This is a war

4.4K 398 251
                                    

⚠️BÖLÜM DUYURUSU; Eğer bu bölüme bir hafta dolmadan +45 oy gelirse anında yeni bölüm gelecek. Sadece bu bölüm için geçerli olan bir uygulamadır. Eğer gelmezse kitap kendi gününde güncellenmeye devam edecek.
İyi okumalar 😘

Bu sabah yine bir mide bulantısıyla uyandım. Tony yanımda değildi. Banyodan gelen su sesleriyle duş aldığını düşünüp kendi odama koştum. Midemde ne var ne yok çıkınca kendimi berbat hissettiğim için duş almaya karar verdim.

Duştan sonra kendimi daha iyi hissediyordum. Giyinme odama geçip üzerime bir şeyler giydim ve kahvaltı için odadan çıktım. Koridorda Tony ile karşılaştım ama o bana hayal kırıklığıyla bakıyordu.
"Günaydın Tony. Bir şey mi oldu?"
"Duş almışsın." Kaşlarımı çattım.
"Evet?"
"Ben de duş alıyordum bana katılabilirdin." Sesli bir nefes aldım.
"Bir dahakine." Hayır desem asla susmayacaktı. Bu cümleyle sırıttı.
"Sabırsızlıkla bekliyorum." Göz devirdim.
"Sapık."

Kahvaltımızı yapıp New York mabedine gitmek için yola koyulduk. İçimde Stephen'ı tekrar göreceğim için tuhaf bir heyecan vardı. Onu 7 yıldır görmemiştim. Başındaki belalar yüzünden beni kendinden uzaklaştırmak zorunda kalmıştı. Ona kızmıyordum. Beni korumak için yapmıştı.

İçeri girdiğimizde ortalıkta kimseyi göremeyince Steve seslendi.
"Doktor Strange!" Stephen birden karşımızda belirdi. Avengers'a değil direk bana bakıyordu. Beni gördüğü için şaşkındı, onun bu haline gülümsedim. Bizden birinin konuşmasına fırsat vermeden o konuştu.

"Neden geciktin?" Bizimkiler şaşkınca ona bakarken ben tanıdık diyalogla sırıttım. Küçükken yaptığım gibi ellerimle oynarken çekingence cevap verdim.
"Dışarıda yardımıma ihtiyacı olan küçük bir kedi vardı. Yanında kalmalıydım." Gülümsedi. Yanına gelen Wong'a seslendi.
"Küçük kızım evine dönmüş Wong!" Kollarını açtığında beklemeden sarıldım.

Küçükken ben hep dışarıda fazla kalır ve buraya gecikirdim. Her seferinde de aynı yalanı söylerdim. Tony'nin öksürmesine aldırmadan sarılmaya devam ettim.
"Boğulacaksın Tony." Stephen benden ayrılıp konuştu. Tony'yi es geçip beni inceledi. Bir şey fark etmiş gibi şaşkınlıkla baktı.
"Bana söylemek istediğin bir şey var mı Hera?" Ne dediğini anlamaya çalışıyordum.
"Imm hayır?"

Birden bulunduğumuz ortam değişti ve sadece ikimiz kaldık. Bunlara şaşırmayı bırakalı çok oluyordu.
"Şaka mı bu? Bana söylemeyecek misin?"
"Anlamıyorum baba? Neyi?" Yanında kaldığım 15 yıl benim babam olmuştu.
"Tek kişi olmadığını?" Kaşlarımı çattım. Kafam iyice karışmaya başlamıştı.
"Ne? Bu da ne demek şimdi? Tony ile sevgiliyiz onu mu söylüyorsun?"

Derin bir nefes alıp kafasını sağa sola salladı. Pes etmiş gibi görünüyordu.
"Evet evet onu." Sonra tekrar bir anda bizimkilerin yanına döndük.
"Neredeydiniz?!"
"Kızımla yapmam gereken bir konuşma vardı Tony. İtirazın mı var?" Tony kızgın bir şekilde Stephen'a bakıyordu.
"Haber verebilirdiniz." Stephen bana bakıp konuştu.
"Ayrıl bundan." Tony'nin bağırışını duydum.
"Ne?! Hayır!"

"Hey!" İkisini de susturduğum için Nat ve Steve bana minnet dolu bakışlarını yolladılar.
"Tony'den ayrılmıyorum baba. Ayrıca buraya yardımına ihtiyacım olduğu için geldik." Kısaca olanları anlatmamdan sonra babam yardım etmek için güçlerini kullanmaya başladı. Biz de sessizce cevabı bekliyorduk. Stephen irkilerek kendine geldiğinde bana döndü.

"Bu adamları hafife almışız kızım. Bir çeşit duvar var ve mistik güçlerimle aşamıyorum. Görebildiğim tek şey daha doğrusu duyabildiğim, her şeyin başladığı yer, demesi."
"Her şeyin başladığı yer mi?"
"Hera neresi olabilir?" Bakışlarımı bir noktada sabitlemiş düşünüyordum.
"Eviniz olabilir mi?" Kafamı sağa sola salladım.
"Sanmıyorum. Ben o adamı daha önce görmüştüm. Eminim ama hatırlamıyorum."

The Protector -StarkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin