5. BİR TERMOS DOLUSU KAHVE

472 148 8
                                    

KEYİFLİ OKUMALAR!

*

kara vezir

Beli ihtimallere bağlanmış yaşantı aslında yaşanmamış sayılırdı. İnanılanın gerçekleşmeyeceğini düşünmek yerine olasılıkların sunduğu talihsizlikte ancak kaçıklar kulaç atardı. Bu yüzdendir ki ya gelmezse fikrine gebe kalmamıştı aklım. Eski tren istasyonunun karşısındaki; Aracı, ağlayan gelin tarlasına gelecekti. Bitti.

İnşaatın yakınlarında belediyenin hayır niyetine bıraktığı bir giysi toplama konteynırı vardı. Konteynırın başında konteynırı karıştırıyordum. Pinhan dibimdeki kaldırıma oturmuş meşhur çakmağıyla haşır neşir oluyorken kendime giyebileceğim bir şeyler bakıyordum. Normalde kıyafet alışverişlerimi -tam olarak bu konteynırdan çünkü diğer konteynırlara bırakılan modeller hoşuma gitmiyordu- yıllık olarak yapardım. Bir yıl olmamıştı ama konteynırı ziyaretten kaçamamıştım. Aracı beni üçüncü kez görecekti. Üçüncü kezin farklı olmasını planlıyordum ki bu, alacağım cevaplar açısından önemliydi. Giydiklerimin aynı kalması cevapların doğruluğunu büyük ihtimalle etkilerdi. Cevaplar için yapıyordum bunu. Hayatın amacına vakıf olayım diye... Sadece cevaplar için.

"İkinci randevuya çıkıyorsun he?" ben kendi derdime düşmüşken Pinhan ise kendi çapında eğleniyordu tabii. Epey kıskanılasıydı.

Konteynırın derinliklerinden kolu sökük bir tişört çıkarttım. "Günlük tuttuğunu bilmiyordum." İşime yaramayacağına karar verdiğim tişörtü kaldırımın ötesindeki çalılıklara fırlattım. Sökük tişörtleri giymeyi hak etmediğini düşünenlerin bana ve benim gibilere sökük tişörtler postalamaya hakkı yoktu.

"Günlük tutsaydım," dedi Pinhan. "Günlük tuttuğumu ilan etmezdim Kara Vezir. Sadece..." Tek kaşını kaldırıp bilgiç bilgiç havayı izledi. Aslında ona bakmıyordum. Hareketlerini bakıyormuşçasına algılayabilmemdi esas muamma. "Şu dikkat çekmeye başlayan tavırlarını sana gösteriyorum."

Kot şortu yukarı kaldırıp inceledim. Paçaları yırtıktı. "Boş konuşma Pinhan," dedim. Yırtık modaydı. Moda ise bana fazla kaçardı. Görüşüm, telefonu aldığımdan beri aralıklarla kararıyorken şortu demir tenekeye tıkmıştım bile. "Gel buraya. Giyecek bir şeyler bulalım." Laf yetiştirmekten daha makul işlere yarayabileceğini söylemiştim aslında.

Cık cıkladı. Kulak zarlarım çınladı. Kaldırım taşında oturmaktan vazgeçip kaldırıma boylu boyunca uzanırken, "Umurumda değil," demişti. "Hayatla kumar oynamayı sen seçtin." Çakmağı ses çıkarmıyordu. Oysa çakmağını çakıyordu. "Şimdi ektiğin biç."

Gülmeye yeltendim. Başıma bileylenmiş bıçak niteliğinde ağrı saplanınca gülemedim. "Ektiğimi mi biçeyim?" Alışkanlıkla ağrı kesici paketimi yokladım. Paket elime geçmedi. Aracı'nın odasında unuttuğum bir şey elime geçebilir miydi sahi? Vesikalığa dokunmakla yetinmiştim. "Gerçekten Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü'ne ihtiyacın var Pinhan."

"Beni yargılama," dedi basitçe. "Senin bildiklerini konuşuyorum burada."

Kafamı iki yana salladım. Yattığı yerden sırıtıyordu. Dinmeyen yağmur ise usul usul üstüne yağıyordu fakat Pinhan ıslanmıyordu. Şiddetle sızlayan gözlerimi açıp kapattım. Kabanımın ıslak koluyla sırılsıklam olmuş yüzümü kurulamaya çalıştım. Ağrı kesici yoksunluğu çeken bedenimin çıkarttığı güçlüğe rağmen konteynırı alabora etmeyi sürdürdüm. Dizlerim tutmuyordu. Soluk soluğa kalmıştım. Soğuktu. Öyleyse terleyişim, sonatını kime yapıyordu?

"Kara Vezir?"

"Pinhan?" Dünyadan bihaber arkadaşımın rahatlığına imrenmek faydasızdı.

"Bir tespitim var."

PERİ PADİŞAHININ KIZI VE KARA VEZİRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin