Sabahın kaçıydı sonunda yorgunluğuna yenik düştüğü vakit bilmiyordu ama savaşı ilk kasırga kazanmıştı ne yazık ki.
Ertesi sabah yine erkenden kapısı kırılırcasına çalarken uyandı genç kadın. Yine ne istiyordu bu adam? Zaten uykusuzdu, azıcık rahat veremez miydi yani? "Hadi hadi uyuyan güzel daha gezeceğimiz çok yer var. Davut bizi bulmadan kaçalım yoksa evladım gibi sevdiğim o iti öldüreceğim."
"Kargalar kahvaltısını yapmış mıdır acaba?"
"Kargaları bilmem ama biz yapacağız. Hadi bakalım harekette bereket vardır diye boşa dememişler. Yarın Fransa'ya geçeceğiz, bu gün İtalya'daki son günümüz." Ahh bir parça üzülmüştü genç kadın çünkü bu şehrin atmosferini sevmişti...
*************
Yıldırım, yanındaki kadının dünden beri olan değişimini fark etmişti elbette ama yalan kokan bakışlarına üzülmüştü. İnanmıyordu adamın yüreğinden geçene ama inanır gibi görünmeyi tercih ediyordu. Neden öyle davranıyordu, işte bunu çözemedi genç adam. Öğrenecekti, bir şekilde o güzel gözlerin gerçek duygularla bakmasını da sağlayacaktı. Mecburdu buna çünkü Atlas Efe'nin de kendi gibi Gülcihan'ın aşkına ihtiyacı vardı. Bir kadının anne şefkatine, sevgisine oğluda nail olmalıydı, kendi yaşadıklarını yaşamayacaktı küçük aslan parçası. Ve nasıl bildiğini bilmese de biliyordu kızın o küçük bebeği yürekten seveceğini.
Fransa'yı çok sevmiyordu genç adam ama bu şehre âşıktı. Nice kentini dolaşmak bile mutlu ediyordu Yıldırım'ı. Dar sokakların sonunda birleştiği büyük meydan, İtalya'da ki mimariyle benzer yapıları, güzeldi gerçekten. Mart ayında olmalarına rağmen bu gün güneş Fransızlar ve diğer turistler gibi Yıldırım ve yanındaki kadına da iyi davranmıştı. Sıcaktı bu gün Nice, yine de adam bu sıcak görüntüye aldanmayarak plaja gitmek yerine kaldıkları büyük otelin havuzunu tercih etmişti.
Yanında, üzerindeki uzun, kalçalarını kapatan beyaz gömlekle bedenini saklamaya çalışan kadına gülümsedi. "Yapma şunu kızım ya, inan bana etrafımızda çırılçıplak dolaşan kadınlar var."
"Eee? Ne yapayım yani onlar gibi mi dolaşayım bende?" Adam güldü bu söze, o istese bile asla müsaade etmezdi ki. "Hayatımda ilk defa mayo giyiyorum ben, kusura bakma utandırdıysam ama alışık değilim." İbrahim'in evinde yaşadıklarından sonra su sesini dinlemeye bile korkuyordu artık. Ve şimdi bile adamın onu havuza sokacağını biliyor, geriliyordu. Bu da üzerindeki mayo ve gömlekle sürekli olarak bir kavga halinde görünmesinin asıl nedeniydi. Az sonra korkusu gerçek oldu ve elinden tutan adam onu havuza doğru götürmeden önce uzun gömleği sıyırdı omuzlarından. Tenine değen soğuktan ziyade, suyun sesi yüzünden titriyordu Gülcihan
Siyah mayosunun içinde güneş gibi parlayan kadına bir kez daha vuruldu. Çevresine şöyle bir göz attı ona bakan var mı diye. Elbette bir iki gözü gördüğünde adamların bakışlarına ölümcül nazarlarla karşılık vererek geri püskürttü ve elinden tuttuğu kadını büyük havuza doğru yönlendirdi. İsteksiz adımlarını fark etmişti ama ne yaparlarsa yapsınlar Nice'e geldiklerinden beri hep böyleydi kadın. Bu yüzden derdini anlamayı bırak, sormaya bile lüzum görmemişti. Zira naz yaptığını sanıyordu Yıldırım.
Havuzun dalgaları ayaklarına dokunduğunda, Gülcihan'ın titreyerek bir adım gerilemesine baktı genç adam. Yüzü solmuş, elinden kaçmak için çırpınıyordu. "İstemiyorum... Be...ben."
"Gülcihan korkma ben varım."
"Hayır! Boğulacağım yine!" Yıldırım duraksadı ve titremeleri yüzünden ayakta duramayan kadının yerde geriye doğru kendini sürükleyişini izledi. Ağlıyor sessizce uzaklaşmaya çalışıyordu. Yerdeki kadını kucağına aldı, aynı anda o ince kollar boynuna dolandı sımsıkı. Yıldırım boyun çukuruna yerleşen yüze yasladı başını, saçlarını öptü "Tamam güzellik hemen şimdi ayrılıyoruz, yeter ki korkma sen."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gülcihan (BİTTİ)
RomanceKimi yaktığından habersiz âmâ bir ateş. Gözleri ile değil yüreği ile görür aşkı. Her seste bir yıldırım çığlığı bekler "Gülcihan" diyen. Kime yandığından habersiz bir yürek, Yıldırım. Her soluğuna hapsettiği isim yasak olsa da diline, usulca ama çığ...