3. ARACI İLE İLK BULUŞMA

605 182 32
                                    

KEYİFLİ OKUMALAR!

*

kara vezir

Kalaslar arasına sıkıştırılmış bir döngüye hapsolmuş gibi; güneş batıyor ay doğuyor gün bitiyor ve ben inşaatta buluyordum kendimi. Döşeme taşları yer yer çatlamış olan havuzun içinde oturuyordum. Havuz, dikilmesi uzun uzun yıllar önce kurgulanmış üç bloğun hemen ortasına konumlandırılmış; tüm dairelerin manzarasına dâhil edilmişti. Ancak inşaat hiçbir zaman nihayete eremeyeceğinden havuz manzaralı dairelerin değeri sokaktaki çöp parçalarının değerinden azdı.

Ağrı kesicilerimi içip kutuyu havuzun iç cephesinden söktüğüm döşeme taşlarından arta kalan beton bölmeye, diğer ağrı kesicilerimin yedekte durduğu bölmeye yerleştirdim. Sonrasında bacaklarımı kendime çekmiş ayaklarımı çaprazlamış dirseklerimi dizlerime yatırmış fotoğrafa bakıyordum.

Filler tepiniyormuşçasına bedenime ağrı pompalayan beynim net bir görüşe izin vermiyor olsa da öylece bakıyordum fotoğrafa. Öylece fotoğrafa bakardım da. Öylece fotoğrafa bakacak sözde işimi yapacaktım da. Diğer yandan fotoğrafın ağrı üzerinde etkisi yoktu. Zira damarlarıma sıvı ağrı kesici dolu variller bağlanıp kanıma yine sıvı ağrı kesiciler nakledilse dahi başımın ağrısı geçmezdi. Çünkü başımın ağrısı hiç geçmezdi. Kendimi bildim bileli...

"Bir demet ağlayan gelin çiçeğini yaktım," diyerek Pinhan ile durum değerlendirmesi yapmaya niyetli olduğumu açık etmiştim.

Havuza iniş-çıkış basamaklarına yerleşmiş olan Pinhan niyetime karşılık verirken yargılamaya yanaşmadı. "Eh, artık neden sana çakmağımı vermediğimi anlamışsındır umarım," dedi ve çakmağı alev yağdırdı geceye.

"Umma. Anlamadım."

"Ateşi amacı dışında kullanamazsın Kara Vezir."

"Hah! Ateş ne için kullanılır ki Pinhan?"

"Hayatta kalmak; pişirmek, ısınmak..."

Kaygısızca omuzlarımı silktim. "E amacın dışına çıkmamışım dostum." Soğuk hava akımı fırsattan istifade kronik titremeye sokmuştu bünyemi. "Ateşi ısınmak için kullandım."

"Kıvırma," dediğinde bal mumumdan heykeller daha insancıl kalırdı Pinhan'ın yanında. "Bir demet ağlayan gelin çiçeği yaktım demedin mi? Bir demet ağlayan gelin çiçeğini ısınmak için mi yaktın yani?"

"Kıvırmıyorum. Bir demet ağlayan gelin çiçeğini ısınmak için yaktım."

"Ağlayan gelin çiçeğinin küllerini kızın saçlarına dökmen de ısınmaya dâhil mi Kara Vezir?"

Çiçekleri küle çevirdiğimde orada değildi. Ancak ne yaptığımın bilincindeydi. Pinhan hep, bir şeylerin bilincindeydi. Pinhan hep bilirdi. Peki, dâhil mi? Fotoğrafı buruşturmayayım diye kastım kendimi. Beynim, girişimimi kaldıramamıştı. Başımın ağrısını arttırmıştı. Beyaz perdeye serilmişçesine, Aracı'nın saten yastık kılıfına saçılan saçlarının sunduğu andaçlar karışmış görsel şölen ise cabasıydı.

"Yarın Lavande Tekstil' in defile hazırlığına katılacak," dedim yangından mal kaçırır gibi. Yangından mal kaçırmamın sebebi Pinhan'ın beni anlamamasını ümit etmem ve yapmayı düşündüğüm şeyin gerçekliğini kırmak istememden kaynaklanıyordu. Şiddetli titremem fotoğrafı elimden aldığında Pinhan beni anlamıştı, ümidim kızgın tavada yanmamayı düşleyen dondurmaydı. "Bu bilgi ile ne yapacağız şimdi?"

PERİ PADİŞAHININ KIZI VE KARA VEZİRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin