Saklı Yaralar

1.7K 168 33
                                    

Medya=Tuğba Yurt (Kurşuni Renkler)

İyi okumalar...

                       ****************

Gülcihan nefesinin kesildiğini hissettiğinde elini kaldırdı, ağzına dolan kanı umursamadı, umursayacak zaman da değildi. "Yapma! Lütfen dur!" dedi, sesini çıkarabildiği kadar. Yine de durmadı adam ve yerdeki kadının karnına oturdu, yüzü gözü dağılıncaya kadar ardı ardına indirdi acı kuvvetiyle tokatlarını. Yetmezdi! Bu kadın yüzünden sevdiği tek kadını kaybetmişti cezasını çekmeliydi hem de en ağır şekilde. İki yanından tuttuğu saçlarla başını kaldırdı ve şiddetle yere vurdu birkaç kez. Belinde ki kemeri çıkardı, tüm gücüyle savurdu yerde acıyla haykıran kadının karnına.

Gülcihan sebebini anlayamadığı bu öfkeyle yerde acılar içinde kıvranırken, yıllar sonra ilk defa gözlerinin gerisinde parlak ışıkları görmüştü başı yere hızla çarpılırken. Kollarını sardı başına, dertop oldu. Yüzünde çok fazla yara vardı zaten, kemerin de bir iz bırakacağını biliyordu. Sırtına, kalçalarına, bacaklarına ardı ardına inen kemerin bıraktığı acıyla bağırdı, durması için yalvardı veya konuştuğunu sandı. Birilerinin sesini duyup gelmesi için sessizce dua ettiğini anlayamıyordu bile. Hayır ne adam durdu ne de bir Allah'ın kulu geldi kadını kurtarmaya. Her defasında olduğu gibi yine kimselere duyuramıyordu sesini çevresindeki acımasız duvarları aşıp. Son bir can acıtıcı darbenin ardından, son bir çığlık daha söküldü sessiz iniltisini ezip geçen. Başına savrulan kemerle kıvrıldığı köşede titremeleri sürüyordu canını yaka yaka.  Kapı açılıp kapandı, titreyerek sardığı başından çekemiyordu kollarını yalnız olduğunu bildiği halde.

Sırtına vuran buz gibi soğukla nerede olduğunu anlayamadı, aklı acıları yüzünden doğru düzgün düşünemiyor, ellerini çözüp doğrulmaya cesaret edemiyordu. İlk hamlesini yaptığında midesi bulanmaya başladı, ah öğürdükçe kemerin sırtında bıraktığı yaralar acıyordu. Oturur hale geldiğinde bedenindeki acıların hesabını yapmaya çalıştı ama her yeri çok acıyordu. Üstelik ya acıdan, ya başına aldığı darbeler yüzünden midesinde hiçbir şey kalmadığı halde hâlâ bulanıyordu. Sırtını arkasındaki cama yasladığında acıyla bir çığlık koptu birkaç yerinden patlayan dudaklarından. Neyse ki dakikalar sonra soğuk cam acılarını bir parça serinletmişti sanki.

Elini usulca acıyan gözüne götürdüğünde kapanmak üzere olduğunu hissetti. Burnundan akan kanın metalik, tuzlu tadını genzinde, boğazının gerilerinde bile duyumsuyordu. Titreyen ellerle çevresini kontrol etti. Oturduğu yerden kalkmaya cesaret edemiyordu. Adamın gelişinden korktuğundan değil, daha ziyade acılarını uyuşturan bu serin camdan uzaklaşmaktan.

Yeniden kapı açıldığında bir kez daha kaldırmayacağını bildiği dayaktan kurtulmak için "Yapma ne olur! Ben... ben..." Ne var ki bu hali uzun sürmedi. Seçemediği kelimeleri duyuyor, anlamıyordu genç kadın. Yanında hissettiği kimdi bilmiyordu ama korkuyla yerine sinerken ellerini kaldırdı başının üstüne. "Gülcihan hanım, Gülcihan hanım beni duyuyor musunuz?" yüzünü kaldırdı ve sesin geldiği yöne çevirdi gözlerini. "Allah'ım!" diyen nida ile anladı durumunun ne kadar da kötü olduğunu. "Hadi kalkın, yatağa uzanın." Kolundan tutan kadınla acı acı inledi Gülcihan, aynı anda kolu serbest kaldı. "Gülcihan hanım hadi bir gayret kalkın. Sait beye haber verdim geliyor hemen." Kadının elini tutmak için avucunu açtığında elinin üstündeki yarayla dişlerini dudaklarına geçirdi genç kız.

Yatağa oturdu Gülcihan, yanındaki kadın "Ben hemen geliyorum" dediğinde, gitmek üzere ayaklanan kadının elini tutu. "Gitme! Yalvarırım gitme, korkuyorum!" diye ağladı. "Yaralarınız kanıyor Gülcihan Hanım, ecza çantasını alıp geliyorum hemen." Gitmesini istemiyordu kadının ama bıraktı elini. Birkaç dakika geçmeden kapı bir kez daha açılıp kapandı ve Gülcihan yine korkuyla ellerini başının üstüne kaldırdı. "Korkmayın Gülcihan Hanım benim Kader."

Gülcihan (BİTTİ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin