Quidditch maçı yaklaşırken sinirler gerilmeye başlamıştı. İlk maçın Slytherin ile olması pek yardımcı olmuyordu ve Ron kesinlikle her an kusacakmış gibi duruyordu. Ne olduğunu bilmiyorum ama bu aralar fazla kızgındı.
Tek kızgın olanın o olmadığını biliyordum. Bende gerilmiş sayılırdım. Ama bu gerginliğin sebebi maç değildi. keşke maç olsaydı. Şuan maç için neleri feda etmezdim. Ama akşam yatağımın yanındaki kupa sürekli tangırdayıp yeni şeyler çıkartıyordu. Gergin, öfkeli, üzgün... Aslında ilk başta kafayı yediğini düşünmüştüm. Ama aslında bu benim ani ruh değişimlerinden kaynaklanıyordu.
Kolumdaki sihirsel kırmızı çizgiye gelirsek. Madam'ın dediğine göre eski kadim büyülerden biriymiş. Taktığım evlilik yüzüğünün bir özelliği. Yüzük başka bir erkek benim istemediğim şekilde bana dokunursa anında koruma kalkanı devreye sokuyormuş. Bunu Louis ile konuşmam lazımdı. Çünkü bu kırmızı sihirsel izin bir an önce geçmesi lazımdı.
Bu aralar beni çağıran ölüm yoktu. Bu yüzden rahattım. Ama dersler ağırlaşırken Charles ve Charlotte'ın yazdıkları beni korkutmaya başlamıştı. İngiltere'deki gerginliğin bir kısmı Fransa'yada sıçramıştı. Herkes gibi onlarda tetikteydi.
Fred'ten ise uzun süredir haber almadım. Onu özlüyordum. George ile yazışan Ginny'e soramayacağımı biliyordum. Acaba ne yapıyordu? şaka dükkanı nasıldı? Tek güvencem fazla tehlikede olmamasıydı. Sadece bunu biliyordum. Ama o da en kısa sürede yoldaşlığa katılacaktı. Belki çoktan katılmıştır bile.
Maç sabahı kahvaltı yaparken zihnimi toplamaya çalıştım. David babamın dediği gibi, aklını sadece oyuna odakla. Artık tek yapmam gereken buydu. Önümdeki oyuna odaklanmam lazımdı. Son olarak soğuyan çayımı kafama diktikten sonra masadan kalktım. hava hiç olmadığı kadar iyi gözüküyordu.
Cüppemin öünü bağladıktan sonra çimlere çıktık. Slytherin kaptanı ve Harry el sıkıştıktan sonra düdük sesi duyuldu. Ayağımı yere vurup havalandıktan sonra Ginny, ben ve Dean paslaşmaya başladık. Maçtan önce berbat olan Ron neredeyse hiç sayı yememişti.
Elimdeki quaffle ile çemberlere ilerlerken dikkatliydim. Sol tarafımdaki Ginny'e hızlı bir pas verdim. Bu yılki anlatıcı, Zacharias Smith:
"DİANA BLACK'TEN WEASLEY'E PAS. İki Weasley'nin bu yıl takımda olması kaptan ile yakın arkadaşlık etmesi olmalı..."
Ginny tekrar bana pas verdiğinde ikili sıkıştırmadaydım. Normalde bu tür şeyler için pas vermeniz lazımdır. Ama bugün bunu yapmayacaktım. Hamilton hamlesi şuan için harikadır.
İkili sıkıştırma devam ederken çemberlere yaklaştık ve elimle süpürgemin ucunu bıraktım. Ayağa kalktıktan sonra süpürgemin ucuna basıp atladım. bazı çığlık seslerini duyabilirdiniz. Ama bunu yerine elimdeki quaffle'ı çemberden geçirdim.
Gol çığlıkları yükselirken düşmeye başlamıştım. Asasız büyülerde iyi değilimdir ama süpürgeme basit bir çağırma büyüsü yapmıştım. Tekrar süpürgeye bindiğimde Zacharias Smith:
"Az önce Black'ten klasikleşmiş Hamilton hamlesi izledik. Bu hamle ünlü kovalayıcı David Hamilton tarafından yapılan bir hamledir. En son 1978 yılında İngiltere-irlanda maçında yapmıştı.
O günden beri tam olarak yapan olmadı."
Maç devam ederken Harry altın snitchi yakaladı. Tüm Gryffindor çığlık atarken yumruğumu havaya kaldırdım. Açılış maçı bizimdi. Fazlasıyla hemde. Soyunma odasına gidene kadar takımla maçı değerlendirdik. Cüppemi değiştirdikten sonra Neville ile ortak salonun yolunu tuttuk. Neville:
"Maçta yaptığın hareket harikaydı."
"Teşekkürler. Babam öğretmişti."
"David Hamilton'ın üvey baban olduğunu unutuyorum."
"Neyse partiye geç kalmayalım."
Akşamki parti nredeyse harika sayılırdı. İnsanlar hala babamın hareketini sorup duruyordu. Hatta küçük çocuklardan biri fotoğrafını çekmişti. Ona teşekkür ettim ve resmi aldım. Normalde babam yaşasaydı ona gönderirdim. Ama şimdi gönderecek kimsem yoktu.
Partinin en ilginç yanı Ron ve Lavender Brown'un fazla yakın olmasıydı. Galiba ağız ağza yiyişmeleri tek tiksinç bulmayan ben değildim. Ama sonunda herkesten kurtulup yatakhaneye çıktığımda kendimi yatağa attım. Daha Noel bile gelmeden fazlaca yorulmuştum.
***
Biçim değiştirmede sözsüz büyülerde gayet iyiydim. Asamı tek seferde sallamak gayet rahattı. Bu yüzden şimdilik her şey yolunda gözüküyordu. Ama başımda küçük bir dert vardı. Çok küçük olabilir ama en kısa zamanda halletmem lazımdı.
Slughorn Noel balosuna beni de davet etti ve eşli gelmemizi istedi. Aslında geçen senelerde olsa bu kadar takmazdım. Ama yüzükten dolayı hala biraz gergindim. Tek gitmek ise iyi bir fikir gibi geliyordu.
Ama sürekli ökse otu altından geçerken bu kolay olmuyordu. Normalde kızların daha saldırgan olmasını beklersiniz değil mi? Ama bende her şey terse dönmüş gibi duruyordu. Sürekli onu baloya davet edip edemeyeceğimi soran vardı. Şimdiye kadar iki Slytherin, üç Gryffindor ve beş Ravenclaw'lı sormuştu.
Elbette ben bunları Anna'ya anlattığımda sadece gülüyordu. Kendisi onların döneminden bir arkadaşıyla gidecekti ve rahattı. Anna:
"Bence sakin olmalısın. Tek gidebilirsin."
"Zaten tek gidiyorum. Ama insanları reddetmek cidden sıkıcı."
"Diana..."
"Ne? Sana sürekli sorup duran yok."
Büyük salona girdiğimizde Hagrid yeni Noel ağaçlarını dikmeyi yeni bitirmişti. Profesör Flitwick ve birkaç birinci sınıf öğrencisi ise ağaçları süslüyordu. Masaya oturduğumda yanımda Neville vardı. Neville:
"Bu cumartesi kütüphanede çalışmaya ne dersin?"
"Olur. Ama sadece yediye kadar. Sonra işim var."
"Tamam."
Sakin bir akşam yemeğinden sonra cumartesi gününü düşünüyordum. Bu gayet stresli olacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölüm Meleği...
FanficDiana Hamilton ebeveynlerini ölü bulduğu zaman hayatının değişeceğini düşünmemişti. Fransa'daki hayatı geri kalırken okul kaydı bir anda Büyücülük Dünyasının en popüler okulu Hogwarts Cadıcılık ve Büyücülük okuluna alınmıştı. Diana şimdi sakin bir d...