Angel's Blood||KaiSoo

|7. Bölüm: Melek kanatlarından gökyüzü|

Kyungsoo, Felix hakkındaki genel araştırmasını bitirip ar­kasına yaslandı, midesi gırtlağına kadar çıkmıştı sanki. Felix, Doğu Avrupa'nın ve komşusu Rusya'nın her bölgesine hükmetmişti ve dünyanın geri kalanının sandığı üzere hâlâ da ediyordu. Ah, tıpkı Kore gibi o ülkelerin de başkanları ve başbakanları, parlamentoları ve kurulla­rı vardı, fakat herkes gerçek gücün, başmeleklerin elinde bulunduğunu biliyordu. Hükümetler, işyerleri, sanat kol­ları..doğrudan ya da dolaylı olarak etkilemedikleri hiçbir alan yoktu.

Görünüşe göre Felix işini kendi yapmayı seven bir tipti. Kyungsoo'nun ilk bulduğu haber buydu; bir zamanlar Sovyetler Birliği'nin bir parçası olan, minicik bir ülke hakkın­ da bir gazete haberiydi. Bay Chernoff denen başkanları topluluk önünde Felix'e başkaldırma hatasını yapmış, vatandaşları gaddar başmeleğin, ayrıca vampir çocuklarının el attığı işleri boykot etmeye ve insanların yönettiği işleri desteklemeye davet etmişti. Kyungsoo başkanın hitabına katıl­madı. Sırf insan merkezli olmak da bir önyargıydı çünkü.

Peki, ailelerini geçindirmeye çalışan o zavallı vampirlerene olacaktı?

Çoğu vampir dönüşür dönüşmez otomatik
olarak özel güçler kazanmıyordu; asırlar sürüyordu bu. Bazıları hep zayıf kalıyordu.
Başkan Chernoff'un siyasi yaklaşımını özetleyen ilk bir­ kaç paragrafı okuduktan sonra Kyungsoı haberin, cenaze iş­leriyle bitmesini beklemişti. Ne şaşırtıcıdır ki, o başkanın hâlâ hayatta olduğunu keşfetti... buna hayat denebilirse tabii.

Bay Chernoff bu ortalığı kasıp kavuran yorumlarından sonra talihsiz bir trafik kazası geçirmişti, sürücü direksi­yon hâkimiyetini kaybedip karşıdan gelene çarpmıştı. Sü­rücü burnu bile kanamadan arabadan inivermişti ve muci­ze diye değerlendiriliyordu. Ancak başkan o kadar şanslı değildi, o kadar çok kemiği birden kırılmıştı ki, doktorlar uzuvlarını bir daha asla eskisi gibi kullanamayacağını söylemişti. Göz çukurları içeri doğru parçalanmış, gözlerini ezmişti. Boğazı da ses tellerini etkisiz hale getirecek... ama
onu öldürmeyecek şekilde ezilmişti. Artık kalem tutamıyor, bilgisayar kullanamıyordu. Konuşamıyordu. Göremiyordu.

Kimse dışından dile getirme cesaretini göstermemişti ama mesaj açık ve net ortadaydı: Felix'e dil uzatanın dili koparılır. Chernoff'un yerine geçen politikacı daha başkanlık yeminini etmeden önce Felix'e bağlılık andı içmişti. Jongin hakkında ne denirse densin, diye düşündü Kyungsoo, en azından tiran değildi. Kore'yi demir yumrukla yönettiği su götürmez bir gerçekti, ancak Jongin­ ufak tefek insan ilişkilerine de karışmazdı. Birkaç sene önce seçilirsem başmeleğin zıttına giderim diye ilan eden bir belediye başkanı adayı ortaya çıkmıştı. Jongin
kampanyanın sürmesine göz yummuş, gazetecinin teki bu konuda ona mikrofon tuttuğunda yalnızca hafif bir tebes­sümle yetinmişti.

O tebessüm, yani bu durumu komik bulduğunu ima edişi, umutlu belediye başkamnın şansını Titanik gibi batırıvermişti. Adam kaybolup gitmiş, bir daha da onu gören olmamıştı. Jongin tek damla kan dökmeden zaferi kazan­mıştı. Ve halkın gözündeki güçlü statüsü baki kalmıştı.

"Bu demek değildir ki Jongin sütten çıkmış ak kaşık," diye mırıldandı Kyungsoo, düşüncelerinin gittiği yönden kay­gı duyarak.

Jongin, Felix'e kıyasla ballı çörek olabilirdi ama buradan ölçülmemeliydi. Küçük Teo'ya zarar verme tehdidi savuran Jongin'den başkası değildi mesela.

"Piç," diye mırıldandı Kyungsoo, Minho'nun ettiği küfrü yine­leyerek.

Jongin bu tehdidi savurarak, Felix işe aynı sını­fa giriyordu. Avrupalı başmeleğin, bir keresinde köylüler ondan evcil vampirini aralarından çekmesini istediler diye beş ile on yaş arası çocuklarla dolu koca bir okulu yerle bir ettiği yazılmıştı. Eğer vampir zorla kan emmiyorsa, Kyungsoo böylesi bir rica
karşısında kaşlarını çatardı. Vampir köydeki kadınlardan çoğuna tecavüz etmiş, zarar verip bırakmıştı. Köylüler yardım için Felix'e koşmuştu. Felix de cevaben çocuklarını öldürmüştü. Tüm bunlar yaklaşık otuz yıl önce yaşanmıştı. Köyün yerinde yeller esiyordu.