2. Bölüm

1.4K 71 10
                                    

Seherbazlar eve geldiğinde kanepeye oturmuş ağlıyordum. Yapılan çalışmalar sonunda öldükleri teyit edilmişti. Ben ise sadece ağlıyordum. Yanıma gelen bir seherbaz:

"Seni Edinburgh'a götürmem lazım. Galiba halan oradaymış."

"Evet. Edith hala orada."

"Tamam. O zaman eşyalarını topla istersen. Ev bir süre daha inceleme içinde olacak."

Odama girip sadece sandığımı aldım. Eve geri gelebileceğimi düşünüyordum. Aşağı inmeden önce son kez kapıdan onlara baktım. Seherbazlar üstlerine beyaz bir örtü örtmüşlerdi. Ağlayarak aşağı indim.

Seherbaz elinde küçük bir tüy kalem tutuyordu. Seherbaz:

"Hazır mısın?"

"Evet."

"Bu arada ben Tonks."

"Memnun oldum."

Tüy kaleme tutunduğumuz da bir kanca beni içeri doğru çekti. Gözlerimi açtığımda bir çiftlik evinin önündeydik. Kapıyı çaldığımızda hemen kapı açıldı. Edith hala ağlıyordu. İçeri girdiğimizde bana sıkıca sarıldı. Tonks:

"Bakanlık size bilgilendirme mektubu yollayacak. İyi günler."

Tonks cisimlendikten sonra Edith hala ile birlikte salona geçtik. Halam:

"Biraz çay iyi gelecektir. Sende sakinleşmiş olursun Di."

"Hayır. Ben odama çıksam iyi olur."

Yazları bazen burada kalmaya gelirdik. Burası güzel bir çiftlikti. Ama şimdi sadece annemle babamı düşünüyordum. Galiba uykum var.

Yatağa girdiğimde gözlerimin önüne o görüntü geldi. Babamın ve annemin boş bakan bakışları. Gözlerimi sıkıca kapadım ve uyumaya karar verdim.

***

Küçük bir cenaze töreninin ardından herkes dağılmıştı. Edith hala annem ve babamın arkadaşlarıyla konuşuyordu. Ben ise mezar taşına bakıyordum. Beyaz mermerin birinde "David Duncan Hamilton, 7 Ekim 1960-23 Haziran 1994" yazıyordu. Diğerinde ise "Nichole Martha Hamilton, 28 Nisan 1962-23 Haziran 1994" yazıyordu.

Vaftiz annem Chloe:

"Hadi gitmemiz lazım Di. İstersen bizimle Fransa'ya gelebilirsin."

"Hayır. Ben Edith hala ile gitsem iyi olur."

"Peki öyle olsun. Ama bana sürekli yazabileceğini unutma."

***

Temmuz ayının ortasına geldiğimde acım biraz olsun hafiflemişti. Artık eskisi gibi sürekli ağlama krizlerine girmiyordum. Onun yerine bütün gün somurtuyordum. Ama bu halimden mutluydum.

Bir gün arka bahçede Georgy ile oynuyordum. Küçük köpek çiftlik hayatını fazlaca sevmiş gibi duruyordu. İkimizde eğlenirken arka patikadan biri göründü.

Bir büyücü olduğu fazlaca belliydi. Üstündeki resmi cüppeden anlaşılıyordu. Saçları ve sakalı fazlaca uzundu ve beyazdı. Bahçeye girdiğinde büyücü:

"İyi günler bayan Hamilton. Umarım müsaitsinizdir?"

"Evet de siz kimsiniz?"

"Albus Dumbledore. Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okulu müdürüyüm. Rica etsem halanız Edith ile konuşmak istiyorum."

"Elbette.

İçeri girdiğimizde üçümüz salonda oturduk. Halam bir muggle olduğu için fazlasıyla korkmuş görünüyordu. Dumbledore:

"Bu ziyaretim umarım sizin için sürpriz olmamıştır."

"Sizi beklemiyordum. Kardeşim sizden çok uzun zaman önce bahsetmişti."

"David. Okulumuzun mezun ettiği en iyi öğrencilerden biriydi. Sevgili Nichole ve David'in ölümü kesinlikle beklenmedikti. Herkes için."

"Üzgünüm bay Dumbledore. Ama bugün neden buradasınız?"

"Öncelikle bakanlık epey meşgul olduğu için sizi bilgilendirmek için geldim. Hemde bayan Hamilton ile tanışmak istedim. Şimdi öncelikle katil hala bulunamadı. Bu üzücü haberi sizinle paylaşmak zorundayım. Ama bakanlık çalışmalara devam ediyor.

İkinci olarak anneniz ve babanızın tüm mülkü artık sizin. Detaylı listeye bakanlıktan ulaşabilirsiniz. Ve kasanızda tek bir yere toplandı. Bu konuda bir endişeniz olmasın. Son olarak sizin öğreniminizi Beauxbatons Akademisi yerine Hogwarts'ta devam etmenizi öneririm."

"Üzgünüm Dumbledore. Ama Diana Fransa'daki okuluna devam edecek. Annesi gibi oradan mezun olacak."

"Size kesinlikle anlatamayacağım bazı şeyler var bayan Edith. Diana için en güvenlisi Hogwarts'a gitmesi."

Edith hala kıpkırmızı suratla:

"Diana..."

"Anlamadığım bir şey var. Neden Hogwarts'a gitmem gerekiyor?"

"Bunun ne yazık ki zamanı değil bayan Hamilton."

Edith hala:

"Peki. Diana okulunuza gidebilir."

"Bunu hallettiğimize sevindim. Ah unutuyordum. Bu kutu annenin eşyaları arasından çıktı Diana. Annenin ne kadar iyi bir mucit olduğunu hatırlatmama gerek yok. Eminim bu kutunun sırlarını çözeceksindir.

"Normalde Hogwarta'ta seçme işlemi on bir yaşında ve tüm okulun önünde yapılır. Ama sizin için küçük bir istisna yapabilirim sanırım. On üç yaşında olmanızın sorun çıkarmayacağına eminim.

Şimdi Hogwarts'ta dört ev var. Her ev adını şanlı kurucusundan alır. Hepsinin değerleri farklıdır. Bu evlerden hangisine seçilirseniz seçilin onlar sizin aileniz olacaktır. Onlarla aynı yatakhaneyi paylaşacak, aynı sınıflarda derse gireceksiniz.

Şimdi lütfen şapkayı başınıza geçirmeme izin verin."

Dumbledore başıma eski püskü bir şapka koydu. Şapka derin bir uykudan uyanırmış gibi oldu. Şapka:

"hımm on üç yaşındasın demek. İkinci defa bu yaşta birini yerleştireceğim. Bakalım seni nereye koyacağım.

Öncelikle derin bir zekaya sahipsin. Farklı açılardan yaklaşabiliyorsun. Hayır bu zeka aynı zamanda sana hırsı getirmiş. Eğer Slytherin'e geçersen zekanın ucu bucağı yok.

Ama bir yanın dengeli. Uyuyan bir kısım var. Cesur bir kısım. Sadık bir kısım. Arkadaşlarına fazlaca sadıksın demek. Onlar için fedakarlık. Hımm beklediğimden zor. Çok zor."

Şapka sustuğunda Edith hala endişeli endişeli şapkaya bakıyordu. İki dakika sessizliğin ardından:

"BULDUM BULDUM. GRYFFİNDOR."

Dumbledore:

"Tebrikler bayan Hamilton. Kabul mektubunuz ayın sonuna doğru gelecektir. 1 Eylülde görüşmek üzere."

"Bir dakika bay Dumbledore. Babam hangi binadaydı?"

"Hufflepuf bayan Hamilton."

Başımı salladım. Edith hala:

"Annen kesinlikle Beauxbatons'dan mezun olmanı isterdi."

"Sorun yok hala. Hem dördüncü senemin orada da iyi geçeceğine eminin."

Umarım...

Ölüm Meleği...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin