|30 Bölüm: Biraz daha insan|

374 41 7
                                    

Jongin onu yavaşça yatağa attı.

"Çok hoş."

Kyungsoo çarşafların lüks ve konfor içinde teni­ne değişiyle güzel bir iç geçirdi, bir başmelekle göz gözey­di. Jongin'in bakışları o kadar ateşliydi ki, o kadar efendiydi ki, Kyungsoo kısacık bir an durup bir hata mı yaptım, diye merak etti. Ya Kyungsoo ile kalıcı bir ilişki isterse?

"Hiç kölen oldu mu?" diye sordu Jongin'e.

Jongin hafifçe ağzını yamulttu ama gülmekten çok, cinsel istekleriyle lekelenmiş bir keyif ifadesiydi. "Çok." Kyungsoo'yu ayak bileklerinden yakaladı, bacaklarını açtı. "Hepsi de, tahmin edebileceğin her açıdan hizmet etmeye dünden razıydı."

Kyungsoo tekme atmak istedi ama Jongin onu daha da ya­kına çekti, suratı içsel bir cinsel ifade kaplıydı.

"Bazıları bir meleği zevkin doruğuna çıkarmayı öğrenmek için yıllarca uğraştı. Vampirler yüzyılların deneyimine sahipti."

"Piç." Kyungsoo sert bir laf etmişti ama sırada neler olacağı­nı beklerken midesi kasılıyordu.

"Ancak," Jongin, Kyungsoo'yu yukarı kaldırıp güçlü bir vu­ruşla en dibine kadar gömüldü, "hiçbirisini başka âşıklar edinmekten men etmedim."

Kyungsoo, vücudunu Jongin'in kalçalarının içine girmesinin etkisine alıştırmaya
çalışırken belini yay gibi gerdi. Sonunda nefes alabildiğin­de Jongin'i de aynı pozisyonda gördü, sanki başmelek de kontrolünü sağlamak için savaş veriyordu.

"Bana hiç pay­laşımcı bir tip gibi gelmedin." Kyungsoo'nun sesi çatlaktı.

"Hayır. Eğer bir başka birisine giderlerse," diye anlatır­ken, bilerek çok yavaşça dışarı çıkmaya başladı, "yerini al­mayı bekleyen onlarcası olurdu. Hiç önemsemezdim."

Kyungsoo artık düşünme yetisini kaybetmiş sayılırdı, tüm varlığı vücutlarının birleştiği noktaya odaklanmıştı. Geriye kalan mantığı da, Jongin'in ağır, baştan çıkarıcı sözleri­nin gücü altında ezilip gitti.

"Bir başka âşığın olursa, Kyungsoo," vampir avcısının nefe­sini keserek bir kez daha sertçe içine girdi, "ona yapacak­larım insanlığın hafızasına kazınan bir kâbus olur."

Arka­sından başka söz konuşulmadı, sadece hareket oldu; ten tene kayganlaşan hareketler, melek ve avcının itiş ve çekişi, zengin ve erotik, müthiş heyecan patlamaları oldu.

Kyungsoo'nun en son hatırladığı şey, belki de ikisinin açlığı­nın birleşiminin gücünü fazla hafife aldığıydı.

Sıcacık, yumuşacık ve ipeksi bir şeyin üstünde uyuduğu­nu fark ederek uyandı. Parmaklarını ayırınca kendini ok­şarken buldu, "Ah!"

Yatakta dimdik kalktı. Ağır bir kol onu tekrar aşağı çekti.

"Kanatların," diye fısıldadı, bir kanadın görkeminin üs­tünde elini gezdirerek.

"Güçlüler." Tembel bir cümle, bir şeyle... doluy­du.

Kyungsoo tam dönüp ona bakacaktı ki, vücudunun içinde bulunduğu durumu gördü.

"Ah, yo, şaka yapıyor olmalı­sın!" Kyungsoo tepeden tırnağa sim içindeydi, kir­pikleri, ağzının içi melek tozuyla dolmuştu.

Özel karışım.

Jongin elini Kyungsoo'nun kalçasına koydu."Bilerek... yapmadım."

Kyungsoo başmeleğin sesinde bir utanma sıkılma mı duy­muştu?

Angel's Blood||KaiSooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin