Adam sürpriz üstüne sürpriz yapıyordu demek. Keşkedüşman olmayı seçmeselerdi. Başını eğdi ve gri gözlerinde fırtınalarla baktıAfran'a genç adam. Gülümsemesi aldatıcı bir fırtına gözüydü sadece. Sakin, usulve öldürücü. "Yine görüşeceğiz Afran Soykamer."
*********
Yıldırım dışarı çıkar çıkmaz Davut'un kulağına "Atlas Efe tehlike'de, hemen çıkarın onu o hastaneden" dedi Yıldırım. Asansöre binmeden hemen önce Kerim'in düşmanca bakan gözlerine aynı düşmanlıkla baktı. "Kardeşin ve küçük dilsizi çok fazla etrafımda dolanıyor. Sen bari akıllı ol ve uzat tut onu benden, yoksa annen çok üzülür küçük canavarının ardından." Daha fazla kimsenin bir şey demesine fırsat vermeden ayrıldı holding binasından. Aralarında köstebek vardı kesinlikle ama kim olabilirdi bu? Oğlunun yerini kendi yetiştirdiği üç beş adamı dışında kimseler bilmiyordu? Hayır onun aslanları ihanet etmezlerdi, yapmazları ağabeylerine böyle bir kötülüğü. O halde kim?
İçlerine en son girenleri düşündü. Dijan'ın bakıcısı geçen hafta gelmişti, sonra Gülcihan ve bir de şoför. Yok bunların hiçbirinin yanında oğlunun yeri ile ilgili konuşmamıştı. Dahası Gülcihan geldiği günden beri ilk defa bu sabah çıkmıştı meydana. Hayır o kızdan daha öncede şüphelenmişti ama hepsi boşa çıkmıştı, onu çıkardı hemen aklındaki şüphelilerin arasından. Geriye dadı ve şoför kalmıştı. Şunları bir sorguya çekse iyi olacaktı.
"Ağabey nasıl olur?"
"Adamı oğullarıyla tehdit ettim, beni oğlumdan vurdu. Uzatsam hangi gün, hangi saatte kalbi değişti onu bile söyleyecekti puşt!"
"Neden sana bu kadar öfke ve kin dolu anlamıyorum?!"
"Ben anlıyorum aslanım. Hiç duymadın mı adamın karısına olan kara sevdasını. Babam olacak ibne adamı karısını öldürmekle tehdit etmiş."
"Anladım, duydum da ağabey ama bunun seninle ilgilisi yok ki. Sen babandan çok çok farklısın. Hayatın boyunca tek bir kadına el kaldırdığına şahit olmadım." Davut'un sözü biter bitmez aklına daha bir hafta önce yaralı bir kadına elini kaldırdığı an geldi. Yumruğunu sıktı ve dizine indirdi.
"Eve gidelim, küçük altın anahtarı babasına götürmenin vakti geldi." Birinci savaşı kaybetmiş sayılmazdı henüz. Zira Dijan tüm eli değiştirecek karttı artık.
********
Gülcihan yanındaki kızın yardımıyla giydirdiği meleğini kucağına aldı. Gözleri dolu dolu öptü, kokladı, sevdi. Bugün Mühre'ye verdiği sözü tutacağı gündü. Çok inanıyordu adamın bebeğini kabul edeceğine, umuyordu ki Mühre'nin de hayal ettiği gibi olsun her şey. Ah bir de yaşayıp yaşamadığına dair bir haber alabilseydi ondan.
Davut'a birkaç kez sormasını istemişti ama adam uyuyan yılanı uyandırmamak gerektiğini söylemiş, bir daha konuyu açmasına bile izin vermemişti. Bir koluna Dijan'ı, diğerine de çantasını alıp salona geçti genç kadın. Yıldırım telefon etmiş, hazırlanmalarını söylemişti. Yemeğini yedikten sonra ilaçlarını da alınca bir hayli toparlanmıştı neyse ki.
Hem onun hastalığı boğazı yada yaraları falan değildi; hüznü, acısı, Dijan'ın özlemiydi onu bu kadar hasta eden. Şimdi hafif bir baş ağrısının dışında hiçbir şeyi yok gibiydi. Kolundaki çantayı yardımcı kızın yönlendirmesiyle oturduğu koltuğun kenarına astı. Kollarındaki meleğin yüzüne dokundu ezberlemek ister gibi. Çok özleyecekti onu ama adamla konuşup arada görmesine izin vermesini rica edebilirdi.
Yıldırım öfkeyle içeri girdiğinde koltukta oturan kızla dondu adımları. Yüzü bir meleğin yüzü gibiydi, gözleri, beyaz penyenin sardığı ince bedeni. Yıldırım en son ne zaman bir kadını yatağına almıştı? Doğru ya Gülcihan'dan sonra kimse olmamıştı hayatında.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gülcihan (BİTTİ)
RomanceKimi yaktığından habersiz âmâ bir ateş. Gözleri ile değil yüreği ile görür aşkı. Her seste bir yıldırım çığlığı bekler "Gülcihan" diyen. Kime yandığından habersiz bir yürek, Yıldırım. Her soluğuna hapsettiği isim yasak olsa da diline, usulca ama çığ...