|36 Bölüm: Jongin değişti|

290 42 10
                                    

Jongin yukarı, bulutların içine doğru uçtu, meleklerin uç­ması gerekenden çok daha yükseğe çıktı, ta ki başı çatlaya­na ve alev oksijensiz kalıp sönene kadar. Sonra hızla aşağıdüştü, topladığı sürati kullanarak Felix'in vücuduna melek ateşi püskürttü.

Kandan Gelen Melek, biri hariç, bütün
şimşeklerden kaçtı ve uyluğundan yara aldı. Jongin, yeni ve eski yaralar acımaya başlarken kanat­larının zorlandığını hissetti. Sakat bırakacak raddede de­ğillerdi, henüz. Ama fazla uzun sürmezdi. Felix ona yeteri kadar melek ateşi atmayı başarmıştı, öyle ki bazı parçaları
Jongin'in üstünde kalmıştı. O parçalar, dışarı çıkarılana kadar etini içten içe kemirmeye devam edecekti.

Kanatları uçamayacağı kadar zayıflamadan önce Jongin'in on da­kikası vardı. Ardından bir tendonu koptu ve hatırladı.

Artık biraz insandı.

Varsın olsun. Canavara dönüşmektense, biraz insan ola­rak ölmeyi yeğlerim, diye düşündü garip bir netlikle.

Kyungsoo! Yaşa!

Kendi gücü azalırken ve Felix'in yıldırımları de­risine, kanatlarına üst üste düşerken bu emri göndermeye devam etti.

Sen yaşamak zorundasın.

Kyungsoo hayatta kalmak zorundaydı. Vampir avcısının ruhu bu kadar çabuk söndürülmeyecek kadar canlı bir ateşle yanıyordu.

Jongin o anda fark etti ki... o kırılgan, fani hayat onun için sadece önemli değildi. Kendi hayatından daha önem­liydi.

Uyan, Lonca Avcısı!

Jongin nihayet Felix'e bir darbe daha indirecek ka­dar yakınlaşmıştı ama enerji rezervleri düşüyordu. İkisi de elektrik soketlerinden, bulabildikleri her şeyden güç çektiği için aşağıda kalan şehir kapkaranlıktı. Arabalar yavaşlayıp durdu, aküler bitti, elektrik direkleri aşırı güç yüklendi. Jongin hâlâ çekmeye devam ediyordu. Ama vücudunun, çevreden elde ettiği enerjiden önce'pes edece­ğinin farkındaydı.

Felix'in kanadına isabet etti ama bu yeterli değildi. Kandan Gelen Melek öldürdükleriyle oburca kendini doyurduğundan zayıflamış haliyle bile, kanadı sıradan bir melekten çok daha hızlı, hatta bir başmelekten bile daha
çabuk iyileşiyordu. Felix kahkahalar atarak bir ateş topu daha çıkardı. Ancak bu kez yarı harabeye dönmüş apart­mana fırlattı.

Kyungsoo!

Jongin alev patlamasının önünü kesmek için darbeyi kendi omzuna aldı. Ateş kemiğe değip içeri doğru ilerle­meye başlayınca tüm vücudu acıyla dağlandı. Gözlerini kırpıştırıp akan terleri geri iterek savaşmaya devam etti, Felix yıkamasın diye, binanın üstünde havada durdu.

"Aptal seni," diye alay etti Felix. "Bir avcı parçası için ölümsüzlüğünden mi vazgeçeceksin?"

Jongin olduğu yerde kalarak, Felix'in insafsız bir güçle savurduğu melek ateşinden kaçarak cevap verdi ona. Adamlarının yaklaştığını seziyordu. Onlara yaklaşmama­larını emretti. Sadece bir başmelek melekateşine birkaç saniyeden uzun dayanabilirdi. Derken Felix'in şimşeklerin­den biri yaralanmamış omzuna çarptı.

Diğer taraftaki kıvılcım çoktan beyaz kemiği ortaya çıkaracak kadar yakıp kavurmuştu kanadını. Jongin'in ağırlık taşıyan kasları teker teker etkisiz hale geliyordu. Ancak Jongin savaşmaya devam etti, Felix'e birkaç kez vurdu, tüm Seul'de güç kesintisi yaşandığının, aşağısının zifiri karanlık olduğunun belli belirsiz farkındaydı.

Daha ileride ışıklar yavaş, karanlık
bir dalgayla sönüyordu. Seon mahallelerin ilerisinde güç vardı ama Jongin'in vü­cudu pes etmeye yakındı. Jongin içini tutabildiği kadar çok enerjiyle doldurup, ta ki teninde enerjinin ışığı parla­yana kadar dolup son bir intihar dalışına kendini hazırladı.

Angel's Blood||KaiSooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin