|21.Bölüm: İstenmeyen hediye|

502 54 14
                                    

"Felix mi?" diye sordu Kyungsoo, Jongin'in tarif ettiği, mi­ desini büzen kuryeyi düşünmemeye çalışarak. "Yoksa o..."

"Sonra." Jongin elini sertçe sallayarak lafını kesti. "Önce olay yerine gidip izini sürebiliyor musun diye ba­kacağız."

"O bir başmelek. Ben vampirlerin kokusunu alıyorum," diye altını çizdi Kyungsoo, sanki bir milyonuncu kez ama ne başmelek ne de vampir dinliyordu.

"Araç ayarladım," dedi Minhyuk ve Kyungsoo sanki kelimele­rin taşıdığından daha fazla bilginin aktarıldığını hissetti.

Jongin hayır anlamında başını salladı.

"Ben alırım onu. Ne kadar çok beklersek, koku o kadar dağılmış olur." Elini uzattı. "Gel, Kyungsoo."

Kyungsoo merakı kabardığından hiç ikiletmedi. "Gidelim."

İşte böyle Seul'üm bir mahallesindeki terk
edilmiş bir depoya uçarlarken Kyungsoo kendini Jongin'in göğsüne sokulmuş buldu. Yolculuğun büyük bir kısmında gözlerini yumdu, çünkü Jongin gene o görünmez olma numarasını yapıyor ve bu kez genişletip Kyungsoo'yu da içine alıyordu. Kyungsoo kendini göremedikçe midesi bulanıyordu.

"Onu seziyor musun?" diye sordu Jongin, zar zor bit­miş birkaç otun bulunduğu bir toprak parçasına indikten ve Kyungsoo'nun ayağa kalkmasına yardım ettikten sonra.

Kyungsoo derin bir nefes alınca bir koku istilasıyla çarpıldı. "Çok fazla vampir var. Kokuları ayırt etmek daha da zor
olacak."

Kyungsoo ortada bir vampir bile göremiyordu, hatta yaşayan bir varlık göremiyordu ama orada olduklarını biliyordu, gerçi hiç kimse burada son bulmak istemezdi. Her iki taraftaki tel örgüler deliklerle doluydu, binalar
grafitiden geçilmiyordu, üstüne bastıkları otlar çok çiğ­nenmişti. Etrafta yaygın bir kötü muamele hissi vardı ama bunun üstüne çöp kokusu... ve daha da iğrenç bir koku sinmişti. Kyungsoo ağzına yükselen safrayı yuttu.

"Tamam. Göster bana."

Jongin karşısındaki depoya doğru başını salladı. "İçe­ride."

Jongin alçak bir sesle konuşmuşsa da, deponun koca­man sürgülü kapısı açılmaya başladı. Kyungsoo, Jongin tüm vampirlerle zihninden konuşabiliyor mu diye merak etti. Fakat sormadı, soramazdı. Çünkü çöp ve kötü kullanılmış şeylerin kokusu aniden silinip mide bulandırıcı bir leşlik kapladı ortalığı.

Kan.

Ölüm.

Havasız bir ortamda buharlaşmak üzere bırakılmış çe­şitli vücut sıvılarının iğrençliği.
Öğürme dürtüsü gırtlağını zorladı.

"Bunu söyleyece­ğim aklımın ucundan bile geçmezdi ama keşke Minhyuk bu­rada olsaydı."

Kyungsoo vampirin baştan çıkarıcı kokusuna şu anda kucak açabilirdi. Bu düşünceyle beraber temiz, ferah, yağmursu bir koku burnuna çarptı.

"Hayır. İpuçlarını ka­çırma lüksüm yok. Yine de sağ ol."

Ardından Kyungsoo tered­düt etmeyi kesip dehşet alanının ortasına yürüdü. Depo hangar büyüklüğündeydi, içeri giren tek ışık du­varın yüksek yerlerindeki daracık pencerelerden sızıyor­du. Kyungsoo'nun beyni, ayaklarının altındaki cam kırıklarına basana kadar o ışığın belirginliğini algılayamadı.

"Bütün pencereler kırılmış."

Jongin cevap vermedi, bir gece yarısı gölgesi gibi arka­sında hareket etmekle yetindi. Kyungsoo camlara basıp çıtırdatarak temiz bir beton sahaya ulaştı. Odaklanmaya karar verip olduğu yerde durdu, du­yularını genişletti ve araştırdı.

Angel's Blood||KaiSooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin