KEYİFLİ OKUMALAR!
*
peri padişahının kızı
Akrep, yelkovan ile iş birliği yapmış; sekizin yarısını yemişti. Saatin dokuz olmasına yarım saat vardı şimdi. Katılacağımız davetin belirttiği zaman dilimi sekiz olsa dahi sekiz olduğunda kimse olmazdı orada. Çünkü elitler arasındaki sözlü sözleşme bunu gerektirirdi. Eren de, ben de sayılamayacak kadar çok davet vermiş; sayılamayacak kadar çok davete çağrılmıştık. Kısacası geç kalmadığımız aşikârken arabanın hızını artırmak için de ayrıca bir sebep yoktu hani.
Giydiğim elbisenin tülleri vücudumu kaşındırıyordu. Uygun numarayı bulamadığım fakat elbise ile mükemmel uyumlu olan stilettolar ayaklarımı vuruyordu. Sıkılmıştım. Yol bitmiyordu. Başımı cama yasladım. Otobandan ilerliyorduk. Kasis tehlikesiyle karşılaşmayacaktık. Yani kafamı cama yaslarken gönlüm epey rahattı ki çarpmayacaktı sert yüzey bana.
"Kısa bir aranın ardından," dedi radyodan bağıran adam. "Kaldığımız yerden devam ediyoruz sevgili dinleyiciler." Gürültü kalabalığı yapsın diye çalıştırmıştık radyoyu. Zira iki tarafın da konuşmaya meyli yoktu. "Aşk için neleri göze alırsınız dedik. Yanıtlarınızı sosyal medya hesaplarımıza iletebilirsiniz. Paylaşırız tartışırız." Sunucunun umurunda olmayacağını bilerek kaşlarımı alayla kaldırıp indirmiştim. Modası geçmiş soruları tartışmaya bayılıyorlardı. "Şimdi rüzgârgülü diyelim. Teoman sizlerle."
Çalacak şarkının adını duymamla Kara Vezir'in çantama bıraktığı rüzgârgülü gelmişti aklıma. Hiç çalışmadığım matematik dersinden sınav olacağım anda hocanın hastalandığını duymakla eşdeğerdi bir mutluluktu hissettiğim. Uzanıp radyonun sesini açtım. Çoktan başlamış olan şarkının giriş melodisi akmaya devam ediyordu.
"Alyansını hala bulamamışsın," dedi Eren sessizliğimizi keserek. Tabii ya, radyonun sesini açmak için başka bir parmağımı kullanmalıydım. Kabahat bendeydi. Onu kandıramadığımı açıkça belirtmesine karşın cevap verecektim ki Teoman şarkıya girmişti. "Kır evinin verandasında bir rüzgârgülüne rastladım," dedi. "İnsanmışçasına konuşmaya başladım."
Şarkının bendeki yerini kavrayamayan Eren Bakırcı, suskun kalışımı türlü türlü şeylere yormaktan çekinmedi. "İlke," dedi. Gözlerinin, saniyelik, bana kaydığını görmüştüm. "Salak değilim. Kardeşimi sevdiğini biliyorum."
"Dedim, benim kadar yalnızsan, tek gecelik bir aşksan; omuzlarına abanan bir andan kaçıyorsan."
Tırnaklarımı avuçlarıma geçirdim. Ne Eren ara veriyordu ne Teoman. Bu, Kara Vezir ile çok sevgili ağabeyi arasında seçim yapmaya benziyordu sanki. Dudaklarımı sıktım istenç dışı. Kimi dinleyecektim, içten, halim bir Arapsaçı. "Bak." Şarkının ritmiyle tezat yönde at koşturan parmak boğumları, başlarda direksiyona vurup sonlarda direksiyonu boğmuştu. "Ortaklığımızı herkese duyurduysak küstüm oynamıyorum diyerek alyansını çıkaramazsın."
"Dibe vurduysan ya da hala düşüyorsan..."
Burnunun kemerini sıkarak ekledi. "Özellikle de yatırımcılarla görüşmeye gidiyorken."
Yeteri kadar dinlediğime karar vererek oturuşumu şoför koltuğundan tarafa kırmıştım. "Yatırımcıları yüzüklerle kandıramayız Eren." Söylediklerinin hakkını sarsacak kadar katı görüşlü değildim. Yine de abartmaya gerek yoktu. Foncé Parfümeri yatırımcıları altın halkalarla oltaya getiremezdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PERİ PADİŞAHININ KIZI VE KARA VEZİR
General FictionPeri Padişahının Kızı, annesini kaybettikten sonra içinde bulunduğu elit çevreye uyum sağlayamamaya başlar. Kendini yavaş yavaş toplumdan soyutlar. Aitlik algısını yitirir ve yirmi birinci yaş gününde intihar etmeye karar verir. Ancak hayat, onun ka...