Little protector

2.3K 226 187
                                    

İyi okumalar😘

"Bay Stark döndü efendim." Jarvis'in sesini duymamla rahatladım. Tatilden döneli bir hafta oluyordu. Peter, üniversite için Kaliforniya'ya gitmişti bugün. Her ne kadar istemesek de kendisi bunu istediği için ona destek olmamızın daha doğru olduğunu biliyorduk.

Tony birkaç gündür onun okul işiyle uğraşıyordu. Peter'a bir ev tutmuş, eve kendi güvenlik sistemini ve Friday'i bağlamıştı. Onun için birçok şeyi en ince ayrıntısına dek planlamıştı. Üniversiteye iki Shield ajanı bile yerleştirilmesini sağlamıştı. Peter'ın güvende olacağından emin olmak istiyordu. Son olarak da bugün Peter'ı kendisi Kaliforniya'ya götürmüş ve evine bırakmıştı. Arabasını Peter'a bırakıp zırhıyla döndüğüne çok emindim.

Peter'ın gitmesi üzerine Brian ve Linda isyan bayraklarını çekmişti. İkisi de Peter'ın arkasından çok ağlamıştı. Ne ekip ne de ben onları susturabilmiştim. Linda o kadar üzgündü ki evi su basmak üzereydi. En sonunda ağlamaktan yorulmuş ve Peter'ın adını sayıklayarak uyuyakalmışlardı.

Şu an Tony'yle bizim yatağımızda üçümüz yatıyorduk. İkisini de omuzlarıma yatırmıştım. Tony odaya girince halimize gülümsedi.
"Çok ağladılar mı?" Çocukların ağlamaktan şişmiş gözlerine bakıp yutkundu.
"Evi su basıyordu." Tony'nin kaşları şaşkınlıkla havalandı ancak daha sonra benim 5 yaşında bir depo patlattığımı hatırlamış olacak yüzü normale döndü.

Üzerini değiştirip o da yanımıza uzandı ve Brian'ı alıp kendi omzuna yatırdı.
"Sanırım bu gece böyle uyuyacağız?"
"Gece evimizin su basmasını istemiyorsak evet." Tony uzanıp dudaklarımı öptü.
"Peter nasıl? Ve sen nasılsın?" Tony boştaki eliyle benim elimi avuç içine aldı. Parmaklarımla oynarken cevapladı.
"Peter iyi. İyi olmaya çalışıyor."
"Sen peki?"

"Huzursuzum. İyi olduğundan emin olmak istiyorum. Burada olmasını istiyorum. Ama kendi ayakları üzerinde durabilmesi için buna ihtiyacı var. Hem.. Ned'le kalıyorlar. Belki daha iyi olur." Onun elini tutup dudaklarıma götürdüm.
"Biz onun yanında olduğumuz sürece iyi olacak."

***
"Prensesim.. demek sen muhafız oldun?" Linda tatlı tatlı sırıtarak babama bakıyordu. Konuşma adı altında birçok şey söylüyor, mırıldanıyor, ancak biz birkaçını anlayabiliyorduk. Babamsa keyifle onu ve diğer dizinde oturan Brian'ı dinliyordu. Onlara bakarken parlayan gözleri bana iyi hissettiriyordu.

Linda henüz güçlerini kontrol edemediği için babama gelmiştik. Bana yaptığı gibi bir aksesuarla Linda kendinin farkında olana dek onun güçlerini sınırlandırabilirdi. Aksi taktirde bu durum hepimizin başına dert olacak gibiydi. Biz bununla baş edebilirdik ancak Linda'nın dışarıda dikkat çekmesi demek yeni düşmanlar demekti. O kendini savunamazken bu kabustu. Olabilecekleri aklıma bile getirmek istemiyorum.

"Linda'nın muhafız olacağını biliyor muydun?" Babamın bakışları Tony'yi buldu.
"İhtimaller arasındaydı."
"Peki Brian?" Babam pelerinini çekiştirerek kendisinin dikkatini çekmeye çalışan çocuklarımın alınlarını öptü. İkisi de tüm dikkatlerin kendi üzerinde olmasını istiyordu.
"O da ihtimaller arasında. Element muhafızları yan yanayken daha güçlü olur. Birinin artan gücü diğerlerini de etkiler. Dünyayı korumak için de tüm muhafızların birlikte olması gerektiğine inanılır."

Tony sıkıntıyla bir nefes aldı. Onun da çocuklar için endişelendiğini biliyordum. Bir oğlu örümcek adam, bir kızı suyun muhafızı ve diğer oğlunun da muhafız olma ihtimali varken bize normal hayat imkansızdı. Bir kolumu ona sarıp başımı omzuna koyduğumda alnımı öptü. Babam çaresizliğimizi görüp güldü. Çocukların da dikkatini çekmek için elleriyle bir görüntü oluşturdu ve anlatmaya başladı.

"Dünya, büyük patlamadan sonra bir ateş topu gibiydi bu yüzden dünyadaki elementlerin ilki ve en kuvvetlisi ateştir. En eski inanışlarda ateşin, diğer elementleri doğurduğuna inanılır. Hatta ilk element muhafızı bir kadındır ve ateşin muhafızıdır. Onun çocukları da suyun, toprağın ve havanın ilk muhafızları olmuştur.

Bundan 4000 yıl öncesine dek her 1000 yılda bir bu olay tekerrür ederdi. Ateşin muhafızı bir annenin çocukları element muhafızı olarak doğardı. Ancak 4000 yıl önce tüm muhafızların birbirinden koparılması ve bazılarının erken öldürülmesiyle düzen tamamen bozuldu. Şimdi muhafız olanlar kendi canını korumak için saklanıyor.

Ama bu düzen toparlanır ve senin çocukların da muhafız olursa bu 4000 yılın devrimi olur. Muhafız birliği sağlanırsa tüm evrenin koruyucusu olursunuz." Babamın anlattıklarını sindirebilmek için bir süre sessiz kalıp yeri izledim. Tony de pek farklı değildi. Omuzlarımda koca bir yük varmış gibi hissediyordum. Ne olurdu yani normal hayatlarımız olsaydı?

"Kesinlikle 3.çocuğu yapmayacağız Tony." Tony belimi tutup beni kendine çekerken cevapladı.
"Bence de." Babam bize gülüp çocukları dizinden indirdi ve onları oyalayabilmek için bir sürü parlak, turuncu kelebek yaptı. Çocuklar kelebeklerin peşinde koşarken babam da ayağa kalktı.
"Ben Linda için bir şeyler yapacağım. Sanırım siz biraz bekleyebilirsiniz."

Biz onu onayladığımızda babam kısa bir süre için gözden kayboldu.
"Brian da muhafız olursa geriye kalan muhafızı bulacak mısın?" Bakışlarımı Tony'nin kahverengilerine çevirdim. Önümde cevaplanması gereken zor sorular vardı. Ve ben ne cevap vereceğimi bilmiyordum.
"Bilmiyorum Tony. Her gün farklı bir şey gelişiyor, tehlikeler boyut atlıyor. Eğer muhafızların birliğine ihtiyaç olursa bulmak zorundayım. Ama kendi çocuklarımı savaşa hazırlamak istediğimden emin değilim."

Tony derin bir nefes aldı. Bakışlarını, hala kelebekleri yakalamaya çalışan çocuklarımıza çevirdi. Yüzünde bir gülümseme vardı.
"Daha küçücükler.."
"Evreni koruma sorumluluğunu onlara yükleyemeyiz. Bunu biz yapmak zorundayız."
"Yaşayabildikleri kadar normal bir hayat yaşamalarını sağlayalım."

Aklıma, en yakın arkadaşlarımızın ve ailemizin bir grup süper kahramandan, mutanttan ve uzaylıdan oluştuğu gelince güldüm.
"Ne kadar normal olabilirse artık."

***
"İşte burada." Babam sonunda işini bitirip salona döndüğünde halimize güldü. Brian, Wong'un omuzlarına oturmuş onu sıkı sıkıya tutuyordu. Linda ise Tony'nin omuzlarındaydı. Tony'ye tutunmak için bazen onun saçını çekiyor, bazense parmaklarını gözüne sokuyordu. Sıkılmaya başladıkları için onlarla oyun oynuyorlardı. Linda elinden damlayan sularla herkesi ıslatmıştı. Brian ise kendi elinden su gelmediği için ona kızıyordu.

Babam Tony'nin omuzlarındaki Linda'yı kucağına çekti ve onunla tatlı tatlı konuşurken hazırladığı kolyeyi boynuna taktı.
"İşte böyle prenses." Linda beğeni dolu mırıltılar çıkarırken kolyesini tutuyordu. Brian yüzünü buruşturup onlara baktığında babam güldü.
"Seni unutmadım yakışıklı." Brian ona sırıtırken Wong'un kollarından kurtuldu ve babama koştu.

"Anne bak!" Üstüme atlayan Linda'yı gülerek tuttum ve güzel yanaklarını öptüm. O ise heyecanla kolyesini tutuyor ve bana göstermeye çalışıyordu.
"Çok güzelmiş birtanem."
"Teşekkür ederiz Stephen." Babam, Tony'ye omuz silkti.
"Onlar benim de çocuklarım Stark."

"Teknik olarak değil. Sen yaşlı olduğun için büyük babalarısın." Babam kaşlarını çatıp bu atışmayı uzatacakken araya girmem gerektiğini hissettim.
"Bence biz artık gidelim. Teşekkür ederiz baba. Bebeğim, hadi siz de büyükbabanıza teşekkür öpücüğü verin." Şu durumda babamı sakinleştirecek tek şey Brian ve Linda'nın öpücüğüydü.

Onlardan sonra ben babama sarıldım.
"Teşekkür ederim baba." Babam yanağımı öptü.
"Etme güzelim. Seni seviyorum."
"Ben de seni dünyanın en karizmatik babası." Babam keyifle sırıtırken Tony kısık sesle homurdandı.
"Benden sonra." Gözlerimi devirip onun yanına ulaştığımda mırıldandım.
"Bu akşam koltukta yatmak ister misin Tony?"
"Ne? Hayır." Sırıttım.
"Ben de öyle düşünmüştüm."

Bu 46.bölüm. 50'de final yapayım mı?
👉🏻👈🏻

Şu muhafız olayları hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bunu ileride başka bir kitabım için kullanırım diye düşünüyorum.

Oy verip yorum yapmayı unutmayın😘

The Protector -StarkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin