Junior Stark

5.7K 364 222
                                    

Tam anlamıyla bir Tony&Hera bölümü oldu 😏
İyi okumalar 😘

Asansörden inip salona girmemle hiç ummadığım bir manzarayla karşılaştım. Tony, önündeki boş viski şişeleriyle yere oturmuş sırtını koltuğa yaslamıştı. Beni farkedince dudakları yukarı kıvrıldı ve elindeki bardağı dikmeden önce konuştu.

"Hoşgeldin, ateşli kız." Sarhoşluğun verdiği bir özellik olarak tuhaf konuşuyordu. Ona doğru adımlarken burnuma gelen içki kokusuyla yüzümü buruşturdum.
"Niye bu kadar çok içtin?"
"Canım istedi." Umursamaz bir tavırla söylediğine inanmamıştım. Ben buraya geleli 2 ay oluyordu ve onu ilk defa böyle görüyordum.

"Canın bir şeye sıkılmış, Tony. Ne oldu?" Yaklaşıp önündeki sehpaya oturdum. Uzunca bir süre gözlerime baktı.
"Beni her daim anlamak zorunda mısın?" Sitemle söylediği şeye güldüm. Ayağa kalktım ve mutfağa gidip büyük bir çöp poşeti aldım. Natasha, görevden dönüp evi bu halde görse şişeleri Tony'nin götüne sokabilirdi. Tony'nin önündeki boş viski şişelerini poşete koydum. Bardağına tekrar viski doldurmaya çalıştığını gördüm ve şişeyi de elinden aldım.

"Onu bana geri ver!"
"Hayır, Tony! Yeterince içmişsin zaten."
"Bana karışmayı kes!" Onu duymazlıktan geldim ve bardağını da alarak mutfağa bıraktım. Tekrar yanına döndüm ve elimi ona uzattım. Burada sızmasını istemiyordum.
"Hadi kalk seni odana götüreyim." Huysuzca elini uzattı. Güçlükle kaldırıp bana yaslanmasını sağladım. Bir kolunu omzuma atıp bende kolumu onun beline sardım.

"Çok ağırsın." Sarhoş olduğu için tüm ağırlığını bana veriyordu. Ve bundan hiç şikayetçi görünmüyordu. Asansör için beklerken boynumda hissettiğim dudaklarla irkildim.
"Tony, ne yapıyorsun?!" Asansöre binerken söylenmemi umursamayıp boynuma minik öpücükler bırakmaya devam etti. Öteki kolunu da bana sarıp iyice yaklaştı. Çenesinden tutup kafasını başka yöne çevirdim.

"Tony kes şunu!" Tony'ye kızgın olmam gerekiyordu ama değildim. Sebebini bilmiyordum. Odaların olduğu kata geldiğimizde Tony, kafasını boynumla omzum arasındaki yere koyup burnunu boynuma sürttü.

"Çok güzel kokuyorsun." Ben koridorda onu güçlükle yürütmeye çalışırken o benimle flörtleşiyordu. Bundan daha kötü olan şeyse benim, o bu kadar yakınımdayken huzurlu hissetmemdi. Titrek bir nefes aldım.

"Tony." Burnunu boynumdan çekmemişti. Biz daha beş adım anca atabilmiştik. Beş minik adım. Ve benim belim muazzam bir ağrıya ev sahipliği yapıyordu. Tony'nin odası koridorun sonundaydı ve ben onu oraya kadar götürebileceğimden emin değildim.

Birkaç adım daha attığımızda benim odamın önüne gelmiştik. Tony'nin odası gözüme imkansız gibi görünüyordu. Benim odamda yatsa ne olabilir ki? Bu soruya bir cevabım yok ama eğer Tony'yi kendi odasına götürürsem belimle vedalaşmak zorunda olacağımı biliyordum. Hem ben kabus gördüğümde yatmıştı. Aynı şey. Bu yüzden vakit kaybetmeden benim odama girdik.

Yatağımın yanına geldiğimde Tony'yi resmen fırlattım. Ben de yere çöküp nefes nefese belimin rahatlamasını bekledim. Tony'nin ayakkabılarını çıkarırken en olmasını istemediğim şey oldu. Tony üzerime KUSTU!

Sol gözüm seğrimeye başladı. Kafamı kaldırıp ona baktığımda korku dolu bir yüz ifadesiyle bana baktığını gördüm.
"Bana. Seni. Öldürmemem. İçin. Tek. Bir. Sebep. Söyle. Tony!" Yaramazlık yapmış küçük bir çocuk gibi bakıyordu.

"Çok yakışıklıyım." Söylediği şeye göz devirdim.
"Ve dünyaya bir Stark daha getirmeden ölmek istemiyorum." Söylediği şeye gülmek istesem de yapmadım. Tony'nin yanımda olmasına aldırmadan bluzumu çıkardım. Nasıl olsa yarın hatırlamayacaktı. Onun tişörtünün de battığını görünce uzanıp onu da çıkardım. Doğrulmama izin vermeyip elleri çıplak belimi kavradı. Panikle ona bakarken; onun yüzünde her zaman takındığı, hayran olduğum, sırıtışı vardı.

The Protector -StarkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin