Doctor Strange?

4.7K 394 154
                                    

Bir şey soracağım: okunma oranları iyi olmasına rağmen az kişi oy veriyor. Lütfen oy verir misiniz?
İyi okumalar😘

"Onun, onunla ilgilenecek bir ablası yok."

Mesajın bitmesiyle hıçkırıklarım duyulur hale geldi.
"Hera." Tony kollarını sıkıca bana sararak beni sakinleştirmeye çalışıyordu. Ağlayarak geri çekildim ve yüzüne baktım.
"Böyle-böyle bir şey mümkün olabilir mi? Ben, ben öldü sandım. Annem öldü. Babam öldü. O da öldü sandım. Bana öldüğünü söylediler! Bilmiyordum. Bilseydim, bilseydim yemin ederim bırakmazdım. Onu asla bırakmazdım!" Tony tekrar beni kolları arasına çekti.

Saçlarıma öpücükler kondurup sakinleşmemi sağlamaya çalışıyordu.
"Biliyorum. Biliyorum. Sen onu hiç bırakmazdın. Senin suçun değil. Bu o adamın suçu. Kardeşini senden o aldı. Halledeceğiz tamam mı? Halledeceğiz. O adamı bulup hesabını soracağız. Kardeşini alacağız söz veriyorum." Tony'nin de sesi titriyordu. Kafamı Tony'nin boynundan kaldırmıyordum.
"Tony, Hera'yı yukarı çıkar. Dinlensin." Tony, Natasha'yı onayladıktan hemen sonra havalandığımı hissettim. Ben ona daha çok yaklaşırken alnıma bir öpücük bıraktı.

Gözlerimi açtığımda etrafın karanlık olması saati merak etmemi sağladı. Kulağımın altında duyduğum kalp atışlarının Tony'ye ait olduğunu biliyordum. Onu uyandırmamak için yavaşça doğrulduğumda beni izlemekte olduğunu gördüm. Dudaklarında bir gülümseme belirdi.

"Günaydın diyeceğim ama saat buna pek uygun değil." Yorgunca gülümsedim. Uyumadan önce olanlar hala aklımdaydı, az önce gerçekleşmiş gibi. Ama Tony'nin buna çok üzüldüğünü bildiğim için konuyu açmayacaktım. Sabah daha sakin bir şekilde konuşabilirdik. O beni üzgün görmeye dayanamıyorsa ben de onu üzgün görmeye dayanamıyordum.
"Sen uyumadın mı?"
"Seni izlemek varken mi? Hayır." Uzanıp yanağını öptüm. Elimi yanağına koyup yeni çıkmaya başlamış sakallarında gezdirdim.

"Ben acıktım."
"O halde çok şanslısınız. Tony Stark gibi muazzam yemekler yapan bir şefiniz var." Güldüm. Tony ve yemek yapmak? Tony yataktan kalkıp beni de peşinde sürükleyerek mutfağa inmeye başladı.
"En son size zorla yemek yaptırmıştım şefim."
"Hiç hatırlamıyorum."

Mutfağa indiğimizde belimden tutup beni tezgahın üzerine oturttu. Buz dolabına doğru adımladığında ben de onun üstsüz bedenini süzüyordum.
"Muazzam bedenime bayıldığını biliyorum." Göz devirdim.
"Saat kaç olursa olsun yemek ayırt etmediğin için işim kolay olacak."
"Ne hazırlayacaksın?"
"Tavuklu sandviç." Beğeni dolu bakışlarıma güldü. O, üstsüz bedeniyle bana şov yaparken ben de buruk bir gülümsemeyle onu izliyordum.

Sandviçimizi yedikten sonra tekrar Tony'nin odasına çıktık.
"Artık kediler için uyuma zamanı." Onu elinden tutup yatağa çektim.
"Senin için de uyuma zamanı. Ben biraz uyudum ama sen hiç uyumadın. Bu kez ben seni uyutmalıyım." Yatağa uzandım. Bu kez Tony benim göğsüme yattı. Boynuma bir öpücük bıraktı.
"Burayı çok seviyorum. Sadece bana ait." Güldüm ve bir elimi yanağına koydum.
"Sadece sana." Saçlarını öptüm ve muhtemelen ondan önce uykuya daldım.

Hissettiğim mide bulantısıyla gözlerimi açtım. Dayanamayacağımı fark edince sakin olmaya çalışarak Tony'nin altından sıyrıldım ve banyoya koştum. Tony tabiki uyanmıştı. Daha önce hiç bu kadar kötü hissetmemiştim. Midemdekileri çıkarınca sifonu çekip lavabo mermerine yasladım ellerimi. Tony musluğu açıp yüzümü yıkamama yardım etti.

"Kesinlikle gecenin bir vakti tavuklu sandviç yememeliydik." Kenardaki havluyla yüzümü kurulayıp bana baktı.
"İyi misin?"
"İyiyim." Belimden tutup beni odaya götürdü. Yatağın üzerine oturup beni de dizine oturttu. Yüzünde gerçekten korkmuş bir ifade vardı.
"Seni böyle uyandırdığım için üzgünüm."
"Saçmalama Hera. Tabiki uyandıracaksın."

Bir süre kendime gelmem için öylece oturduk.
"Bu kadar hassas bir bünyen olduğunu bilmiyordum."
"Çünkü yok."
"Belli oluyor."
"Gecenin bir vakti pizza yemiştik Tony hatırlasana."
"Ama o zaman yedikten sonra uyumamıştık. Ondan olabilir. Hadi kahvaltıya inelim."

Üstümüzü değişip kahvaltıya indiğimizde ben masaya oturmadan Nat yanıma geldi.
"Nasılsın?"
"İyiyim." Nat uzanıp yanağıma bir öpücük bıraktığında Tony gözlerini kısarak ona baktı.
"Sevgilimden uzak dur Romanoff." Nat, Tony'nin gözünün içine baka baka yüzümü avuçları arasına aldı ve iki yanağıma da sesli birer öpücük bıraktı. Tony'nin yüz ifadesine gülerken ben de Nat'ın yanağına bir öpücük bıraktım.

Hepimiz salonda oturmuş dün bana gelen mesajı konuşuyorduk.
"Hera, kardeşinle ilgili hatırladığın son şey ne? Bize o olayı anlatabilir misin?"
"Bir gün evdeydik annemlerle. Çok net hatırlamıyorum. Kapı çalmıştı ve ben babamdan önce davranıp açmıştım. Luther'dan korkup içeri kaçtığımı hatırlıyorum sonra o da içeri girmişti, babama fırsat tanımadan. Babama beni istediğini söylemişti.

Babam kulağıma bir oyun oynayacağımızı, o söylediğinde arka odanın penceresinden kaçmamı ve koşmamı söyledi. Beni yakalamaya gelecekti güya. Beş yaşındaydım ve inandım bunun oyun olduğuna. Babamla kavga ettiler. O adam önce babamı sonra annemi bıçakladı. Kardeşimin ağladığını hatırlıyorum. Ama babam bana bağırdığı için kaçmak zorunda kaldım ve kaçtım."

Tony destek olmak ister gibi elimi sıktı. Nat da yanımda güven verici bakışlarıyla beni dinliyordu.
"O günden sonra hiç eve gittin mi?"
"Kaçarken yorulup düştüğümde bir adam bana yardım etti, beni yanına alan büyücü. Ona güvenip her şeyi anlattım ve kimseye görünmeden eve gidip bakabileceğimizi söyledi. Gittiğimizde evin etrafında polisler vardı. Annem ve babam içerde değildi. Onlardan ceset diye bahsettiklerini hatırlıyorum. Kardeşimin öldüğünü de söylediler ama ben hiç görmedim."

"Jarvis, videodan kimlik tespiti yaptı. Kardeşin yaşıyor Hera."
"22 yıldır o adamın elinde miydi yani? Beni hiç affetmeyecek." Tony kollarını bana sardı.
"Seni affedecek çünkü onu sen kurtaracaksın."
"Kendini suçlama Hera. Sen daha çocuktun. Kardeşinle kaçsaydın ve ona senin yüzünden bir şey olsaydı daha fazla üzülürdün."
"Nat haklı. Kendini suçlamayı bırak ve kardeşini kurtarmanın bir yolunu düşünelim."

Göz yaşlarımı silip düşündüm. Aklıma sadece bana yardım eden büyücü geliyordu.
"Bana yardım eden büyücüyü bulmamız lazım. O bize nerede olduğunu söyleyebilir belki."
"Kim o?"
"Stephen Strange."
"Ne?! Bizim doktor Strange mi?"
"Sanırım evet."
"O zaman yarın ilk iş gidip konuşalım."

Tony odaya girene kadar tek bir yere daldığımı fark etmemiştim.
"Bana olan özleminden yataklara düştüğünü bilmiyordum." Tony sırıtarak yatağa girdi ve beni kendine çekti.
"3 dakikadır görüşmüyoruz Tony."
"O kadar oldu mu ya? Senin adına üzüldüm. Tony Stark'sız tamı tamamına üç dakika. Çok zor." Göz devirdiğimi görünce o da güldü.

Ben göğsündeki yerimi alınca saçlarımı oynamaya başladı.
"Kardeşini bulacağız, biliyorsun değil mi?"
"Biliyorum. Umarım beni affeder."
"Edecek. Senin suçun değildi."
"Ama ben muhafız olduğum için oldu."
"Bunu sen seçmedin. Kardeşini bulacağız ve onu buraya getireceğiz." Kafamı kaldırıp ona baktım.
"Nasıl yani?"
"Burada kalmasını istemez misin?" Yüzüme bir gülümseme yayıldı.
"Ben isterim de.."
"Herkes ister Hera. Kardeşin de ister."

Uzanıp ona güzel bir öpücük verdim.
"Kaç gündür öpücükle geçiştiriyorsun beni. Gözümden kaçmadı değil."
"Tony!" Güldü.
"Gerçekleri söylüyorum."
"Hemen şu an kendi odama gitmem de yeterince gerçek olur." Anında kollarını sıkıca bana sardı.
"Öyle bir şey mümkün değil küçük kedi! Hemen uyusan iyi edersin."

⚠️ Önemli Kısım;
Sonraki bölümde ortalık alev alev yanacak.🔥
Ve eğer sizde isterseniz; sadece sonraki bölüm için geçerli olacak bir şey var. Sonraki bölüm çok kilit bir yerde bitiyor. Bu yüzden sonraki bölüme 50 oy geldiği an yeni bölüm yüklensin mi? Bir haftada 2 bölüm? Karar sizin. Cevabınızı yazar mısınız?

Oy verip yorum yapmayı unutmayın😘

The Protector -StarkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin