Medya= Selami Şahin (Seninle Başım Dertte)
İyi Okumalar:)
************
Davete geleli bir yarım saati dolduran kadına yaklaştı İbrahim canını sözleriyle de acıtmak için. "Senin piç çabuk unutmuş seni galiba. Yanındaki sarışın kadının beline ahtapot gibi dolanmış. Bu kadın varken yanında senin hiç şansın yok ya neyse. Bir çare bulacağız artık." Gülcihan'ın kalbinde bir yer ince ince sızlarken anladı bunun kalp kırıklığı olduğunu. Oysa neden kırılıyordu ki? Adamla bir gece, bir de gün geçirmişti sadece.
Yine de galiba ona o geceki gibi dokunun tak adamın şefkatli halleri geldiğinde kırılmadan durdurmamıştı yüreğini.
O günün sonunda ise bir yabancıymış gibi, bir gecelik kadınmış gibi gitmişti. Adam dur demişti, kal demişti ama sadece biraz daha sevişmek istediği içindi bu durduruluş. Çevresini saran o kalın, çelik duvarlı ve gittikçe büyüyen hapishanesinde adamın dokunuşları bir başka umut vermişti belki de. Gerçek bir kurtuluş ışığı ama anlıyordu ki o ışık sadece karanlık dünyasının üstünde görünen bir yanılsamaymış. Midesindeki çalkalanma ile "Benim acilen tuvalete gitmem gerek, kusacağım galiba" dedi.
Yanındaki adam koluna bir mengene gibi sarılıp "Bana bak, sakın hamile falan olmayasın. Bir de piçinle uğraşamam ikinizi de öldürürüm" dediğinde bu olasılık hiçbir şekilde aklına gelmeyen kadını korkuttu. Böyle bir yalanın içine bir günahsız girmemeliydi. Düşündü Gülcihan, yediği onca dayaktan sonra eğer hamileyse ve bebek hâlâ yaşıyorsa ne olacaktı? Yanındaki adam dediğini mutlaka yapabilecek kadar vicdansızdı. Belki de Yıldırım'a bu olasılıktan bahsetmeliydi. "Neredeyse öldürüyordun beni, daha son dayağın ağrılarını çekiyorum. Eğer hamile kalmış olsaydım çoktan ölmüştü zaten bebek. Bak gerçekten tuvalete gitmem gerek dayanamıyorum artık."
"Şimdi olmaz, biraz bekle." Ahh bu son sözün ardından ne kadar zaman geçmişti bilemiyordu kadın, ama şakaklarından süzülmeye başlayan teri avucuyla sildi. Önündeki tabaktan yükselen koku, yanındaki adamın zoruyla birkaç yudum içtiği şarabın verdiği ekşimdi tat. Nefret ediyordu alkol ve türevi olan her içecekten. "Benim hemen tuvalete gitmem gerek yoksa masanın ortasına kusacağım artık." Ensesinden başına doğru zonklayan yere parmak uçlarıyla masaj yapmaya başlamıştı.
İbrahim yanındaki adama başıyla işaret etti yanına gelmesi için. "Kadını tuvalete götür, bekleme başında ama" dedi. Umuyordu ki Yıldırım'da bir parça diğer erkekler gibi olsun. Kendisi olsa Aycan'ı yakalayabileceği her anı değerlendirir, severdi kuytu köşelerde.
Gülcihan ayağa kalktığında arkasından ona ne yöne gitmesi gerektiğini fısıldayan adamın direktifleriyle ilerliyordu ama bu çok zordu. Güvenmediği bir adamın, güvenmediği bir adamının adımlarının atıyor, düşmekten korkuyordu. "Burası oldukça sakin, gelin koluma girin isterseniz Gülcihan hanım"
"İstemem." dedi terslediği adama. Tuvalete geldiğinde kolundaki sakin tutuşla bile titredi korkuyla genç kadın. "Bize öfkelisiniz biliyorum ama Kader'e ne ben dokundum, ne de diğerlerinin dokunmasına müsaade etmedim."
"Yalan söylüyorsun, baygındım ama onun çığlıklarını duydum."
"Ben siz nasıl isterseniz düşünün ama şerefsiz değilim Gülcihan hanım. Kader gibi onurlu ve bize iyi davranan bir kadına kim ne emir verirse versin kıyamam. Evet İbrahim beye çalışıyorum ama asla böyle bir şey yapmam, diğerleri de yapmaz."
"Niye anlatıyorsun bunu bana?"
"Ne zaman sesimizi duysanız, bize dönse gözleriniz, içinde incinmiş bir tiksinti görüyoruz. Siz iyi bir kadınsınız, sadece bilin istedim. Yine de bunu İbrahim Bey duymasın lütfen." Gülcihan adamın sözleriyle başını salladı ve "Teşekkür ederim" dedi. Genç koruma acıyordu kadının bu haline. Her şeyden haberdardı ve onun masumluğunu çalan adamlara karşı koyamıyor olması, gözlerinin görmemesi diğerlerini de üzüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gülcihan (BİTTİ)
RomanceKimi yaktığından habersiz âmâ bir ateş. Gözleri ile değil yüreği ile görür aşkı. Her seste bir yıldırım çığlığı bekler "Gülcihan" diyen. Kime yandığından habersiz bir yürek, Yıldırım. Her soluğuna hapsettiği isim yasak olsa da diline, usulca ama çığ...