Julie’nin gözünden
Bir günde nasıl bu kadar çok şey olabilir? Erkek arkadaşımın abisinin düğününde çok mutluydum ve harika zaman geçiriyordum. Herkesle dans ediyor, komik fotoğraflar çekiliyor ve gülüyorduk. Daha önce bu kadar eğlendiğimi hatırlayamıyordum bile.
Ve şimdi bütün dünyam üzerime çöküyor gibi hissediyorum. Bu olanlara inanamıyordum bile. Paul bana yalan söylemezdi. Bu benim babam. Nasıl hissedeceğimi bilemiyordum. Babamı Luke’ka birlikte Pizza Hut’ta görmüştük ve o zamandan beri bana bir pislik gibi davranmıştı.
Özür dilemeye çalıştı ama 10, neredeyse 11 yıl gecikmişti. Onun öldüğünü sanmıştım çünkü annem ve benim için geri dönmedi. Bizi çook uzun süre yalnız bıraktı. Annemin göğüs kanserinden öldüğünün bile bilmiyordu. Nasıl bilmezdi ki? O onun eski karısıydı. Ve ordu’daki görevi bittikten sonra bile gelip beni bulmaya çalışmadı. Paul ona her şeyi anlattı. Ailesine neler çektirdiğini biliyor muydu? Özellikle bana. İleri derecede bir depresyonla boğuştuğumu biliyor muydu? Hiçbir fikri yoktu ve bu beni çok sinirlendiriyordu. Ne tür bir baba kızının hayatında neler olduğunu bilmezdi ki?
Beni ve annemi ben küçükken bıraktı. Neredeyse 11 sene sonra döndü ve her şeyin eski haline döneceğini sandı. Beni korumaya çalışan erkek arkadaşıma yumruk attı, ve ‘yanlışlıkla’ beni bayıltıp neredeyse hafızamı kaybetmeme sebep oldu.
Ama aynı zamanda o benim babam. Onun genlerini taşıyorum ve bu tuhaf hissettiriyor. O gitmeden önce, beni sevdiğini söyledi. Ben uyumadan önce bana hikayeler okurdu, beni parka götürürdü ve sonra da dondurma yemeye. Anneme bizim en sevdiği iki kız olduğumuzu söylerdi ve sevgi dolu bir adamdı. Biyolojik olarak hala babamdı.
Yaptığı bütün hatalara rağmen, onu seviyordum.
Ve şimdi yaptığım her şey yüzünden pişmandım.
Soğuk yere oturup ağlamaktan kendimi kaybederken,insanlar etrafımı sarıp bana yardım etmeye çalıştı ama reddettim. Kimsenin yardımını istemiyordum.
-
-
-
-
-
-
Luke’un gözünden
Julie telefona cevap vermek için gittiğinden beri 15 dakika geçti. Hemen geri döneceğini söylemişti ama çok uzun süre boyunca gelmemmişti ve endişelenmeye başlamıştım.
Bir telefon konuşması ne kadar sürebilirdi ki? Onu kontrol etmek için kalktım ve holde yürümeye başladım.
‘’Hey Cel,Julie’yi gördün mü?’’ diye sordum abimin eşine.
‘’Kulağında telefonla giderken gördüm ama bu bir süre önceydi.’’ dedi Celeste.
‘’Oh tamam.’’ kafamı salladım ve holde yürümeye devam ettim.
Ben yürüdükçe müziğin sesi azaldı, ve kafam rahatladı. İçerisi çok gürültülüydü ve birileriyle konuşmak için bağırmaktan bıkmıştım. Holde bir grup erkek gördüm, bira ve sigara içiyorlardı. Ama başka bir grup daha dikkat çekiciydi, sadece erkek değil aynı zamanda kadınlar da vardı ve yere endişeli gözlerle bakıyorlardı.
Biraz daha yaklaştım ve neye baktıklarını görmeye çalıştım. Elbiseyi gördüğümde yerdekinin kız arkadaşım olduğunu fark ettim. Siktir.
Hemen onun çevresinde toplanmış insanların arasından geçmeye başladım.
‘’Affedersiniz.’’ dedim yüksek sesle. İnsanlar bana ‘Cidden mi? İttirmek hoş bir hareket değildir’ dercesine bakıyordu ama bu şu an umurumda bile değildi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
That Song; Luke Hemmings(TÜRKÇE)
ФанфикJulie Higgins ile tanışın. Evet, Paul Higgins deki Higgins. Dünyadaki en büyük boyband grubu One Direction'un biricik tur menejeri. Julie Paul'un yeğeni ama Paul'u 10 yıldır görmedi. Julie 16 yaşında ve küçüklüğünden beri sanat sektörüne bir sevgi b...