Kabuto ile karşılaşmamın üzerinden ne kadar zaman geçmişti bilmiyordum. Hala nasıl hayatta kaldığını anlayamamıştım fakat en büyük sorun bu değildi.
Asıl sorun bana ne yapacağıydı?
Beni kilitli bir kafese yaka paça götürmüştü. Gözlerim bağlı bir şekilde oraya girmiştim. Ardından göz bağımı çıkarıp bana sırıtmıştı.
Kabuto normalden oldukça farklı görünüyordu. Daha çok Orochimaru'ya benzemişti. Derisinin rengi değişmişti, boynuzları çıkmış, gözleri yılan gibi keskinleşmişti, arkasında onu sürekli takip eden ve bir parçası olan yılan vardı. Eskiye göre yapay yollarla evrilmiş gibiydi.
Byakugo işaretinin bulunduğu anlıma dokunup paniklememeye çalıştım. Aklımın bir köşesinde Sasuke-kun vardı. İçtenlikle onun iyi olmasını temenni ettim. Aklımın diğer köşesi ise bundan sonraki hamlemi düşünüyordu.
Kafesin parmaklıklarını kendime gelir gelmez ellerimde biriktirdiğim çakra ile bükmeye çalışmıştım. Fakat tek bir eğrilme bile yoktu. Yapıldığı madde her ne ise çakraya karşı dayanıklıydı. Aynı şekilde yere de yumruk atmıştım. Sonuç yine aynıydı.
Elimdeki seçenekleri denemeye devam ederken Kabuto ve oldukça iri bir adam yanıma geldi. Adamın yüzünde Anbuların taktığı gibi bir maske vardı.
"Orada oldukça sıkılmış olmalısın Sakura."
Gerizakalı. Aklınca beni sinir etmeye çalışıyordu.
Cevap vermediğimi fark edince yalandan üzülmüş gibi yaptı.
"Seninle eğlenme vaktimiz geldi."
Yanındaki iri yarı adama işaret verip kafesi elindeki anahtar ile açtı. Adam bana fırsat vermeden beni kollarımdan tutup dışarı çekti. Kabuto yürümeye başladığında adam ellerimi arkamdan birleştirip beni ileriye doğru ittirdi.
Yolda yürürken etrafıma dikkatlice bakmaya çalıştım.Belki tanıdık bir şey yakalama ihtimalim olabilirdi. Fakat her yerde moloz yığınları ve taşlar vardı.
Mağaranın geniş bir bölümüne geldiğimizde Kabuto durdu. Onun durması ile bizde durduk.
Etrafta 3 tane masa hepsinin üzerinde de büyüklü küçüklü petri kapları vardı. Her bir kabın içinde değişik mikroorganizmalar hareket ediyordu. Daha ileriye baktığımda aradığımız makineyi gördüm. Devasa büyüklükte bir hurda parçasına benziyordu. Üzerindeki ışıklar yanıp sönüyordu.
Makinenin olduğu tarafta büyük bir açıklık vardı. Başta belli olmuyordu fakat dikkatli bakınca fark edilebiliyordu. Makinenin büyükçe bir kolu ağzı dışarıya bakacak bir şekilde oraya yerleştirilmişti. Makinenin ön tarafında ise yere sabitlenmiş zincirler duruyordu. Zincirlerin etrafında ucu iğne şeklinde olan kablolar sarkıyordu.
Aklıma gelen düşünce ile iri adamın beni bırakması için nafile bir çabaya giriştim. Beni oraya bağlayacaktı ve tüm çakramı çekecekti. Lanet olsun ki yapabileceğim hiçbir şey yoktu.
Adam beni nefes alamayacağım kadar sıkı tutunca kendimi bu çabadan vazgeçirdim. Büyük ihitmalle burada ölecektim ve hayallerimi de yanıma götürecektim.
Derin bir nefes aldım. Sasuke-kun'u bir daha göremeyebilirdim.
Kabuto bir şey demeden adama yine işaret verdi.
Adam tahmin ettiğim gibi kollarımı yerde sabitlenen zincirlere bağladı. Yandaki kolu döndürünce zincirler kısalmaya başladı. Bu da beni dizlerimin üstüne çökmeme sebep oldu.
Artık kafamı kaldıracak gücüm kalmamıştı.
Kabuto yanımda diz çöküp sert bir hamle ile çenemi tutup kaldırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Other Story 🍁/Sasusaku Fanfiction [TAMAMLANDI]
Fanfiction4. ninja savaşından sonra her şeyin bittiği düşünülüyordu. Fakat, bazı şeyler en beklenmedik anda ortaya çıkar öyle değil mi?