18 Haziran 1987
Jisung merdivenlerden kayarak aşağıya indi. Bu gün en sevdiği gündü. Akşam bütün kasaba toplanıp çarşının ortasında yemekler yiyecek danslar edip şarkılar söyleyeceklerdi. Bu gün kasabanın kurtuluş günüydü. 18 Haziran. Jisung bu günü iple çekerdi.
Salona geçip anne ve babasını yanaklarından öptü. Babası radyonun sesini açtı ve bir sigara yaktı. Radyoda sesi çok güzel olan bir kadın sakin sesiyle şarkı söylüyordu. Annesi de şarkıya mırıldanarak eşlik ediyor bir yandan da çayını yudumluyordu. Jisung masaya geçip yemeklere göz attı her zaman ki gibi çok güzellerdi.
Bayan Hei son tabağı da getirip mutfağa geri girdi. Jisung etrafına bakınınca ablasının olmadığını fark etti.
"Ablam nerede?"
"Hala uyuyor olmalı. Gidip uyandırmak ister misin?"
Jisung başını aşağı yukarı şiddetlice sallayıp sandalyeden kalktı. Mutfak kapısından salona geçti ve merdivenleri ikişer ikişer atlayarak çıktı. Koridorda yürüdükten sonra kendi odasına girip ara kapıdan ablasının odasına girdi. İlk önce kapıyı tıklattı fakat ablası tepki vermeyince yanaşıp yorganını çekti. Hea Young mırıldanıp elinin tersiyle gözlerini ovalamaya başladı.
"Günaydııın!"
"Günaydın küçük sincap"
Jisung ablasının yatağına yatıp sıkıca ablasına sarıldı. Hea Young kardeşinin kahverengi saçlarına öpücük kondurdu ve sıkıca sarıldı. Bir süre öylece sarıldıktan sonra birlikte aşağıya indiler. Yemekler bittiğinde Jisung ellerini yıkadıktan sonra bahçeye çıkacakken babası onu durdurdu.
"Jisung bugün benimle gelebilir misin?"
Jisung kapıdan geri adım attı ve arkasını döndü. "Ne için?" Babası yanına gelip elini omzuna atıp birlikte bahçeye çıktılar. "Şu eski kraliyet ailesine ait olan kütüphaneye gideceğiz. Bir kaç araştırma için. Hem yeni taşınan Lee ailesiyle birlikte."
Jisung başıyla onaylayıp kabul ettikten sonra yeşil Volkswagen Beetle arabalarına bindiler. İkisi de ön koltuğa bindi ve babası arabayı çalıştırıp sürmeye başladı. Yarı yolda bir sigara yaktı. Jisung arabanın kaputundaki babasının gözlüklerini alıp taktı. Bu gözlükleri seviyordu babasında havalı duruyordu o zaman kendisinde de havalı dururdu değil mi?
Biraz uzun süren bir yolculuktan sonra kütüphaneye yakın bir yere arabayı park ettiler. Burada Lee ailesi ile buluşacaklardı. Arabadan inip biraz bekledikten sonra Minhonun babası ve yanında Minhoyu görmeleriyle kendilerine çeki düzen verdiler.
Ufak bir selamlaşmadan sonra yollarına yürüyerek devam ettiler. Yetişkinler birbirleriyle proje hakkında konuşuyordu. Küçükler ise arada birbirlerine bakarak arkalarından yürüyorlardı. Kahverengi saçlı çocuk ayağıyla bir taşı yuvarlamaya başladı. Taşı yuvarlarken yanlışlıkla kızıl saçlının önüne atmıştı. Normalde taşa cevap vermeyip sıkıcı yüz ifadesiyle yola devam edeceğini düşündü fakat kızıl saçlı ayağıyla taşı yuvarladı. Küçük atışlarla taşı birbirlerine yuvarlayarak ses çıkarmadan kendi aralarında eğlendiler.
En son kütüphaneye vardıklarında taş yola çıkmış kaybetmişlerdi. Birbirlerine bakıp kıkırdadıktan sonra etrafı incelemeye başladılar. Kahverengi saçlı yanında kütüphaneye hayranlıkla bakan kızıl saçlıya baktı. Kütüphaneye sanki Dünyadaki en güzel kütüphaneymiş gibi bakıyordu. Aslında olabilirdi. Eski bir kütüphaneydi fakat eski kraliyet ailesine ait olduğu için mükemmel görünüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SUMMER -Minsung
Fiksi Penggemar!✔! Han Jisung bir yaz tatilinde kasabaya bu kadar güzel birinin gelebileceğini ve geleceğini tamamen değiştireceğini bilmiyordu.