|9.Bölüm: Kyungsoo menüde yok|

427 63 59
                                    

Sözleri, Seul Başmeleği'nin soğukkanlı ve
kontrollü bir şekilde etrafına ördüğü duyusal zevk hapsi­nin kilidini açıp Kyungsoo'yu çıkardı. Jongin için bir oyuncak­tan ibaretti, o kadar. Onunla işi bitince Kyungsoo da tıpkı tüm istenmeyen oyuncaklara yapıldığı gibi bir kenara atılacak­tı.

Kullanılmış.

Unutulmuş.

"Git kendine eğlenecek başka birini bul. Ben piyasada değilim."

Kyungsoo uzaklaştı ve bu kez Jongin, onu serbest bıraktı. Kyungsoo temkinli bir tavırla arkasına dönüp başmeleğin suratına baktı. Reddedildiği için öfke, hatta şiddetli bir öfke bekliyordu, ancak Jongin'in suratı dikkatlice gözlemle­yen, kırılmaz bir maskeydi adeta. Başından beri onunla oynuyor muydu diye merak etti Kyungsoo.

Bir başmelek, nefes kesici vampirlerle dolu bir hareme sahipken ve istediğini seçebilecekken ne diye insan sevgili almaya kalksın ki?

Beslenme ihtiyaçları hakkında istediğinizi deyin, ancak vampire dönüşmek, cilde ve vücuda kesinlikle çok faydalı oluyordu. Elli yaşını geçmiş bütün vampirler filinta gibiydi, kusursuz cilde sahipti. Cazibeleri de geçen her yılla bir­liktr artıyordu, gerçi bu cazibenin bağlı olduğu içsel güç, kişisine göre değişiyordu. Kyungsoo avcıdan çok av olarak kalmış nice çok yaşlı vampirlerle tanışmıştı, ancak gerçek
güçlü olanlar... Bazıları, mesela Minhyuk, kullanmak istemedikleri za­manlarda güçlerini, inanılmaz karizmalarını saklamakta çok iyiydi. Bazıları süreç içerisinde biraz fazla ileri gitmişti ve neredeyse mütemadiyen üstlerinden güç akıyordu. An­cak zayıf olanlar bile, hiçbir zaman Minhyuk'un şimdiki ha­linin yanından bile geçemeyecek olanlar bile, göz kamaştı­rıcı güzellikteydi.

"Dersimi aldım," dedi Kyungsoo, Jongin sessiz kalınca. "Diğer insanların sevişecekleri kişilere karşı daha hoşgörülü olmalıyım."

"İlginç bir ifade biçimi." Nihayet kanatlarını indirip düzgünce arkasında katladı. "Ama sen daha buzdağının ucuna baktın sadece."

"Gördüklerim bana yetti." Arkasında her türlü erotik olayın yaşandığını hisse­dince yüzünü ateş bastı.

"Namus bekçisi misin, Kyungsoo? Avcıların daha özgür se­viciler olduklarını sanırdım."

"Seni hiç ilgilendirmez," diye mırıldandı Kyungsoo. "Ya çı­kar gideriz ya da Minhyuk'un teklifini kabul ederim."

"Sence benim için fark eder mi?"

"Tabii ki." Kyungsoo başmelekle göz göze gelip geri adım atmamak için kendini sıktı. "O vampir uzun dişlerini bana soktuğu anda ne yürüyebilirim ne de çalışabilirim."

"İlk kez penise diş diyeni gördüm. Minhyuk'un yetenekleri­ne dair tahminlerine ortak olmak zorundayım."

Kyungsoo yanaklarının kızardığını yanmasından anlıyordu ama Jongin'in bu söz düellosunu kazanmasına izin veremezdi.

"Ha şeyi, ha dişi, ne farkı var? Bir vampir için hepsi cinsellik."

"Ama bir melek için değil. Benim aletim çok özel ve yüksek bir amaca hizmet eder."

Şehvet, keskin, tehlikeli, zincirsiz şehvet göğsünü öylebir daraltı ki, Kyungsoo nefes bile alamadı.

"Eminim öyledir," dedi tatlılıkla, vücudu ona ihanet ederken bile dimdik durdu. "Şu vampir hayranlarına hizmet etmek ne kadar zordur kim bilir."

Jongin gözlerini kıstı. "Dilin seni başa çıkamayacağın kadar büyük dertlere sokabilir."

Ancak aynı dilin bulun­duğu ağza, kendini hiç sansürlemeden bakıyordu. Sanki malum bölgesinin etrafında görmek istiyormuş gibi bakı­yordu.

Angel's Blood||KaiSooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin