We're your fam

2.3K 244 127
                                    

İyi okumalar😘

Ellerimin arasında oluşturduğum büyük alev topunu ana giriş kapısına fırlattım ve kapı gürültüyle patladı. Hızlıca içeri girdiğimizde herkes dört bir yana dağıldı. İçimdeki büyük sinirle bende ilerlemeye başladım. Karşılaşacağım manzaradan deli gibi korkuyordum. Peter'a bir şey olmasına tekrar katlanamazdım. Onu bulmak ve sarılmak istiyordum. Sonsuza dek yanımızda saklamak.

İçerisi beklediğimizden kalabalıktı. Karşıma çıkanları alevimle yakarken hala Peter'ı bulamamıştım. Onu görmediğim her saniye sinirimin daha da katlandığını hissediyorum. Hem sinirimin hem de uzun zamandır ateşi içimde tutmanın etkisiyle ben istesem de istemesem de alevlerim bedenimden taşıyordu. Hatta o kadar ki, kirpiklerimin bile kıvılcımla parladığını hissediyordum.

Uzakta birinin kaçmaya çalıştığını görünce hemen elimi ona doğru uzattım. Alevim elimden bir ip olarak çıkarken o herifin boynuna sarıldı ve elimi kendime çekmemle o it ayaklarımın dibine düştü. Yüz ifadesi benden ne kadar korktuğunu açıkça belirtiyordu. Çünkü az önce alevden bir ip onu sarmıştı ancak yakmamıştı. Dikkatli baktığımda bu adamın gelmeden önce Steve'in bize gösterdiği adam olduğunu fark ettim. Peter'ı yaralayan adamdı.

"Peter nerde?!" Adam yerde sürünerek geriledi.
"B-bilmiyorum.. kimden bahsettiğini bilmiyorum.." Sinirle gözlerimi yumdum. Hemen sonra açtığımda adamın yüzü panikten bembeyaz olmuştu.
"Kimden bahsettiğimi bilmiyorsun öyle mi?! O şehir meydanında yaraladığın çocuktan bahsediyorum! Acımadan. Vurduğun. Çocuktan. Bahsediyorum." Adamın yüzüne eğildim.

"Anladın mı?"
"Onu rahat bırak!" Arkamdan bana bağıran adama döndüm. Yüzümün önünde bir silah vardı. Gerçekten mi? Gerçekten bu kadar aptal mı? Bedenimden alev akıyor ve bu adam bana silah doğrultuyor. Tebrikler. Bu dünyada cehennemi yaşamak için VIP bilet kazandınız.

Avuç içimi silahın namlusuna koydum. Metal avcumun altında eriyip yere akarken adam şokla silahı bıraktı. Ona yolladığım alevle geriye savrulurken bedeni cayır cayır yanmaya başladı. Onu arkamda bırakıp tekrar yerde duran adama döndüm.

"Mutant sürtük!" Benden korkmasına rağmen bana hakaret etmesi çok gülünçtü. İki elimi birden tavana atıp halatlarımın oradan sarkmasını sağladım. Sonra karşımdaki adamın ellerini bağlamasını. Yere diz çöküp iki elimin işaret parmağını onun ellerinin üzerine yaklaştırdım.
"Napıyorsun bana?!" Ağlamaklı çıkan sesi sadece midemi bulandırıyordu.

"İki elinden de birer hücreyi ateşe vereceğim şimdi. Ve sen yavaş yavaş, hücre hücre yanacaksın. Tamamen yanıp kavrulana kadar bu ipler seni bırakmayacak. Hücrelerine kadar yanacaksın." Gözleri dehşetle açılırken ben ayağa kalktım. Bulmam gereken bir oğlum vardı.

"Yapma! Durdur şunu yalvarırım!" Sinirle ona döndüm.
"Durdurayım mı?" Alayla güldüm.
"Lütfen yapma!"
"Onu aileme dokunmadan önce düşünecektin." Adamın yüzü çektiği acıyla değişirken ona sırtımı döndüm ve ilerlemeye devam ettim.

Birkaç kişiyi daha uğraşmadan yakarken bulunduğumuz yeri turluyordum. Tony ve Steve'in yan yana durup baktığı yere döndüm. Bir adam elinde silah tutuyordu ve önündeki kişi Peter'dı. Peter büyük bir hırsla onunla boğuşuyordu. Tony ve Steve'in arkasından oraya gittim.
"Peter-"
"Bay Stark! Bu öldürdü! Halamı benden o aldı!"

Hepimiz onun gerisinde durmuş adamı yumruklamasını izliyorduk. Adamın silahı elinden düşmüştü. Peter ise hala hırsla yumruklamaya devam ediyordu. Sakince Peter'ın yanına adımladım ve onun gibi yere dizlerimin üzerine oturdum. Omuzlarından tutup onu hafifçe geri çektim.
"Peter.."

"O-o öldürdü.. o yaptı.. halamı.. halamı öldürdü.." Peter transa geçmiş gibiydi. Sürekli aynı şeyleri tekrarlıyor, adama vuruyordu. Bizim merhametli Peter'ımızı ne hale getirmişlerdi.

Peter bir süre daha ona vurmak için çabalasa da ben kollarımı ona sardım. Bedeni kollarımın arasında titriyor, acıyla sarsılıyordu. Dudaklarından kaçan hıçkırıkla ona daha sıkı sarıldım. O da başını omzuma yaslayıp ağlamaya devam etti.
"Şhh.. geçti."

Onu çok iyi anlıyordum. Grenwood'u öldürmeye gittiğimizde bende böyleydim. Ölmesine rağmen içimin rahatlamayışı, sinirim, çektiğim acı ve en kötüsü de kendime duyduğum öfke, suçluluk duygusu.
"B-ben özür-"
"Özür dileme Peter. Geçti, tamam mı? Bitti artık."

Tony çoktan yanımızdaki yerini almıştı. Bir eli Peter'ın saçlarının arasındaydı.
"Hala bir ailen var evlat. Hadi toparlan. May, seni böyle görmek istemez. Üzme onu."

***
Peter sakinleşene dek orada öylece beklemiştik hepimiz. Daha sonra jete binmiş ve evimize dönmüştük. Tony ve ben onun yaralarını teker teker temizleyip sardık ve öyle uyuttuk. Toparlanması için zamana ihtiyacı vardı. Bizde onun için hep buradaydık.

Şimdi de salonda oturmuş çocukların uyanmasını bekliyorduk. Güneş doğalı birkaç saat oluyordu ve ikizlerin az sonra uyanacağını biliyorduk.
"Ortalığı yaktığın için rahatlamışsındır." Tony'nin alaycı sesine gülsem de içimdeki enerjiyi attığım için aşırı rahat hissediyordum.
"Kesinlikle daha iyiyim."
"Bir an için kirpiklerinden bile kıvılcım çıktığını gördüm Hera."

"Biraz ürkütücü olduğunu kabul ediyorum."
"Ürkütücü mü? Hayır Hera. Kesinlikle çok seksiydi." Tony alt dudağını ısrarak konuştuğunda güldüm.
"Doyumsuz bir adamsın Tony." Bir elini bacağıma koyup konuşmaya devam etti.
"Ama sen kesinlikle ateşlisin. Şu alevden iplerini yatak od-"
"An-ne."

Merdivenin başından duyulan Brian'ın ağlamaklı sesiyle hızlıca yerimden kalktım ve merdivenleri çıktım. Örümcek adamlı pijaması, elindeki battaniyesiyle fazla sevimliydi. Gözlerini ovuşturmayı bırakıp kollarını bana uzattığında onu hızla kucakladım.
"Günaydın bebeğim." Brian huysuzca başını omzuma yaslandığında Tony'den aldığı belli olan kahverengi saçlarını karıştırıp güldüm. Kesinlikle sabah insanı değildi.

Tony bizi görünce güldü.
"Örümcek adamlı pijama mı? Küçük hain." Tony sahte olduğu oldukça belirgin olan kızgınlıkla daha fazla bakamadı.
"Tamam buraya gel örümcek çocuk." Brian'ı kendi omzuna yatırıp onun için bir şarkı mırıldanmaya başladı.

Mutfağa geçip kahvaltı hazırlamaya başladım. Peter'ın günün büyük çoğunluğunda uyuyacağını biliyorduk. Çok yorgundu. Zihinsel ve bedensel olarak. Şu üç haftada oldukça yıpranmıştı. Ama artık May'i öldüren adam da öldüğüne göre biraz daha rahatlayacağını umuyorduk.

"Bayan Stark, Linda uyandı ve bay Parker'ın odasına gidiyor." Elimdekileri hızlıca tezgaha bıraktım ve üst kata koşmaya başladım. Peter'ın iyi bir uykuya ihtiyacı vardı. Linda'nın onu öperek darlamadığı bir uykuya.
"Linda." Sesimi kısık tutsam da beni duymuştu ve gülerek bana baktı.
"Buraya gel birtanem." Açık kapıdan görünen Peter'ı işaret etti.

"Peet?" Onun önünde diz çöktüm ve yanağını öptüm.
"Peet yorgun bebeğim. Uyuyacak." Ayağa kalktım ve tutması için elimi uzattım. Brian'ın aksine Linda büyük bir inatla merdivenleri kendi inip çıkmak istiyordu. Ben yanıma gelmesini beklerken Linda koşarak Peter'ın odasına girdi. Ancak benim sandığımın aksine Peter'ın yataktan sarkan eline küçük bir öpücük bırakıp tekrar bana koştu. Mükemmel çocuklarımız var.

Çocukların kahvaltısı herkes için rutin geçiyordu. Brian kendi yemek istediği için kontrolü ona bırakmıştım. O da her yere döküyordu ve biz de onu izliyorduk. Linda ise kendi kahvaltısını bize yedirmeye çalışıyordu. Ama yemek kaşığı ona döndüğünde kaçacak yer arıyordu.

"Hera."
"Hayatım?"
"Bence tatile gitmeliyiz." Bakışlarımı çocuklardan ona çevirdim.
"Peter'ın buna ihtiyacı var. 2-3 hafta sonra mesela. Hem biraz alışmış olacak hem de eğlenmek için fırsatı olacak. Hatta ekiple birlikte gidelim. Ne kadar kalabalık o kadar eğlence." Güldüm.
"Harika olur."
"Hem.. belki Clint'i boğarak hayatımıza devam edebiliriz."

Biraz da eğlenelim 🙂

Oy verip yorum yapmayı unutmayın😘

The Protector -StarkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin