22 Temmuz 1989
Hyunjin odasından çıkıp mutfağa geçti annesi çoktan ona yemek hazırlamış olmalıydı. Masanın üstündeki tost ve portakal suyunu görünce gülümsedi ve hemen masaya geçti. Bugün Jeongin ile birlikte kasabayı turlayacaklardı. Bunu her zaman yaparlardı.
Yemeğini bitirdikten sonra pis tabak ve bardağı musluğun altına koydu. Ellerini yıkadıktan sonra odasına gidip bir tişört ve şort giydi. Yazın hepsi böyle giyinirlerdi. Bazen bir tişört veya gömlek giyerlerdi ama altına mutlaka dizlerine kadar gelen bir şort giyerlerdi.
Giyindikten sonra evden anahtarı alıp çıktı. Ailesi bahçe işleriyle uğraşıyordu ve her zaman uyandığında evde tek başına oluyordu. Tek çocuk olduğu için bütün ilgi ondaydı bundan asla şikayetçi olmamıştı. Ailesini çok seviyordu. Hyunjinin ve ailesini bu kasabada ki herkes severdi. Ailesi kasabada en çok tanınan satıcılardandı.
Binadan çıktıktan sonra bisikletine bindi. Minhoyu evlerinin merdivenlerinde otururken gördü. "Günaydın!" Minho kafasını kitabının arasında tuttuğu sarı gülden kaldırıp Hyunjine baktı. Gülümsedikten sonra el salladı. "Günaydın!"
Hyunjin bisikletiyle Minhoya biraz daha yaklaştı. "Jisungu gördün mü bugün?" Minho kafasını sağa sola salladı. "Hayır görmedim bugün hiç buradan ayrılmadım" Hyunjin kafa salladı. "Peki burada ne yapıyorsun?" Minho kitabını gösterdi. "Kitap okuyorum"
Hyunjinin dikkatini kitaptan çok Jisungun Minhoya verdiği sarı gül çekmişti. Kurumuştu fakat hala güzel duruyordu. "Bu gülü sana Jisung verdi değil mi?" Minho güle bakıp gülümsedi. "Evet" Hyunjin Minhonun gülü hala saklamasına şaşırmıştı. Nerdeyse 3 yıl geçmişti.
Hyunjin fazla takılmadan Minhoyla vedalaşıp bisikletini sürmeye devam etti. Çarşının ortasından geçip nehre gidecekken bir ara sokakta bağrışma sesleri duydu.
"Durun lütfen!"
Hyunjin kaşlarını çattı. Bu ses tanıdık geliyordu. Korku her yerini kaplarken bisikleti olduğu yere fırlatıp koşmaya başladı.
Ara sokağa girdikten sonra sesler daha netleşmeye başlamıştı. "Bizi dinlemek neymiş göreceksin!" Hyunjin kaşlarını daha çok çatmıştı. Bu kişi tanımadığı biri bile olsa kendi kasabasında böyle bir zorbalığı göz ardı edemezdi.
Sonunda sesler netleştiğinde olduğu yerde durdu. Jeongin yerde ona vuran kişilere karşı siper almış yalvarıyordu. Ona vuran kişiler ise yüzlerindeki iğrenç sırıtmayla onu dinlemiyorlardı. Hyunjin gördüğü görüntüleri algıladığı an sinir her hücresini kaplamıştı.
Hyunjinin kardeşi olmadığı için Jeongini kendi kardeşi gibi görürdü. Bebeklikten beri hiç ayrılmamışlardı. Birbirlerine ilk tanıştıkları gün ki gibi çok bağlılardı. Şimdi kardeşi dediği şakaya alıp vururken bile kıyamayıp vurmadığı Jeonginin yerde kıvrandığını görünce deliye dönmüştü.
Hiçbir şey düşünmeden aralarına girdi. "Ne yaptığınızı sanıyorsunuz lan siz!" Adamlar bir an afalladığında Jeonginin yanına gidip yüzüne baktı. Ağlıyordu. Jeongin sadece düştüğünde veya Hyunjin onu bıraktığında ağlardı.
Hyunjin bu görüntüye kıyamayıp yanaklarından tuttu. Jeongini kaldırırken çocuklardan biri Hyunjinin sırtını tekmeledi. Hyunjin beklemediği hareketle afallayıp Jeonginin yanına düştü. Jeongin kolarındaki acıları umursamadan Hyunjinin yanına gitti. "Lütfen sadece gidelim"
Hyunjin sinirle kalkıp çocuğa tekme attı. Jeongin güçlükle kalkıp Hyunjini durdurdu ve el ele tutuşup kaçtılar. Kendilerinden yaşça büyük olan çocuklar ise sadece kaçışlarını izleyip onlara güldüler.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
SUMMER -Minsung
Fanfiction!✔! Han Jisung bir yaz tatilinde kasabaya bu kadar güzel birinin gelebileceğini ve geleceğini tamamen değiştireceğini bilmiyordu.