4. Bölüm

1K 60 9
                                    

Gözlerimi açtığımda içim titremişti. Dünkü fırtınadan sonra hava kesinlikle kasvetliydi. Ayaklarım buz gibi mermere değdiğinde içim titredi.

Banyodan çıktıktan sonra üstümü değiştirdim. Pileli eteğimi giydikten sonra gömleğimi giydim. Kravatımı taktıktan sonra süveterimi ve cüppemi giydim. Son olarak aynanın karşısına geçtim. Sarı saçlarım uzun sayılırdı. Onlara Fleamont Potter'ın icat ettiği iksiri sürüyordum. Hem saçımın kabartısı iniyordu hemde düzleşiyordu.

Bunu iki yıl önce keşfetmiştim. Beuaxbatons'da her zaman bakımlı olmamız istenirdi. Kabarmış saçlarımdan böyle kurtulmuştum doğrusu. Ama bazen asa ile düzeltmem gerekiyordu. Aynanın karşısında biraz fazla oyalanmış olmalıyım ki bir kız:

"Biraz acele etsen olur mu?"

"Özür dilerim. Geç lütfen."

Aynanın karşısına o geçtikten sonra gözlerimi devirdim. Çantamı alıp ortak solana indim. Fazlaca kalabalıktı. Onları es geçip portre deliğinden dışarı çıktım.

Büyük salona geldiğimde Gryffindor masasında boş bir yer bulmayı başardım. Dün tanıştığım Neville:

"Günaydın."

"Günaydın."

Tabağımı yavaşça doldururken Neville:

"İlk ders bitki bilim. Ondan sonra sihirli yaratıkların bakımı var."

"Bitki bilim mi? Bu derste fazla iyi olduğumu söyleyemem."

"Benim en iyi dersim. Yani sakar olmadığım tek ders."

Kahvaltıma devam ederken pencerelerden baykuşlar girmeye başladı. Neville'a büyük bir kutu geldi. Neville:

"Ninem gene unuttuğum şeyleri yollamış."

Ne zamandır yanımda oturduğunu bilmediğim bir kız, benimle aynı dönemdeydi, şaşkınlıkla:

"Hey o bir kuzgun mu?"

"Kuzgunlar mektup taşımaz Hermione."

Kızıl saçlı çocuk bilmiş bir cevap vermişti. Sonunda kuzgun benim önümde durdu. Ayağına bağlanmış siyah zarfı aldım. Bana selam verdikten sonra dışarı çıktı. Sonra önümde başka bir baykuş durdu. Fazlaca yorulmuş görünüyordu. Ayağına bağlanmış gazeteyi aldıktan sonra yorgunca öttü ve uzaklaştı.

Kızıl çocuk:

"O gazetede ne?"

"La gazette megie"

"Öyle bir gazete yok."

"Hayır var. Fransız gazetesi. Geçen yıl abone olmuştum. Keşke iptal ettirseydim. Yazık getiren baykuş yorgunluktan ölecekti."

"Sizinde mi gazeteniz var?"

"Mağarada yaşadığımızı düşünmüyorsun galiba? Neyse..."

Sinirle gazeteyi aldım ve masadan kalktım. Sinirle kapıya doğru yürümeye başladım. Kapıda ise Joey ile karşılaştım. Joey:

"Naber?"

"Üzgünüm Joey ama iyi günümde değilim. Sonra görüşürüz."

***

Sabah bitki bilimden çıktıktan sonra Neville ile bahçeye yürümeye başladık. Sihirli yaratıkların dersini her zaman severim. Seradan çıktıktan sonra bahçeye doğru geldik.

Adının Hagrid olduğunu öğrendiğim profesör sevmiştim. Dün profesör Moody'i alkışlayan tek profesördü. Ama ders anlatış biçimi güzel değildi. Öz güven eksikliğini ilk bakışta fark edebiliyorduk.

Ölüm Meleği...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin