İyi okumalar😘
Salyalarımı akıtarak baktığım tatlı vitrininden başımı kaldırdım. Dükkanın sahibi olan kadın büyük bir sabırla benim tatlı seçmemi bekliyordu. Onu daha fazla kızdırmamak için sipariş vermek için ona döndüm. Sonuç; birçok tatlıdan oluşan karışık bir paket. Sonunda karar vermiş olmam onu da memnun etmişti.
Büyük bir sevinçle tatlı dükkanından çıktım. Hamileliğin 4.ayındaydım. Mide bulantılarım ve kokulara olan hassasiyetim geçtiği için mutluydum. Ama canım sürekli tatlı yemek istiyordu. Şimdi olduğu gibi. Sakin adımlarla dergiye dönmeye başladım. Evde çok sıkıldığımı söyleyerek birkaç gündür dergide çalışıyordum. Hem benim için hem de dergi için daha iyi oluyordu. Canım çok tatlı çektiği için minik bir mola vermiştim.
Gözümün önüne gelen gri dumanlarla kaşlarımı çattım. Çevreme bakarken nerenin yandığını anlamaya çalışıyordum. Dumanları takip ederek yangının olduğu binaya ulaştım. Burası New York'ta kalan son eski binalardandı. Tarihi eser denilebilecek kadar eskiydi. Çevrede sadece endişeyle binaya bakan insanlar vardı. Bina oldukça riskli bir yerdeydi. Yangının büyümesiyle hem çevreye sıçar hem de yoldakilere zarar verebilirdi, ben müdahale etmezsem.
Hızla binanın arkasına dolandım. Alevleri yok etmem benim için riskli olabilirdi. Bu yüzden sadece itfaiye gelene dek alevlerin yayılmasını önleyecek ve yanma etkisini azaltacaktım. Yüzüğümü çıkardım ve hafifçe bağırdım.
"Hestaya!" Binanın arka kapısından içeri girdim ve alevleri kontrol etmeye başladım. Yaklaşık 1 dakikanın ardından duyduğum siren sesleriyle sessizce binadan çıktım ve yüzüğümü tekrar parmağıma taktım. Başka hiçbir yere gitmeden dergiye döndüm. Tony, Mila'yı tembihlemişti. Kimse fark etmeden dönmem gerekiyordu.***
Tüm işlerimi hallettiğimde Happy beni almaya gelmişti. Yoldayken Tony'nin aramasını yanıtladım.
"Hayatım?"
"Hera neredesin?" Sesinin ciddi gelmesi beni biraz korkutmuştu. İşle ilgili olduğunu düşünmek istiyordum.
"Yoldayım. Happy'yle geliyoruz. Bir sorun mu var?"
"Gelince konuşuruz."Telefon kapandığında şaşkınlıkla telefona baktım. Kesinlikle bir şeyler yolunda değildi. Yutkundum. Üsse giden yollar uzadıkça uzuyordu algısal olarak. Sonunda araba durduğunda arabadan indim ve büyük bir gerginlikle üsse girdim. Etrafın sessiz olması kesinlikle iyiye işaret değildi. Salona girdiğimde herkesin yüzünde endişeli bir ifade vardı. Tony ise salonda volta atıyordu. Oldukça sinirli görünüyordu.
"Ben geldim."
"Hoş geldin bebeğim." Natasha gerginliği almak ister gibi konuştuğunda iyice gerildim. Ekranda oynayan habere baktım. Benim yangının olduğu binaya girdiğimi gösteren bir video vardı haberde. Yüzüm görünmüyordu ama tanıyanlar için benim olduğum açıktı. Haberde ise binaya giren kadının, yani benim ateşin muhafızı olup olmadığım konuşuluyordu. Derin bir nefes aldım. Şimdi bittim işte."Hera benimle gelir misin?" Tony yanımdan geçip garaja inerken ben de onun peşine düştüm. Garaja indiğimizde volta atmaya devam etti.
"Bana söylemek istediğin bir şey var mı?" Sakin kalmak için kendini zorladığı belliydi.
"Çevre binaların yanmaması için yapmam gerekiyordu." Sinirle elini saçından geçirip bana döndü.
"Hamile olduğunun farkındasın değil mi?! İki tane bebek taşıdığının?!""Tony-"
"Hera ya bir şey olsaydı?! Ya bir şey olsaydı size?!" Gözlerim yavaş yavaş dolmaya başladı. Hormonlarımdan nefret ediyorum.
"Kendine dikkat etmen gerektiğini biliyorsun değil mi?!" O sinirle konuşmaya devam ederken ben de sakin kalamıyordum. Duygularım ışık hızıyla değişiyordu. Ve ben asla ayak uyduramıyordum."Ya yeter!" Sesim garajda yankılandığında duraklayıp bana baktı. Bense sinirimden yerimde duramıyordum.
"Biliyorum! Her şeyi biliyorum! Hamileyim ben! İki tane bebek taşıyorum! Ama ben ateşin muhafızıyım Tony, hatırlıyor musun?! Hatırlamadığın bir şeyi daha duymak ister misin?" Tony ne kadar sinirlendiğimi ve ağladığımı yeni fark ediyordu. Ama şimdi de ben kendimi durduramıyordum."Ateş, muhafızını korur Tony! Yani senin az önceden beri söylemek istediğin gibi olurda ben çocuklarımı tehlikeye atacak olursam ateş onları korur! Bana zarar vermediği gibi onlara da vermez! Belki de çocuklarımdan biri muhafız olarak doğacak. Ama sen hala beni onları tehlikeye atmakla suçluyorsun!"
"Hera ben-""Ya ben onların annesiyim! Onları benden daha çok kim düşünebilir?! Ben onları bu kadar tehlikeye atar mıyım?! Ben onları düşünmüyor muyum?! Görmüyor musun ne kadar korktuğumu?!" Ben sinirle çıkışa ilerlerken arkamdan geldiğini biliyordum.
"Gelme peşimden!" Kollarımdan tutup beni kendine çevirdi. O bana sarıldığında ben sarılmadım."Bırak beni."
"Hera-"
"Ben eve gidiyorum. Ben sakinleşene kadar gözüme görünme." Kolları arasından çıkıp yukarı çıkmaya başladım. Hala istemsizce ağlıyordum ve çok kızgındım. Kimseye görünmeden üssten çıkıp Happy'nin tüm ısrarlarına rağmen yürüyerek gittim.Büyük bir sinirle evin içinde bizim odamıza adımladım. Sinilerime asla hakim olamıyordum ama sakinleşmem gerektiğini de biliyordum. Üzerimdekileri çıkarıp rahat bir şeyler giydim ve yatağa adımlayıp öylece uzandım. Aşırı tepki verip vermediğimi bilmiyordum ama söylediklerini kabul etmem mümkün değildi. Onları benden daha iyi kim koruyabilirdi? Ben onlara zarar verecek bir şey yapar mıydım?
Elimi artık belirginleşmeye başlamış karnıma atıp kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Yatağın diğer tarafının çöktüğünü belime dolanan kolları hissettiğimde uyumak üzereydim.
***
"Hera.." Daldığım uykudan Tony'nin kadife sesiyle uyandım. Bir eliyle yüzüme gelen saçları kulağımın arkasına attı. Sesi, hareketleri, dokunuşları oldukça nazikti. Bense hala gözlerimi kırpıştırıp ayılmaya çalışıyordum.
"Birtanem, senin için yemek yaptım." Ben neden bana böyle süt dökmüş kedi gibi baktığını düşünürken kavga ettiğimiz aklıma geldi. Saniyesinde sinirlerim gerilirken kendimi sakin olmaya zorladım."Aç değilim." Bir şey söyleyecek gibi oldu ama sonra vazgeçti. Gözlerimi uyumak için tekrar kapattığımda konuştu.
"Özür dilerim." Ben gözlerimi açmazken bir elini belime atıp sakince orada gezdirmeye başladı.
"Çok korkuyorum size bir şey olacak diye. Sizi de koruyamazsam avuçlarımdan giderseniz diye korkuyorum." Derin bir nefes alarak gözlerimi açtım ve yerimde doğruldum."Beni korumana ihtiyacım yok Tony. Ben kendimi koruyabilirim." Bakışlarını yere sabitlemişti suçluluk duyduğunu görebiliyordum. Onu böyle görmekten nefret ediyorum ama kabul etmek zorunda. Her zaman yanımda olamayacağını, benim de kendimi savunabileceğimi kabul etmek zorunda.
"Haklısın, üzgünüm. Sadece iyi olmanızı istiyorum." Kollarını açıp bana yaklaştığında başımı boynuna yaslayıp sarıldım. Boynuna küçük bir öpücük bıraktım.
"Bu kadar endişelenme Tony, iyi olacağız. Seninle olacağız, üçümüz de." Derin bir nefes aldığında kokumu içine çektiğini anlamıştım.
"Seni bunaltıyor muyum?" Sorduğu soru üzerine kollarımı sıkılaştırdım."Saçmalama. Bizi düşünmeni seviyorum. Sen çok ilgili bir babasın Tony, şimdiden. Sadece bazen çok panik yapıyorsun. Bunu da halledeceğiz." Yanağıma ve boynuma birkaç öpücük bıraktığında kıkırdadım.
"Hadi yemek yiyelim." Onu onayladığımda ellerimden tutup kalkmama yardım etti. Biz aşağı inerken Jarvis'in sesini duyduk.
"Peter Parker geldi efendim."
"İçeri al Jarvis."Salona giren Peter'a gülümsedim.
"Hoş geldin Peter!"
"Hoş buldum bayan Stark." Tony uzanıp onun saçlarını karıştırdı.
"Biz de şimdi yemek yiyeceğiz. Sende bize katıl. Sonra kostümünle ilgileniriz." Peter itiraz edecekken Tony ve ben onu tutup mutfağa sürükledik. Bize utangaç bir gülümseme sundu. Sonra aklına yeni gelmiş gibi elindeki poşeti bana uzattı."May halam sizin için yaptı bayan Stark." Poşeti ondan alırken keyifle gülümsedim ve ona sarıldım.
"Teşekkür ederiz Peter." Ayrıldığımızda elimi karnıma koyup konuştum.
"Abiniz size tatlı getirmiş çocuklar." Tony ve Peter bana gülerken Tony uzanıp tatlı poşetini aldı.
"Ama anneniz önce yemek yiyecek."
"Tony hayır."
"Tony evet."Peter'ın ikizlere abilik yapacak olması🥺
Oy verip yorum yapmayı unutmayın😘
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Protector -Stark
Fanfiction"Bana. Seni. Öldürmemem. İçin. Tek. Bir. Sebep. Söyle. Tony!" "Çok yakışıklıyım." "Ve dünyaya bir Stark daha getirmeden ölmek istemiyorum." 🎖 #1 ironman 🎖 #1 Marvel