Who are you?

7.8K 509 174
                                    

Oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum 😘

Gözlerimi açtığımda bilmediğim bir odadaydım. Reviri andırıyordu. Rahat bir yatakta yatıyordum ve her yerim ağrıyordu. Karşımda kızıl saçlı bir kadın oturuyordu ve uyandığımı fark etmemişti. Kendimi güvende hissetmek için önce hep yaptığım gibi sol elimdeki yüzüğümle oynamak istedim ama yüzüğüm yoktu.

"Y-yüzüğüm. Yüzüğüm nerede?" Sesim uzun süredir konuşmadığımı belirtir şekilde cılızdı. Kızıl saçlı kadın kafasını kaldırıp bana baktı. Bu kadın savaşırken yardım ettiğim kadındı. Şaşırdığı her halinden belli oluyordu. Keskin yüz hatları ve fazla güzel bir yüzü vardı.

"Oh, uyanmışsın. Yüzüğün aşağıda." Yerimden kalkmak için doğrulmamla sırtımda hissettiğim acıyla inledim. Kızıl saçlı kadın yanıma gelip bana engel olmaya çalışsa da kalktım.
"Dur dur dur. Kalkmaman lazım."
"İyiyim ben." Yüzüme bakıp emin olduğumu anladığında söylendi.
"Koluna gireyim bari. Her an yere yığılacak gibi duruyorsun." Buna itiraz etmedim ve bana yardımcı olmasına izin verdim.

Merdivenlerden inip kocaman bir salona girdiğimizde herkesin bakışları üzerimize döndü. Ortadaki sehpada yüzüğüm duruyordu. Herkes şaşkınlıkla bakıyordu. Yanımdaki kızıla dönüp konuştum.

"Niye bu kadar şaşırdılar?"
İki haftadır uyuduğun için. Uyanmayacağını düşünüyorlardı."
"İki hafta mı?"
"Evet."

Bizde onların yanına indiğimizde koltukta bize de yer açılmıştı. Sehpaya eğilip yüzüğümü alacağım sırada biri benden önce yüzüğümü aldı. Kaşlarımı çatıp ona baktığımda sevimlice gülümsedi.
"Bu bende kalsın şimdilik. Nasıl olsa bir yere gitmiyorsun." Yakışıklı bir yüzü vardı. Nasıl insanların arasında olduğumu bilmiyordum. Bu yüzden itiraz etmedim. Nasıl olsa istediğim an yüzüğümü alabilirdim. Sessizce koltuğa yerleştim.

"Nasıl hissediyorsun?" Omuz silktim.
"Bilmem, iyiyim sanırım."
"Ee?" Bana bakıp konuştuklarında ben de onlara boş boş bakmaya devam ettim.
"Ne Ee?"
"Anlat hadi. Kimsin, nereden geliyorsun, neden bize yardım ettin, bu gücün kaynağı nereden... daha sayayım mı?"
"Tanımadığım insanlara kendimi anlatacak değilim." Çatılan kaşlar karşısında hala aynı tavrımı koruyordum.

"Hafızanı mı kaybettin sen? En son olanları hatırlıyor musun?" Bu kadar şaşılacak ne var anlamadım?
"Her şeyi hatırlıyorum."
"O zaman bizi gerçekten tanımıyorsun?"
"Evet, söyledim ya."
"Biz Avengers'ız." Anlamsız bakışlarımı sürdürdüm.
"Yani?" Bana deliymişim gibi bakıyorlardı.
"Dünyayı kurtarıyoruz. Süper kahramanlarız."
"Hmm.. İyiymiş." Tek söylediğim şey buydu. Bana göz devirdiler.

Herkes adını söyleyerek kısaca kendini tanıtmaya başladı. En son yüzüğümü tutan adam konuştu.
"Ben Tony Stark. Dahi, milyarder, playboy ve hayırseverim. Beni şimdiye kadar tanımamış olman saçma ama bundan sonra unutmayacağına eminim." Tony bana flörtöz bir tavırla göz kırptığında göz devirdim. Ama o bana aldırmadan devam etti.

"Ve sen de..?"
"Hera. Hera Mills. Senin aksine insanlar beni tanımlayacak bir sıfat bulamadıkları için sadece 'Hera' diyorlar." Tony bana kahkaha attı ve sonra arkadaşlarına dönüp konuştu.
"Bir de bana egoist dersiniz."

"Hera şimdi sen anlat." Natasha Tony'yi es geçip konuştuğunda omuz silktim.
"Anlatacak bir şeyim yok."
"Bizce var." Adının Wanda olduğunu öğrendiğim kız bana çok dikkatli bakmaya başladı. Yaşı biraz küçük duruyordu. Zihnime girme ihtimalini düşünüp siyah bir duvar hayal etmeye başladım. Konuşan Tony, dikkatimi kendine çekti.

"Anlatmaya başlasan iyi olur." Tony elindeki yüzüğüme bakarak konuştu. Yüzüğümü kullanarak beni konuşturabileceğini düşünüyordu.
"Yoksa yüzüğünü geri alamazsın."
"Sen mi kullanacaksın?" Alayla sorduğum soru üzerine sırıttı.
"Bu yüzük pek benlik değil ama denerim." Beni tedirgin etmeye çalışıyordu. Yüzüğümü elinde havaya atıyor, yere düşmeden hemen önce tutuyordu. İşin garip tarafı herkes Tony'nin konuşmasının beni ikna edeceğini düşünüyordu.

Benden ses çıkmayınca Tony sabırsızca ayağa kalkıp devam etti.
"Neydi anahtar kelime?" Biraz düşünür gibi yaptı. Aklına bir şey gelmiş gibi sırıttı ve parmak şıklattı.
"Ah tabi ya! Hestaya." Sonra benim savaşırken yaptığım gibi yüzüğümü havaya atarken oldukça karizmatik bir şekilde bağırdı.
"Hestaya!"

Tony'nin karizmasını yerle bir eden şey yüzüğümün asaya dönüşmemesi ve aynı şekilde Tony'nin eline düşmesiydi. Herkesin tuhaf bakışlarına aldırmadan Tony'nin yüz ifadesine daha fazla dayanamadım ve kahkahayı bastım. Tony oldukça sinirlenmişti. Gülmemi durdurabildiğimde Tony'yi işaret edip konuştum.

"Fark etmişsinizdir ama ben yine de bilin diye söylüyorum. O yüzüğü asaya çevirip kullanabilecek tek kişi benim." Sonra ciddi bir ifadeye büründüm ve elimi yüzüğüme doğru kaldırıp konuştum.
"Bu kadar eğlence yeter." Yüzüğüm Tony'nin elinden havalanıp bana doğru gelirken herkesi kaçıncı kez şaşırttığımı unutmuştum. Yüzük avucumda durdu ve ben de alıp parmağıma taktım.

"Neden senin zihnine giremiyorum?" Wanda'nın şaşkın bakışlarına döndüm.
"Uyandığımdan beri siyah bir duvar düşünüp zihnime girmemen için olağan üstü bir çaba sarf ediyorum çünkü."

"Bak, belli ki bir şeylerden kaçıyorsun. Anlatırsan sana yardım edebiliriz."

"Ayrıca kimden kaçıyorsan saldırıda bize yardım ederek kendini açık ettin zaten. Bırak da seni koruyalım."

"Sizin beni korumanıza gerek yok. Ben kendimi korurum."
"Kendini koruyabileceksen niye saklanıyordun? Koruyamayacaksın işte anlat." Bıkkınca bir nefes verdim.
"Anlatmayarak sizi koruyabilirim ama."
"Bırak da sana yardım edelim." Pes ettim.

"Hera Mills. Uzman psikolog, sosyolog, davranış bilimcisi, yazılım mühendisiyim. Aynı zamanda evren ateşinin bu yüzyıldaki koruyucusuyum. Ailem yok, öldüler. Saklanıyorum çünkü benim gücümü istiyorlar. Ateşe sahip olmak istiyorlar. Ailemi de bu yüzden öldürdüler."
"Senin gücün? Yüzük mü yani?"
"Hayır. Yüzük bir nevi yardımcı." Anlamayan bakışlara karşı daha açıklayıcı konuştum.

"Bu yüzüğü bana bir büyücü yaptı. Çok küçüktüm ve gücümü kontrol etmekte zorlanıyordum. Bu yüzük, gücümü sınırlandırıp kontrol etmemi ve istediğim şekilde yönlendirmemi sağlıyor."
"Yani yüzüksüz de savaşabiliyorsun?"
"Evet."

"Neden sistemden senin hakkında hiçbir bilgiye ulaşamadık? Biraz önce saydığın bölümleri okuman için bir okul kaydının olması gerekiyor en azından."
"Ailem katledildikten sonra bir büyücünün yanında kaldım bir süre. Yüzüğümü yapan büyücüyle. Bana bu adamlardan kaçmak için adımı değiştirmem gerektiğini söyledi. Siz de muhtemelen parmak izimi tarattınız ve bir şey bulamadınız."

"Peki neden bize yardım ettin?"
"Ölmenizi mi izleseydim?"
"Yaptığın şey delilikti! Bizim ölmemizi istemediğin için kendini mi ölüme attın?!" Dedi Steve.

"Biz bir şekilde başımızın çaresine bakardık. Sen kendini açık ettin. Şimdi seni öldürmeye çalışacaklar."
"Başınızın çaresine bakamayacağınızı sen de biliyordun, Tony. Ayrıca beni öldüremezler."

"Neden?"
"Çünkü ben ölürsem ateşi muhafız edecek kişi değişecek. Yeni doğmuş bir bebek olacak. Bebeğin ateş gücüne sahip olduğunu anlaması uzun yıllar alır. Bu da ateşe sahip olma hayallerini erteler. Ayrıca yeni muhafız dünyanın her yerinden olabilir. Bulmaları çok zaman alır. Yani beni öldürmeyecekler. Yakalayıp kontrol etmeye çalışacaklar."

"Bizimle kal Hera. Avengers ol."
"Evet, bizimle kalırsan sen bize yardım edersin biz de sana. Seninle daha güçlü olacağız. Avengers'a katıl."
"Burada kalırsam çok ciddi saldırılar yaşarsınız olmaz."
"Hadi ama! Biz zaten çok ciddi saldırılar yaşıyoruz. Bebeğim bizim rutinimiz bu." Tony ikna ederken bile farkını konuşturuyordu.

"Hera." Bakışlarımı Tony'den Natasha'ya kaydırdım.
"Artık ateşi kontrol edebildiğini biliyorlar. Asla durmayacaklarını sen de biliyorsun. Tek başına daha büyük tehlikedesin. Kendini bizim için açık ettin. Bırak biz de senin için bir şeyler yapalım." Herkes olabilecek en masum bakışlarını bana dikmiş onları onaylamamı bekliyordu. Kafamı olumsuz anlamda salladım.

"Bana biraz zaman verin. Bu-bu çok ani oldu."
"Ne kadar zaman?"
"Birkaç gün, en azından."
"Tamam, sen düşün. Ama şunu unutma ki bu bizim için pek de ani bir karar değil. Senin uyuduğun iki hafta biz, Avengers'da olman gerektiğini düşündük, uyuyan güzel."

The Protector -StarkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin