|32 Bölüm: Sorun|

260 38 4
                                    

Kyungsoo tepeden tırnağa kaskatı kesildi. "O konudan hiç bah­setmem."

Jongin gerçekleri biliyordu, ancak Kyungsoo'nun sesindeki acayip gevrekliği duyunca bu gerçeklerin ona hiçbir şey
anlatmadığını anladı.

"Lia uygun değil," dedi, Kyungsoo'yla atışmak yerine.

"Emin misin?"

"Evet." Jongin hususi araştırmıştı... çünkü Kyungsoo'nun bilmek isteyeceğini tahmin etmişti.

"Ah, kahretsin." Kyungsoo bir elini suratına sürttü. "Kocası tam bir aptal ama kardeşimi seviyor."

"Ölümsüzlüğü daha çok seviyor ama," dedi Jongin, yüzyılların verdiği deneyimle. "Öyle olmasaydı, karısının da kabul edildiğini duyana kadar beklerdi."

Kyungsoo yüzünde geçit vermez bir ifadeyle Jongin'e bak­tı. "Sende iyiye inanç kaldı mı hiç?"

"Eğer Felix'i öldürebilirsek, o zaman belki kötülüğün her zaman kazanmadığına inanırım."

Belki.

Jongin o ka­dar çok hainliğe tanık olmuştu ki insanları bir kelebek ka­dar kısa ömürlerinde teselli eden masallara inanmıyordu.

Kyungsoo başını sağa sola sallayıp Jimin'in evine doğ­ru yürümeye başladı. "Açlıktan ölüyorum."

"Uzun mesafe koştun." Bir avcıya yaraşır yiyecekler ha­zırlaması için uşağına mesaj yolladı.

"Sen yemek yemezsen ne olur?"

Kimsenin bin yıldan uzun zamandır ona sormayı akıl etmediği bir başka soru.

"Sararıp solarım."

"Halsizleşir misin?" Kyungsoo çömeldi, toprağa dokunup parmaklarını burnuna götürdü. "Bir koku aldım sandım ama gitti."

Jongi cevap vermeden önce vampir avcısının doğrul­masını bekledi. "Hayır, gerçek anlamda solarım, hayalete dönüşürüm. Yemek, fiziksel görünüşümüzün temelidir."

"O zaman neden diğer melekler aç kalmıyor, anlarsın ya, görünmezlik kuvvetine sahip olmayanlar?"

"Solmak demek, görünmez olmak demek değildir, sa­dece bizi tüketir. Gıda eksikliği aynı zamanda gücümüzü de süzüp eksilttiğinden, solmak iyi bir şey değildir."

"Yani bir meleği savunmasız kılmak istesem, aç bırak­mam yeterli mi?"

"Önümüzdeki elli yıl boyunca zapturapt altına almayı planlıyorsan evet." Kyungsoo'nun yüzündeki şoku, sonra hay­reti gördü. "Aç kalma göreceli bir kavramdır. Bir vampirin aksine, bir melek kolay kolay solmaz."

"Vampirler solmaz, büzüşür," diye mırıldandı Kyungsoo ve Jongin'e öyle geldi ki, bir şeyi hatırlamıştı. "Ne kadar yaşlılarsa, o kadar çok büzüşürler."

Kyungsoo, Jimin'in bahçesinin kenarında durup başmeleğin camına doğru baktı.

"Aynı kavram ama sanırım."

"Evet." Jongin de vampir avcısının bakışını takip edip tam da aynı noktadan dün nasıl kafasını kaldırıp baktığını hatırladı. "Kokusunu mu aldın?"

"Evet." Kyungsoo altdudağmı ısırıp geldikleri tarafa doğru arkasına baktı, sonra dikkatini tekrar pencereye çevirdi. "Bir terslik var."

"Ortalık fazla sessiz. Muhafızlar nerede?"

Jongin bütün alanı gözleriyle taradı, Felix'in göze çarpan ka­natlarını aradı. "Buraya bizden çok önce varmış olamaz. Hyeri'nin anılarına göre, kovalamacayı sezip onu elin­den yere fırlatmış."

Angel's Blood||KaiSooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin