7 Haziran 1987
Jisung bisikletine binmiş kasabanın her yerini dolaşıyordu. Bir yandan da kızıl saçlı çocuğun isminin ne olabileceğini düşünüyordu.
Lee Bae? Lee Chung-Ho? Lee Felix? Yok be!
Düşünmek onu çok susatmıştı. Bir evin önünde durmuş merdivenlerde oturan yaşlı teyzelerin birinden su vermesini rica etmişti. Yaşlı teyze elindeki fasulye dolu kabı bırakıp içeri girdi. Jisung gökyüzünde bulutlara baktı. Biri kediye benziyordu diğeri bir kaplumbağaya.
"Al bakalım evladım"
Jisung yan tarafında ona su uzatan teyzeye dönüp elinden bardağı alıp suyu içti. Çok susamıştı bir dikişte suyu bitirdi. "Oh yarasın! Susuz kaldık da bizim mi haberimiz yok?!". Yaşlı teyze bardağı geri alırken konuştu Jisung yaşlı teyzenin dediklerine güldü. Biraz daha soluklanmak için durup gökyüzüne baktı. Kedi ve kaplumbağa kaybolmuştu. Yerlerini sadece kabarcıklı bulutlar almıştı.
Jisung bisiklette doğrulup ayaklarını pedala götürdü. "Hoşça kalın!" yaşlı teyzelere el sallayıp gitti. Tekrar tarlaların, binaların, ara sokakların arasından gitmeye başladı. Kızıl saçlı çocuğun ne kadar güzel olduğunu düşündü.
Heykel gibi bir suratı var. Yoksa o bir heykel mi? Bizim çarşının ortasında ki gibi. Yok be o çirkin bir kere. Kızıl saçlının yüzü öyle değil. Özenle yapılmış gibi. Sanki tanrı tarafından özenle çizilmiş bir resim gibi.
Tekrar düşüncelere o kadar dalmıştı ki çarşının ortasına nasıl geldiğini bile anlamamıştı. Bisikleti geri çevirip eve doğru sürmeye başladı. Kısa sürede eve varınca bahçe kapısından içeri girip bisikleti bir duvar kenarına bıraktı. Bahçede çiçeklerle ilgilenen annesinin yanına gidip sımsıkı sarıldı. Annesi Jisungun saçlarından öpüp sımsıkı sarıldı. Ayrıldıklarında Jisung annesinin yanındaki sepete baktı içi renk renk çiçeklerle doluydu. Yazın en çokta bu yanını seviyordu Jisung, renk renk çiçekler açıyordu. Annesi ona çiçeklerin anlamlarını anlatırdı.
Beyaz gül: Masumluk. Sarı Glayör: Kıskançlık. Sarı Lilyum: Güven. Ağlayan gelin: İsyan. Nilüfer: Mutluluk. Beyaz Krizantem: Sadakat. Sarı Krizantem: Karşılıksız Sevgi. Mor Glayör: İnanç. Sarı gül: Arkadaşlık, Hoş geldin, Önemseme. Turuncu Lilyum: Benim için özelsin.
Kırmızı gül: Aşk
Parmaklarınızı oynatmadan, çiçeklerle tartışabilir, azarlayabilir, dostluk, aşk, nezaket mektupları ve hatta haber bile gönderebilirsiniz
Jisung çiçeklerde ellerini gezdirdi bazılarını eline alıp kokladı. Annesi ona dönüp tebessüm ettikten sonra kırmızı gülü keserken konuştu. "Bana yardım edebilir misin?". Jisung annesine dönüp hızlıca kafasını sallayıp onayladı. "Bu çiçek sepetini Felixin annesine götürebilir misin?". Jisung ayağa kalkıp başıyla onayladı. Dizlerindeki toprağı sildikten sonra sepeti eline aldı ve bisikletine doğru gitti. Çiçek sepetini bisikletin ön sepetine koyup bisikleti duvardan ayırdı. Bahçe kapısından çıkarken annesinin sesini duydu. "Bu gece misafirlerimiz var unutma!"
Yüzündeki koca gülümsemeyle bisikletini sürüyordu. İçinden de bir şarkı mırıldanıyordu. Bugün nedensiz yere içinde bir mutluluk vardı. Aslında Jisung her gün mutluydu -Ders çalışması gerektiği zamanlar hariç-. Bisikletini sürerken binanın merdivenlerinde oturan Min Hanayı gördü. Frene basıp bisikleti durdurdu Min Hana ve arkadaşları Jisunga dönüp gülümsediler. Jisung Min Hanaya el salladıktan sonra bisikletine binip tekrar yola koyuldu. Min Hana da arkasından ona el salladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SUMMER -Minsung
أدب الهواة!✔! Han Jisung bir yaz tatilinde kasabaya bu kadar güzel birinin gelebileceğini ve geleceğini tamamen değiştireceğini bilmiyordu.