Minhyuk'un yüzünde saf bir rahatlama vardı. "Efendim?"
"Saat kaç?" diye sordu güçlü bir sesle.
Anshara işe yaramıştı. Ama karşılığında talep ettiği bedeli daha sonra ödeyecekti.
"Şafak vakti," diye eskisi gibi cevap verdi Minhyuk. "Işık ufka şimdi değiyor."
Jongin yataktan kalkıp kanadını gerdi. "Avcı?"
"Başka bir odada elleri ayakları bağlı vaziyette."
Kanat, bir şey hariç eski haline dönmüştü. Jongin başını eğip kanadın içindeki desene baktı. Pürüzsüz altın rengi fırça darbeleri, Kyungsoo'nun kurşununun işleyip geçtiği noktada bozulmuştu. Artık kanadın alt yarısı beyaz üstüne altın rengi kendine has bir desene sahipti; orta noktasından patlamış gibi. Jongin gülümsedi.
Demek bundan böyle Kyungsoo'nun şiddet patlamasının izini taşıyacaktı.
"Efendim?" Minhyuk, başmeleğin gülümsediğini fark edince soru sorar gibi konuştu.
Jongin kanadına bakmaya, Sessizlik'in sebep olduğu ize bakmaya devam etti. Faydalı bir anı olacaktı.
"Ona zarar verdin mi, Minhyuk?" Jongin sağ kolu olan adama bakınca dağılmış saçlarını, buruşuk giysilerini fark etti.
"Hayır." Vampir kedi gibi gülerek dudaklarını yaydı. "O zevkin keyfini size bıraktım."
Jongin, Kyungsoo'nun zihnine dokundu. Oğlan ellerini ayaklarını bağlayan iplerden kurtulmaya çalışarak geçen gecenin ardından yorgun düşmüş, uyuyordu.
"Bu avcıyla benim aramda bir savaş. Başka kimse karışmayacak. Diğerleri de muhakkak özen göstersin."
Minhyuk şaşkınlığını gizleyemedi. "Onu cezalandırmayacak mısınız? Neden?"
Jongin kimseye hesap vermezdi ama Minhyuk herkesten uzun zamandır onunla birlikteydi.
"Çünkü ilk atışı ben yaptım. Ve o fani."
Vampirin yüzünde hiç ikna olmamış bir ifade saklıydı. "Kyungsoo'yu severim ama cezadan kurtulursa, başkaları gücünüzü sorgulayabilir."
"Kyungsoo'num olaylar bütününde çok özel bir yer temsil ettiğini herkesin anlamasını sağla. Ondan başka bana meydan okuyan olursa, Heechul'e gösterdiğim merhameti göstermem için yalvarırlar."
Minhyuk'un beti benzi attı. "Bir soru sorabilir miyim?"
Jongin sessizce izin verip bekledi.
"Neden o kadar kötü yara aldınız?" Minhyuk bel çukuruna soktuğu bir tabancayı çıkardı. "Kullandığı kurşunu kontrol ettim, sadece minik bir hasar vermeli, ona en fazla on dakika kazandırmalıydı."
O zaman o seni öldürür. Seni fani yapar.
"Yaralanmam lazımdı," diye muğlak bir cevap verdi Jongin. "Sorunun yanıtı budur."
Minhyuk hüsrana uğramıştı. "Bir daha olması mümkün mü?"
"Olmamasını temin edeceğim." Jongin, Yediler'in liderine acıdı. "Merak etme, Minhyuk, şehrin başka bir başmeleğin yönetimi altında tir tir titrediğine şahit olmayacaksın. Bir ebediyet boyunca olmayacak."
"Neler yapabildiklerini gördüm." Vampirin gözlerinde, anıların nehirleri aktı. "Yüzlerce yıl Yugyeom'un kırılgan merhameti altındaydım. Yetkine isyan ettiğim zaman neden beni durdurmadın?"
"O zaman iki yüz yaşındaydın," diye altını çizdi Jongin, banyoya doğru yürüyüp. "Seçimini yapacak yaştaydın."
Mihyuk homurdandı. "Arkasına destek" olacak gerçek bilgiye sahip olmaksızın ukalalık edecek yaştaydım." Bir duraklama. "Hiç merak etmedin mi, belki casustum?"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Angel's Blood||KaiSoo
FanfictionTehlikeli bir yakışıklılığa sahip Seul başmeleği Jongin, vampir avcısı Kyungsoo'ya bir iş teklifi etmişti.