Korkuyordu elbette Gülcihan ama babasının toprağına sarılmaktansa toprağın altında olmayı tercih ederek gözlerini kapadı. Çevresindeki her şey donmuştu sanki o an. Hayır aslında tam tersi şimdi her şeyi daha çok duyumsadığını fark etti. Hatta tepesinde ki sarı ampulün o cızırtısını dahi duyuyordu, dışarı da yağmur başlamıştı. Daha önce fark etmediği birçok gerçekle hafif bir tebessüm oluştu dudaklarında gözlerinden bir damla akarken.
Görmekten ziyade duyduğu silah sesi ile titredi oturduğu yerde...
Çetin havaya bir el ateş ettikten sonra Gülcihan'ın önünde eğildi ve çenesine elini götürüp gözlerinin o muazzam yeşilini görünceye dek bekledi sessizce. Sonunda kırpışan kirpikler aralandığında hafif bir tebessüm oluştu yüzünde. Konuşmadan önce derince bir nefes alma ihtiyacı hissetti. Bu kız çok farklı, bambaşka bir dünyadan gibiydi. "Aslında sana daha güzel bir teklifim var kızıl" derken kendi kendine şaşıyordu doğrusu.
"Ne?"
Diyorum ki sana daha..."
"Onu anladım Çetin, teklifin ne?" artık sabırsızdı genç kadın, karanlık bir gecede belirsiz bir yolda koştuğunu hissediyordu ve Yıldırım'ı deli gibi özlerken, aklı sürekli nerede, ne halde olduğunu bilmediği annesindeydi. Üstelik bir de tehlikenin içinde ki babası vardı. "Diyorum ki benimle gel, baban seni yine arasın ama bulamasın. Yıldırım'da bana ihanetinin bedelini ödesin. Sen ve bebeğin benimle, hayatta kalırsınız."
"Ölürüm daha iyi. Yıldırımdan başka..."
Çetin kadının söyledikleri ile ellerini kaldırdı ve önünde reddedercesine sallayarak "Yo yo yo... öyle değil kızıl yanlış anlama hemen" dedi. Evet, kadına bedensel bir çekim hissetse bile kardeşinin çocuğunu taşıyan bu güzel kızıla asla dokunmayı düşünmezdi. "Güzelsin ama güzelliğin ilgimi çekmiyor hiç. Gücün beni mest ediyor; biliyor musun içimizde her şeye kafa tutabilen aslında sadece sendin. Hatta eskiden, yalnız ve gözlerin görmezken çok daha güçlüydün bence. İşte beni sana çeken tek şey bu." Onun istediği huzurdu, Gülcihan'ın o bakışları ile insanlara vaat ettiği huzur. "Bir de huzurun. Onu Yıldırım'dan çalacak olmak çok keyif verici!"
Gülcihan aslında şuan da kendini hiçte güçlü hissetmiyordu, öyle ki bayılmamak için zor dayanıyordu. "Çetin yapma ne olur, Yıldırım'dan ayrılamam ben. Onsuz kalmak, nefes alamamak gibi. Annem, babam..."
"Hadi be kızıl daha birkaç dakika önce ölmeyi bile göze alıyordun, şimdi şu halin hiç hoşuma gitmedi. Düşün bir, baban yaşayacak, Yıldırım yaşayacak, bebeğin ve sen de yaşayacaksınız."
"Çetin..." Gülcihan ne diyeceğini şaşırdı adamın arkasında gördüğü suretle ama kendini toparladı derhal. Bakışlarını yere eğerek "Gelmem seninle" dedi.
"O halde son bir diyeceğin var mı kızıl?" Gülcihan yere akan gölgeyi adamın fark etmemesi için bakışlarını kaldırdı, Çetin'in gözlerinin içine baktı gülümseyerek. "Hayır Çetin, benim yok ama annemin kesin bir son sözü vardır." Çetin başının ardında hissettiği şiddetli çarpma ile yere devrilirken ne olduğunu anlayamadı bile. Bedenine, özellikle de başına inen darbeler arasında çıldırmış bir kadını gördüğünde şaşırdı acısını unutup. "Kızımı bir kez daha kimse alamaz benden orospu çocuğu! Kızımı kimse alamaz, bir daha bebeğime dokunamayacaksın! Öldüreceğim seni!"
Gülcihan annesinin bu vahşi halini şaşkınlıkla izliyordu artık, Çetin'in başından oluk oluk akan kan bile annesi kadar çekmiyordu ilgilisini. "Hadi kızım kalk" Gülcihan annesinin direktifi ile ayağa kalktığında kapıya yönelmişti ki "Oradan değil, dışarıda adamlar var. Benimle gel." Annesinin elini tutan eline bakarken fark ettiği gerçekle gözleri kocaman oldu. "Anne yaralısın sen!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gülcihan (BİTTİ)
RomanceKimi yaktığından habersiz âmâ bir ateş. Gözleri ile değil yüreği ile görür aşkı. Her seste bir yıldırım çığlığı bekler "Gülcihan" diyen. Kime yandığından habersiz bir yürek, Yıldırım. Her soluğuna hapsettiği isim yasak olsa da diline, usulca ama çığ...