Burnuma dolan papatya ve şeftali karışımı koku ile gözlerimi araladım. Küçücük bedeni ile kafasını göğsüme koymuş uyuyordu. Dudaklarımı saçlarına bastırıp hafif uyandırmayacak bir öpücük kondurdum. Öpücüğün ardından kokusunu tekrardan içime çektim. Dün çiçeklerin ve meyvelerin arasında gezdiği için kokular saçlarına karışmıştı. Elimi belinden çekip esnedim ve arkamdaki pencereye bakış attım. Pencereden içeriye doğru hoş bir gün ışığı çarpıyordu.
Belinden çektiğim elimle gözlerimi ovuşturduktan sonra onu uyandırmadan diğer kolumu kafasının altından çıkardım. Uykuyu çok sevdiği için hemen uyanan birisi değildi. İnce yorganı yavaşça üstümden itip yataktan kalktım. Yorganı geri onun üstüne örtüp saçları arasına bir öpücük daha kondurdum.
Kapıdan çıkıp lavaboda günlük işleri hallettikten sonra odaya geri girip sessizce kıyafetlerimi değiştirdim. Beyaz bir gömlek giyip ilk bir kaç düğmesini açık bıraktıktan sonra gri bir pantolon giydim. Gömleği pantolonun içine sokup aynada saçlarımı düzelttim. Masada gördüğüm bir parfüm şişesine gidip elime aldım ve kokladım. Çiçek ve çilek kokuluydu. Jisung kesinlikle bu kokuyu kullanıyor olmalıydı. Onu her öptüğümde bu koku geliyordu.
Gülümseyip geri bıraktığımda kitapların arasında bir kutu gördüm. Kitapları geriye itip kutuyu elime aldım. Kaşlarım çatılırken üstündeki markayı okudum. Marlboro marka bir sigara. Bakışlarım Jisungu bulduğunda hala şişik dudakları ve yanaklarıyla uyuyordu. Sigara içtiğini bilmiyordum. Bana bundan hiç bahsetmemişti ve onu hiç sigara içerken de görmemiştim. Ne zaman başlamıştı? Ne zamandan beri bu zehiri vücuduna sokuyordu?
Paketi cebime sokup son bir bakıştan sonra odasından çıktım. Zaten hastaydı ve bu zehiri vücuduna sokuyordu. Ölmeyi falan mı istiyordu? Onsuz yapamayacağımı hiç düşünmüyor muydu? Paketi cebimden çıkarıp sigara sayısına baktım. İçinde sadece dört sigara kalmıştı. Bu daha da fazla sinirlenmeme neden oluyordu. Sigara içmek hastalığını tetikleyebilirdi fakat bunu umursamıyordu. Bu konuyu sonra konuşma kararı alıp sigarayı arka cebime yerleştirdim ve evden çıktım.
Arabaya yerleşip kaşlarım hala çatıkken sürmeye başladım. Bu durum beni gerçekten sinirlendirmişti. Kendisini umursamaması ve asla bakmaması beni üzüyordu. En azından benim açımdan düşünebilirdi o giderse tekrardan bir hiç olarak kalacaktım.
Arabayı Felixin kafesinin önünde durdurup indim. Kafeden içeri girdiğimde iki sevgili masaları siliyorlardı. İçeri girdiğimde dikkatleri bana kesilmişti. Felix gülümserken yanıma geldi. "Her zamanki çöreklerden mi?" Son zamanlarda her sabah Jisung ile birlikte buraya gelip aynı çöreklerden alıyorduk Felix bile artık alışmıştı ve biz kafeye girer girmez çörekleri getiriyordu.
"Evet, fakat bir şey daha soracaktım" Felix tam gidecekken omzuna elimi koyup bana dönmesini sağladım. Meraklı bakışları beni bulurken elimi enseme atıp etrafıma bakındım. "Telefonunuzu kullanabilir miyim?" Buraya gelmeden önce telefonumu bırakmıştım ki kimse bana ulaşıp beni rahatsız edemesin. Fakat şuan önemli bir konu vardı ve telefona ihtiyacım vardı.
Felix kafasını sallayıp "Tabii takip et" dedi ve merdivenlere yöneldi. Onu takip ederken Chana selam verip omzuna dokundum. Oda bana küçük sıcak bir gülümseme verdi. Bu ikili gerçekten yakışmışlardı ikisi de sıcak kanlı ve sevgi doluydular. Chanın Felixi asla üzmeyeceği belliydi. Onlar adına mutluydum.
Tahta merdivenlerden çıktığımızda bir koridora çıktık. Koridordan ilerlediğimizde yanlardaki odalara bakıyordum. Büyük ve çoğunluğu açık renklerle dolu olan bir mutfak vardı. Yanında oturma odası gibi bir yer ve onun yanında da soluk renklerin olduğu bir yatak odası vardı. Kafenin üstüne taşınmış olmalılardı. Koridorun sonundaki balkonlu odaya geldiğimizde bana masanın üstündeki soluk yeşil telefonu gösterdi. "Buradan istediğin kişiyi arayabilirsin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SUMMER -Minsung
Fanfiction!✔! Han Jisung bir yaz tatilinde kasabaya bu kadar güzel birinin gelebileceğini ve geleceğini tamamen değiştireceğini bilmiyordu.