Kyungsoo geriye sallanıp zaman çizelgesine uymayan tek kan izine, halının üstündekine uzun uzun baktı. Fazlasıyla tazeydi.
"Haklısın. Piç herif sanatına hayran olmak için geri gelmiş!"
"Nöbetçileri yerleştiririm."
Jongin, Kyungsoo'dan sonra doğruldu, parmaklarının ucuna kan bulaşmıştı, cesetlerin ona sürtünen noktalarında kıyafetleri kan olmuştu. Kyungsoo onu en son görüşünü hatırladı, kanlı avucunu, atan bir kalbin panik dolu nabzını. Her nedense, artık Kyungsoo'ya dehşet dolu gelmiyordu. Bu gördüklerinden sonra hayır. Felix kurbanlarıyla oynamıştı, tıpkı bir fareyi yemek değil, sırf işkence etmek isteyen bir kedi gibi. Seul Başmeleği hakkında ne derseniz deyin; acımasız, sert, kesinlikle ölümcül ama işkence etmiş olmak için işkence etmiyordu kimseye. Jongin'in her hareketinin bir amacı vardı. O amaç, milletin bir daha asla ona ihanet edemeyecek kadar ödünü patlatmak olsa da. Jongin ellerini yıkamak için mutfağa geçerken Kyungsoo konuştu.
"Bence geri dönmeyecek, depo cinayetlerinden sonra geri döndü, belki kendini beğenmişlikten, belki dinlenmek için ama buna bak." Kyungsoo bir masanın altına yuvarlanmış bir kâseyi işaret etti. "Bunu fırlatmış, muhtemelen kenara ayırdığı kanın onu tatmin etmediğini anlayınca yaptı."
"Burası onun eğlence eviymiş ama canlı oyuncakları tercih ettiğini anlamış."
"Evet, taze et isteyecek artık."
Kelimeler soğuk görünüyordu ama Kyungsoo da bu seviyede kalmalıydı. Eğer hissetmeyi göze alırsa.
Jongin başını salladı. "Sence bu gece de kalkıp beslenecek mi?"
"Mütemadiyen kana susamışlık hali içinde olsa da," ve bu Kyungsoo'num düşünmek bile istemediği bir kâbustu, "bence muhtemel değil, depoda nasıl da tıka basa kendini doyurmuş gördük."
Tam o esnada büyük bir musluk açılmış gibi, gökten yeryüzüne yağmur boşandı.
"Siktir!" Kyungsoo kapıya doğru döndü. "Hassiktir! Hassiktir! Hassiktir!"
Jongin vampir avcısının nöbet geçirmesini izledikten sonra sakince sordu, "Felix uçtu dedin sanmıştım?"
"Beni buraya getiren tüm koku işaretleri artık kayboldu! Tüm şehirden silindi." Kyungsoo ufak bir çığlık attı. "Yağmur koku izini en berbat eden şeydir, ne yaptıkları hakkında azıcık bilgisi olan vampirler, dünyanın en ıslak bölgelerine kaçarlar hep."
Kyungsoo işine limon sıkan yağmur tanrılarını öldürmek istiyordu.
"Siktir! Çok acıdı ya!"
Jongin kapıya doğru bir hareket yaptı.
"İcabına bak."
Kyungsoo, Minhyuk'un geldiğini anlamak için dönüp bakma ihtiyacı duymadı. Kokusu bela bir pelerin gibi etrafına sarındı.
"Kapat şunu, vampir, yoksa Tanrı'ya yemin ederim kendi bacağını alır kalbine kazık gibi saplarım."
"Bir şey yapmıyorum Kyungsoo."
Kyungsoo arkasına dönüp bakınca adamın yüzündeki ciddiyeti gördü ve onunla dalga geçmediğini anladı. "Çifte siktir. Aşırı adrenalinden sinir dengem bozuldu, yakında çökecek." Kyungsoo'nun yeteneği her zaman ufak bir çöküş ya şamadan önce böyle aşırı duyarlı olurdu. "İyisi mi vücudumu dinleyip birkaç saat gözlerimi dinlendireyim."
Dün gece bir ya da iki saat ancak uyumuştu, o uyuz sandalye çok rahatsızdı çünkü.
"Felix tekrar harekete geçene kadar hiçbir şey bulamam."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Angel's Blood||KaiSoo
Hayran KurguTehlikeli bir yakışıklılığa sahip Seul başmeleği Jongin, vampir avcısı Kyungsoo'ya bir iş teklifi etmişti.