KEYİFLİ OKUMALAR!
*
kara vezir
Zengin yaşamlarını tecrübe etmemiştim, doğru. Fakat zengin yaşamlarına konuk olmuşluğum vardı; üstelik birçok kez. Öyle partilere falan davet edilmemiştim. Şaşalı mekânların garsonlarından da değildim. Ben filmlerle, dizilerle dâhil olmuştum işte zenginliğe. Zaman zaman Pinhan ile gece vardiyasına çıkardık. Teslimatları geceleri taşırdık varacakları yere. Geceleri, penceresinin önünden geçtiğim evlerde seyredilen filmlere ya da dizilere ortak saymıştım kendimi. Bu maceramdan ise çıkardığım önemli bir sonuç bulunmaktaydı: Zenginler ciddi konuşmalar yapacaklarsa ciddi ortamları arka plan niyetine tercih ediyorlardı. Sokak sakini olarak ciddi ortamlara girebilmeme izin vermezdi kürküm. Bu yüzden göl kenarında, kürk değerimin kulak ardı edileceği yerdeydim. Sırtımı kalın gövdeli bir ağaca yaslamış; kışın zulmüyle sararmış otların ortasına oturuyordum. Mesaj atmıştım. Aracı birazdan teşrif ederdi.
Hazineymişçesine sarıldığım kâğıt destesini düzenleyip mürekkepli kalemlerin mürekkeplerini son bir defa daha kontrol ettim ki yarı yolda bırakmasınlar beni. Sabah bu kâğıtları ve kalemleri almak için -ayrıca telefonumu şarj etmek için- Oğuzhan'ın evine girmiştim. Erkence bir vakitti. Uygar'ın ağabeyi henüz işe gitmemiş; uyuyordu. Pinhan gözcülük yaparken ihtiyacım olan malzemeleri kısa sürede toplamış; dolaptan aldıklarımla ayaküstü kahvaltılık atıştırmıştım. Oğuzhan'ın kaybolan eşyalarını fark edeceğini sanmıyordum ancak bir gün mutlaka fark edecekti. Fark ettiğinde ise yer yerinden oynayacaktı. Yer hala sağlamken karşıya geçeyim diye adım atabilecek birazcık sürem kalmıştı neyseki.
"Burayı nasıl buldun?"
Gözlerimi dingin göl manzarasından çekip yukarıya; sol taraftan üzerime sayesini düşüren insana baktım. Tam anında Aracı buradaydı, harika. Vişne pembesi elbisesinin içinde çekiyordu güneşin olanca ışınını kendine. Benzer tonlardaki ponponlu beresi, botlarına yakışıyordu bercestelik mertebesinde. Uyurken ki güzelliği uyanık halinde vuku bulmuştu. Son günlerde Aracı'nın güzelliği neden şiddetle çarpar olmuştu? "Evsiz insanlar," dedim kâğıtları kuru otların gözetimine iliştirip kabanımı çıkartırken. "Hayatta kalabilmek için tüm şehrin planını ezberlemek zorundadırlar." Çıkardığım kabanı hemen yanımdaki boşluğa serdim. Diğer yandan, kabanımı çıkartmamı bekliyormuşçasına tetikte duran sert rüzgâr, pirana dişlerini etime geçirmekte tereddüt etmemişti. Rüzgârın dişleri bedenime saplıyken Aracı ile konuşmaya dayanabilmem gerekiyordu. Zira fazladan buzdolabı poşetim yoktu. Aceleyle çıktığım için Oğuzhan'ın evinden de buzdolabı poşeti kaçıramamıştım -ki Aracı, toprağa oturamayacak kadar değerli olan o kürkün sahibiydi.
Bir yerdeki kaban bir bana baktı. İkilem denen engele takılmıştı. Dudaklarını dişleyerek kendi içinde tartıştıktan sonra kabanımın üzerine oturabildi. "Tüm şehri ezbere bildiğini mi söylüyorsun yani?"
Yüzüne değil, ne yaparsa yapsın asla belirli düzene koyun olamayan karmakarışık kâküllerine hitaben konuştum. "Şaşırmaya bu kadar erken mi başlayacaksın Peri Padişahının Kızı?"
Kaşlarını çattı. Seslenişimi garipsemişti. Açıkçası eşlikçiydim garipseyişine. Çünkü ikinci defa doğrudan belirtmiştim masalımdaki görevini benliğine.
"Peri Padişahının Kızı mı?"
"Evet," dedim irislerime mızrak geçiren güneşe karşın gözkapaklarımı kısıyorken. "Kara Vezir'in yanında başka kim olabilirsin ki?"
peri padişahının kızı
Hiç Kimse'nin ince bir gömlekle oturuyorken üşüyor olma olasılığı beynimi ağaçkakan misali didikliyorken devam ediyordum kabanında oturmaya. Gerçekten beni düşündüğü için mi yapmıştı bunu yoksa şahsına ait eşsiz yöntemiyle zenginliğimi alay konusu mu ediyordu bilmiyordum. Muhtemelen bilemeyecektim de. Göle döndüm yönümü. Birkaç su kuşu göle dalıp çıkıyordu. Ağaç dallarının teskin ettiği ömrünü bitirmiş yapraklar tepemize yağıyordu. Öğle vaktini çiğ çiğ yiyen gün batmaya niyetlenmişti. İçinde bulunduğum çevre o kadar kusursuzdu ki; fani kusurlarımda burayı kirlettiğim kanısından uzak kalmak zordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PERİ PADİŞAHININ KIZI VE KARA VEZİR
General FictionPeri Padişahının Kızı, annesini kaybettikten sonra içinde bulunduğu elit çevreye uyum sağlayamamaya başlar. Kendini yavaş yavaş toplumdan soyutlar. Aitlik algısını yitirir ve yirmi birinci yaş gününde intihar etmeye karar verir. Ancak hayat, onun ka...