Julie’nin gözünden
Dün gece harikaydı,kelimelerle anlatamam bile. Luke her şeyde çok nazikti; sanki ben kırılgan bir çiçekmişim gibi. Sanki beni tekrar bırakacağından korkuyormuş gibiydi. Hiçbir şey beni bu güzel mavi gözlü çocuktan uzak tutamaz. Ne olursa olsun. Luke bana yaşadığımı hissettiriyor. Sonsuza dek dünyadaki en şanslı kız gibi hissedeceğim.
Dün geceki anılar aklıma geldikçe,gülümsememe engel olamadım. Onunla ikinci kez bu anları yaşamak çok harika hissettirdi. Her şeyimi verdiğim ilk erkek oydu,ve o tek olacaktı. Kimse onunla karşılaştırılamaz. Asla. Kaslı bir çocuğa ihtiyacım yoktu. Sert birine ihtiyacım yoktu. Tek istediğim kişi Luke’du, 1.80 boyunda,penguenlere tuhaf bir takıntısı olan, sevgi dolu, gamzeli,mavi gözlü erkek arkadaşım.
Tanrım hala ne zaman Luke’un erkek arkadaşım olduğunu düşünsem midemde kelebekler uçuşuyor. Gerçekti,rüya değildi. Luke’u öptüğümü veya onunla el ele tutuştuğumuzu hayal etmeme gerek yoktu. Bir çift olursak ne kadar tatlı olacağımızı düşünmeme gerek yoktu. Gerçekten birlikteydik,daha da güçlü bir şekilde.
Tişörtsüz,sarı saçlı çocuğa hayranlıkla baktım. Uyurken çook huzurlu gözüküyordu ama şakacı biri olarak,onu rahatsız etmeye karar verdim. Göğsünde rastgele şekiller çizdim ve inleyip kollarını bana daha da sıkı sardı.
‘’Günaydın.’’ kıkırdadım.
Uykusunda bir şeyler mırıldandı,ve beni daha da sıkı sardı. Sanki yeterince yakın değilmişiz gibi.
‘’Uyan.’’ diye fısıldadım.
‘’Git başımdan.’’ diye mırıldandı.
‘’Tamam.’’ dedim,kollarının arasından çıkmaya çalışarak.
‘’Hayır,kal.’’ dedi.
Luke’un sabah sesinin beni ne kadar etkilediğini kimse anlamıyordu. Çook derin ve kalındı. Tanrım.
‘’Ama başından gitmemi söyledin.’’
‘’Öyle demek istemedim.’’ dedi.
Hiçbir şey demedim,sadece yüzüne baktım. Birinin bu kadar mükemmel olabileceğine inanamıyordum. Tatlı gamzesi. Sivilcenin çekici gözükmesini sağlaması. Dudaklarının etrafındaki ve çenesindeki hafif sakalı. Şekilli kaşları. Küçük,kalkık burnu. Yumuşak dudakları. Benim gözlerimde,en güzel canlıydı.
Gözlerini açtı ve gülümsedi.
‘’Bana bakmayı kes.’’ dedi utangaçça.
‘’Engel olamıyorum.’’ omuz silktim.
‘’Mhmm.’’ dedi alnımı öperek. ‘’Sana da günaydın bebeğim.’’
‘’Uhm biraz geç mi cevap verdin?’’
‘’Her neyse.’’ dedi göz kırparak.
‘’Ee bugün ne yapıyoruz?’’ diye sordum.
‘’Bugün bir gösterimiz var ama ses kontrolü birkaç saat sonra.’’ dedi saate bakarak. ‘’Sanırım araya bir şey sıkıştırabiliriz.’’
‘’Ne?’’ diye sordum neşeyle.
‘’Bir sürpriz.’’ dedi.
‘’Cidden mi?’’ sızlandım. ‘’Sürprizleri sevmediğimi biliyorsun.’’
‘’Biliyorum ama bu seferkini seveceksin. Söz.’’ dedi dudağıma bir öpücük kondurarak.
‘’Tamam peki.’’ dedim gamzesini dürterek. ‘’Duş almalıyım.’’ dedim battaniyeyi üstüme sararak.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
That Song; Luke Hemmings(TÜRKÇE)
FanfictionJulie Higgins ile tanışın. Evet, Paul Higgins deki Higgins. Dünyadaki en büyük boyband grubu One Direction'un biricik tur menejeri. Julie Paul'un yeğeni ama Paul'u 10 yıldır görmedi. Julie 16 yaşında ve küçüklüğünden beri sanat sektörüne bir sevgi b...