yapmalıydı şimdi, nasıl davranmalıydı. Günlerdir bu kasvetli düşünceler boğuyordu adamı.

Sonunda iyi veya kötü bir karara varmıştı artık. Plan gayet basitti ama kafada, ya gerçekte bu kadar basit olabilir miydi?

Bir kuş misali her sevişmelerinin ardından göğsünü yuvası belleyen kadın yine uykuya dalmıştı göğsünde. Tam sol yanında, kalbinin hemen üstündeydi ılık nefesi. Bir cesaret yatağa usulca yatırdığı kadının dudağına minik bir öpücük kondurdu. "Beni seç kadın, yalvarırım sadece beni seç." Fısıltısı odaya yayılsa da kadınına ulaşmamıştı henüz. 

"Gülcihan, uyan kızıl melek." Ona kızıl melek diyordu uzunca bir zamandır Yıldırım, zira öğrenmişti ağabeyi Doğuş'un da ona her zaman kızıl melek diye seslendiğini. Ne zaman kadına böyle seslense yüzünde ayrı bir tebessüm oluştuğunu fark etmesi geç olmamıştı adamın. İşte o zamandan beridir ağabeyinin hatırasını hiç değilse bu şekilde yaşatmak istediğini anlayan Yıldırım, Kızıl melek diye sesleniyordu kadına. 

Uyanmasını istemeyerek usulca bir kez daha seslendi lakin o yeşil harlı gözleri gizleyen kapkara tüller kıpırdandığında sonuna birkaç adımı kaldığını anladı Yıldırım. Gözleri ne kadar da çok benziyordu nefret ettiği o adama şimdi daha iyi anlıyordu Yıldırım. Bir yosun yeşilinden ölümüne nefret ederken diğer bir yosun yeşili uğruna ölmek istemek, ona âşık olmak...! Bu çıkmaz tam da hayatına yakışacak bir karmaşaydı doğrusu. 

"Yıldırım..." ah o uyku mahmuru ses, iliklerine kadar alevlendirirdi bedenini adamın üç ay öncesine kadar. Şimdi ise korkuyu bahşediyordu. Bu kadar korkak mıydı gerçekten? Hayatı boyunca kendi kendini korumuştu, çeşitli mücadelelerin ardından yorulsa bile böyle korktuğu bir anı hatırlamıyordu Yıldırım. 

"Ne oldu?"

"Seni sevdim daha ne olsun." Gülücük bir badeye bu denli yakışmamalıydı, günahtı bir kere ama yakışıyordu çünkü o badelerin sahibesiydi Gülcihan. "İyi ya ben de seni seviyorum ama uykum var." Ve yeniden göğsüne sokuldu usulca. Kıyamadı, kadına değil kalbine kıyamadı Yıldırım ve sımsıkı sardı kollarıyla...

Gülcihan (BİTTİ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin