|20. Bölüm: Güç ve şehvet|

510 54 14
                                    

O anda gezegen üstündeki hiçbir insan Jongin'in cin­sel ateşine karşı koyamazdı.

"Yakıt tazeleme anlayışın bu mu?" diye mırıldandı Kyungsoo, onun alt dudağını hafif­çe ısırarak.

Jongin kollarını ona doladı. "Seks ve güç her zaman birbirine bağlı olmuştur."

Sonra da Kyungsoo'yu öptü. Kyungsoo yaklaşmaya çalışarak parmak ucuna kalktı. Jongin kollarıyla onu göğsüne sertçe bastırdı ve Kyungsoo aşırı zevk yüklemesi altında boğulmamaya çalışarak Jongin'in gömleğine yapışırken başmeleğin kanatları tüm dünyayı dışarıda bırakıyordu.

Dudakları meleği arzuladı.

Jongin nefes alması için bir saniye durunca Kyungsoo, "Güç yüklemesi nasıl gidiyor?" diye sordu soluğu kesile­rek.

"Şahane."

Kyungsoo'nun cevabı, başmeleğin sıradaki öpücüğünün fır­tınasında kaybolup gitti. Kyungsoo parmaklarını gezdirerek başmeleğin gömleğinin yakasını buldu ve elini içeri sokup omzu­na koydu. Jongin'i tepkisiyse tek eliyle Kyungsoo'nun poposunu avuçlayıp ereksiyonunu onun penisine sertçe bastıracak şekilde onu yukarı kaldırmak oldu.

O sırada Jongin de hiç meleksi bir şey yoktu. Safi sek­si, nefes kesici bir melekti. Ve güçlüydü, o kadar güzeldi ki gücü, Kyungsoo özünün dibine kadar seksi hissetti kendini. Efayatında ilk kez avcılık gücünü zaptetmek zorunda değildi. Eğitimden geçmeyen, doğuştan avcı olanlar hakkın­da bilinen gerçekler çok azdı. Sıradan bir insandan daha güçlüydüler, sinirli bir vampirle burun buruna gelince sağ çıkmaları daha yüksek ihtimaldi.

"Güzel," demekle yetindi Jongin, Kyungsoo iki bacağını da beline sarınca.

Sanki Kyungsoo bir gram ağırlığındaymış
gibi onu tutmaya devam etti ve elinin onu biçimlendirişi, gücü ve güveni daha erotik olamazdı.

"Kanatlı bir varlığa göre çok iyi öpüşüyorsun," diye mı­rıldandı Kyungsoo, dudaklarının içine. Asıl gerçek şuydu ki, Kyungsoo beynini yitirmek üzereydi.

"Ağzın başını bir kez daha derde sokacak." Jongin tek elini onun tişörtünden içeri sokup belinde gezdirdi. "Baskı altında mı hissediyorsun?"

"Son derece."

Ancak Jongin melek tozu hakkında doğru söylemişti; saf seks tadmdaydı ama Kyungsoo'nun zihni­ni etkilemiyordu... en azından bünyesine akın eden şehvet­ten daha fazla değildi.

"Hiç vakit kay­betmiyorsun," dedi, öpüşmeden ayrılıp bir nefes alarak.

"Ölümlüler fazla yaşamıyor." Jongin onunmeme ucunu çimdikledi. "Senden hazır buradayken faydalanmam lazım."

"Hiç komik değil. Ah..." Kyungsoo penisini başmeleğin eline bastırdı ve bir yandan kendine hayret etti. Şu ana kadar temasta bulunduğu vampirlerden hiçbirine bir kere
bile kanmamıştı. Sıradan bir avcıdan daha çok vampirle ta­nışmıştı, üstelik de yaşlı vampirler hem güzeldi hem akıllı hem de âşıklarını nasıl tatmin edeceklerini çok iyi bilirler­di. Minhyuk bunun kusursuz örneğiydi.

Yine de Kyungsoo direnmişti, tüm cazibelerine rağmen vam­pirlerin günün sonunda onu gelip geçici bir oyuncaktan öte görmeyen, yar ölümsüzler olduklarının bilincindeydi. Kyungsoo ise bu eylemi o kadar ucuz görmeyecek kadar iyi yaşamak için çok savaş vermişti. Yine de buradaydı işte, bir başmeleğe sarılmıştı.

"Oyuncaklarınla ne kadar oynarsın?"

"Beni eğlen­dirdikleri sürece."

Başmeleğin cevabı aralarındaki ısıyı nemlendirmeliydi, ancak Jongin'in o gözleri, seksle, açlıkla, Kyungsoo'nun daha önce hiç bilmediği bir tutkuyla doluydu, şiddetliydi.

Angel's Blood||KaiSooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin