Bu kez Kyungsoo'nun midesi takla atmadı. O kadarını bekliyordu.
"Bu tarz bir şey; ödül almak, insanlara gözdağı vermek ya da senin durumunda, hediye olarak göndermek, vampirlerin gözünü kan bürüdüğü zaman ilk karşılaştığımız davranışın bir benzeri. Bu noktada, insandan çok hayvandırlar."
"Onu biliyoruz, avcı."
Jimin son kelimeyi hakaret gibi vurgulamış, Kyungsoo'num, başmeleğin insan olmayanlara karşı yaklaşımına dair hissettiği en ufak sıcaklığı yok etmişti.
"O halde daha fazla bilgi veremem."
Kyungsoo'yu aşıyordu ve tam aksiymiş ayaklarına yatamayacaktı. Bilinen tarih boyunca hiçbir avcı bir başmeleğin izini sürmemişti.
"Ama sana bir şey söylerim, Felix herhangi bir vampirden çok daha gözü pek. Oradaymış, pencerene tıklatmış." Jimin'in ürperdiğini gördü ve böyle ödünün kopmasına hak verdi. "Eğer bu hızla devam ederse, hayvani evreyi hemen atlayıp bir hafta içinde ince hesaplar düzeyine yükselir."
"O kadar çabuk mu?" diye sordu Jongin.
Kyungsoo başıyla onayladı. "Yoldan çıkan çoğu vampirin ilk cinayeti darmadağınık ve pistir, aynı bugünkü gibi. Ama gizlidir de. Felix saklanmasa, yakalanacağını biliyordu."
Jongin kafa salladı. "Kana susayıp gözü dönmüş vampirler bu kadar net düşünmez mesela."
"Yüzde altmıştan fazlası, ilk cinayetlerinin mahallinde kana esir olmuş halde yakalanırlar."
Şehvet ve esriklik arası bir halde, vampirler etraflarındaki her şeye hissizleşirdi. Kyungsoo bir kere bir vampire yavaşça yaklaşmıştı, vampir ona tasmayı geçirirken bile kımıldamamıştı, elleri hâlâ kurbanın göğsünün içinde, yüzünde bir ermiş gülüşüyle duruyordu.
"İçimde bir his var," diyerek bu anıyı aklından uzaklaştırdı, "bence Felix hiçbir zaman kana susamadı. Eğer öyle olsaydı, gönderdiği kalpler sıcak olmazdı."
"Hiç... beklenmedik bir şey," dedi Jongin. "Kana susamışlık hali onu yavaşlatırdı."
"Ama en kötü vampir katil bile her gece cinayet işlemez," diye başladı Kyungsoo. "Bir suskunluk dönemi olmalı. Felix şehveti besledi; güçle doldu taşıyor..."
"Unuttuğun bir şey var, o gerçek bir vampir değil." Jongin hafifçe yer değiştirince tüm silueti önüne geçti. "Durmayacak. Şimdilik görünüşe göre geceleri ve sabahın erken saatlerinde avlanıyor, o yüzden gündüz saatleri
toplanabiliriz. Eğer senin tahmin ettiğin kadar hızlı gelişim gösterirse, o zaman gündüzleri de ava çıkmaya başlar."Kyungsoo'nun gözleri yuvalarından fırladı. "Yani her daim kana susamışlık halinde geziyor diyorsun."
"Evet."
"Yüce Tanrım."
Felix, algılanamayacak bir canavar demekti o zaman. Halının üstünde boğulan ama yine de kulak tırmalayan bir sesle sandalye yere sürtündü. Kyungsoo kafasını kaldırıp bakınca Jimin'i ayakta gördü.
"Burada oturup Felix hakkında böyle konuşmanızı dinleyemem. Yarım binyıl boyunca tanıdığınız birini kaybetmenin ne anlama geldiğini hiç bilmiyorsunuz."
Kyungsoo ile göz göze geldiler ve Kyungsoo o anda ona inandı.
"Hayır," dedi. "Üzgünüm."
Jimin avcının sempatisini elinin tersiyle itti. "Bir ölümlünün merhametine muhtaç değilim. Jongin, seninle konuşacağım."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Angel's Blood||KaiSoo
FanfictionTehlikeli bir yakışıklılığa sahip Seul başmeleği Jongin, vampir avcısı Kyungsoo'ya bir iş teklifi etmişti.