"Bak ne diyeceğim," dedi Kyungsoo, sakin ifadesini koruma savaşı vererek, "tam şu anda emin olduğum tek şey, aklın başından gitmiş gibi davrandığın."
O yüzden mi silahını tutuyorsun?
Kyungsoo omurgasından akan ter damlaları buza dönüşerek silaha sımsıkı yapıştı. "Ne silahı?"
Suratındaki güzellik o kadar saftı ki, Kyungsoo'nun yüreği hop etti. Sanki en yetenekli sanatçılar tarafından işlenmişti, yüz hatları tertemizdi ve melekliğin özüydü. Hayatında gördüğü en güzel melek olduğu su götürmez bir gerçekti.
Ya da belki de senin için sadece huyum.
Kyungsoo büyülenmenin etkisinden kurtulup yüzünü buruşturdu. Bu kez, Jongin'in, beyniyle oynamadığını anladı, bu düşünce kendi aptallığının eseriydi.
"Sadece nesin?" diye sordu, sırf başmeleği lafa tutmuş olmak için.
Güzel.
Kyungsoo homurdandı. "İnan bana, melek çocuk, gittiğin her yerde bütün insanların aklını başından alırsın."
Çoğu fani bende güzelliği gölgeleyen zalimliği görüyor.
Bu dürüst değerlendirme karşısında afallayan Kyungsoo başmeleğe yepyeni gözlerle bakmaya başladı. Evet, Jongin'in zalim bir yanı kesinlikle vardı. Güzel değildi, yakışıklı değildi, öylesine evcil bir şey değildi. Tehlikeli ve güçlüydü, onun avcı duyularını çeken her şeyin timsaliydi. Ondan hoşlanıyorlardı ama bir süre sonra çoğu yanlarında kendilerini insan gibi hissetmediğini iddia ediyordu.
Kyungsoo bunun içini ne kadar acıttığını hiçbir zaman çaktırmamıştı ama çok, hem de feci derecede çok acıtırdı bu yorum onu.
"Zulüm işleme yeteneğine sahipsin," diye sessizce onayladı Kyungsoo, "hatta belki dehşet saçıyorsun ama henüz kötülük sınıfına adım atmadın."
Atmadım mı?
Kyungsoo'nun tabancayı tutan eli terledi. "Hayır."
Kendinden çok eminsin. Oysaki bu sabah beni taciz ile suçluyordun.
Kyungsoo fevrileşti. Kendi sağduyusunun uyarı çığlıklarına aldırmaksızın tabancayı çıkarıp açık açık çekti. "Bu sabah, bekleseydin sana kendiliğinden vereceğim bir şeyi zorla almaya çalışıyordun."
Kyungsoo'nun adrenalinle dolu kesik nefeslerinin doldurduğu uzun bir sessizlik oldu. Jongin'in orada, gecenin kadife karanlığında, sokaklar çok aşağıda kalmışken ne duyduğunu merak etti.
Ne kadar dürüstsün.
"Verebileceğim dedim. Ayrıca arkadaşım, o numarayı yaptığın anda tüm şansını kaybettin. Başkasının manipüle etmesiyle seks yapacak değilim."
Jongin kafasında evirip çeviriyordu sanki. Camın arkasından göz göze geldiler. Jongin omuz silkti.
Seks zaten manasız bir eylem.
Kyungsoo gözlerini kırpıştırdı. Daha o sabah en sevdiği şeker gibi onu yalayıp yutan melekle hiç bağdaşmıyordu bu laf.
"Sen iyi misin?" diye sordu Kyungsoo, Jongin acaba garip bir meleksi uyuşturucu mu aldı diye merak ederek.
Jongin cevaben aralarındaki çift kat camı üfleyerek patlattı. O kadar hızlı olmuştu ki, Kyungsoo gözlerini siper etmek için kolunu zor kaldırdı. Bir saniye önce duran pencere bir saniye sonra halının üstüne saçılmıştı. Tek kıymık bile değmemişti Kyungsoo'ya. Kyungsoo kolunu indirince kocaman kare şeklinde bir karanlığa baktığını gördü, rüzgâr akış kan, ipeksi kanatlarıyla evinin içine giriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Angel's Blood||KaiSoo
Fiksi PenggemarTehlikeli bir yakışıklılığa sahip Seul başmeleği Jongin, vampir avcısı Kyungsoo'ya bir iş teklifi etmişti.