medya Yasmin Levy (Mal de I'amor)
İyi okumalar...
*********
Belki de artık pes etmeliydi ki doktorun sesini duydu. "Pyotr bırak artık! Öldü kız!" başını kaldırıp moraran yüzü süzdü, ölümün soğukluğundan ziyade, okyanus kokusunu aldı adam, kızdan. Bırakmalıydı artık, evet kesinlikle bırakmalıydı çünkü elinden geleni yapmıştı. Yine de içinden bir ses 'pes etme' diyordu ve o sese uydu. Son bir denemeyle yeniden bu kez can vermek için değil, öfkesi ile saldı soluğunu buz gibi dudaklardan. Sonunda ilk nefesin sesini işittiğinde alnını yere, kızın başının hemen yanına dayadı. "Kalbi atıyor patron" kendini toparladı genç adam, kucağına aldığı ıslak bedeni revire götürdü peşinde doktorla.
Muayenesi biten yaşlı doktor dışarı çıktı ve "Neyse ki kalıcı bir hasar yok. Birkaç vitamin yazacağım, hastalanırsa ki bence zaatüüre kaçınılmaz sonu, ona göre ilaç verebilirim. İyice dinlendirilmeli."
"Aklını mı kaçırdın sen!? Kız neredeyse ölüyordu, biran önce götürmeleri gerekli bu kızı. Buraya ait olmadığını söyledi, ki haklı da. Tanrım!" Vakolen gerçekten aklını kaçırmak üzereydi. Kızı en baştan kabul etmemeliydi; o iyi bir adam değildi ama ticaret yapan bir adamdı. Sadece kısa sürede iyi kâr yapacak bir işti bu kız ona göre. Artık vakti gelmişti gitmesi için. Hemen adamla bağlantıya geçip başından atmalıydı bu belayı. Kızın onların hayatına ait olmaması umurunda bile değildi lakin ön görülemez planları, korkusuzluğu korkutuyordu artık Vikolen Pyort'ı...
********
Kamaraya dönen bitik haldeki Gülcihan'a bütün kızlar öfkeliydi doğrusu ama yine de bir şey demediler. Daha doğrusu suskunluklarıyla cezalandırmak istiyorlardı onu ama bunu bile anlayamayacak kadar sıyrılmıştı ruhundan Gülcihan.
Tam bir haftasını yarı uyur gibi geçirdi. Zaten çıkan ateşi de başka bir şeye izin vermiyordu, aldığı ilaçlar bedenen direncini artırsa da ruhu, hayatın sonunu aklıyla sıyırmasını emrediyordu sanki. Zorla yiyor, zorla içiyor ve kolayca uyuyordu. Hatta bıraksalardı kendisini, sadece uyuyarak bile ölüme zevkle yürürdü ama buna da izin vermiyordu çevresindekiler.
Kapı yine büyük bir gürültüyle açıldığında Gülcihan uykudan uyanır gibi oldu. Hastalığı da iyi gibiydi artık, en azından ateşi beynini uyuşturacak kadar yüksek değildi.
"Ne oluyor, o ses ne?" Mühre yüzünde hâlâ pembe bir kızarıklık olan Gülcihan'a baktı. Diğerleri kadar kızgındı ona, hak vermiyor da değildi. "Müşteri var, haftada üç veya dört gün alıcılar gelir. Kız veya erkekleri görürler, beğendiklerinin parasını ödeyip alıp giderler." İlk defa duymuyordu sanki bunu, ya da kendisine mi öyle geliyordu acaba? Ahh aklı öylesine karışıktı ki hâlâ, anlam veremiyordu çoğu şeye.
"Sonra?"
"Genelde bir seneliğine satın alırlar istediklerini. Bazıları lüks, para babalarının gittiği yerlerde çalıştırılır. Bazıları da sadece kişisel sex kölesi olarak kullanılır. Sonra adam ya başkasına hediye eder, ya da özgür bırakır ama buraya yeniden dönenini hiç duymadım. Ben hamileyim diye çıkarılmıyorum ama seni neden çıkarmadılar hiç acaba? Gerçi günlerdir hastasın." Sesindeki kinayeyi anlamasını istiyordu Mühre ne varki anlatamadığını da fark etmesi geç olmadı.
Duyduklarıyla yutkundu genç kız. Sonra kadının söylediği bir şeyde takılı kaldı, gözlerini kırpıştırdı. "Sen hamile misin?" Sarışın güzel derin bir iç çekti, elini karnının üzerinde gezdirdi. Yanındaki kızın yüzünü okşadı sevgiyle. "Ah be Gülcihan niye öyle bir şey yaptın? Sanıyor musun bizlerin hayatı seninkinden daha kolaydı. Bir kez bile intihar etmeyi düşünmedim biliyor musun?" kızın gözleri yine dolu dolu bakınca konuyu değiştirdi "Evet hamileyim, hatta neredeyse doğurmak üzereyim" dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gülcihan (BİTTİ)
RomanceKimi yaktığından habersiz âmâ bir ateş. Gözleri ile değil yüreği ile görür aşkı. Her seste bir yıldırım çığlığı bekler "Gülcihan" diyen. Kime yandığından habersiz bir yürek, Yıldırım. Her soluğuna hapsettiği isim yasak olsa da diline, usulca ama çığ...