9. GİDERİZ BELKİ TÜM ŞEHİRLERE

229 67 15
                                    

KEYİFLİ OKUMALAR!

*

kara vezir

Sokak öyle sessizdi ki cırcır böceğinin öldüğünü duyardınız. Zihnimde ise öyle bir ses vardı ki sağır olmayı arzulardınız.

Başparmağımın tersiyle yıpranmış vesikalıktaki Aracı'nın görüntüsünü sevdim. Saat sabahın beşiydi. Ben ağaç tepesinden ineli çok oluyordu. Aracı ağlamanın getirdiği yorgunlukla uykuya daldığında ayrılmıştım ağaçtan. Fakat sarayın bulunduğu bölgeyi terk etmeye razı olamamıştım. Sokak lambasına yaslanmış; kaldırımda, ete kemiğe bürünmüş suçluluk ve Pinhan'ın ortasında oturuyordum. Pinhan gürültülü nefesler alıp veriyordu. Sıkılmıştı. Peşime takılıp yaka iğnesi misali oradan oraya savrulmaktan sıkılmıştı beyefendi. Peki, benim sıkılmışlığımla kim ilgilenecekti. "Aracı beni öptü," dedim ansızın. Bir çırpıda söyleyivermiştim.

Arkadaşım baygın baygın güldü. Sonuçta benden beklediği eylemi Aracı nihayete erdirmişti. "E mutsuz gibisin? Neden mutsuz gibisin Kara Vezir? Öpüldüğün için mi? Hikâyenin prensesi olmak gururuna mı dokundu?"

"Kes sesini." Vesikalığı yırtıp atmayayım diye kaldırıma, suçluluğumun yanına bırakıp Aracı'nın odasına; ışığı yanmayan penceresine baktım. Pinhan'ın şakaları kızdırıyordu. Dişlerimi kırsam bile hıncımı alabildiğim yoktu. "Beni öpmesinden nefret edeceğimi biliyordun değil mi?"

Sorudan çok kesin bir kanıydı dile getirdiğim. "Biliyordum," dedi. Dikkatim dağılmasın diye hala çakmağını çıkartmamıştı. Karşı cephelerde mücadele veriyorduk. Mücadelenin adil seyrini kırmadığı için müteşekkirdim. "Çünkü Kara Vezir," derken kafasını çevirip yüzüme baktı. Oda ile bakışmayı sonlandırmamıştım. "Gereksiz bir vesikalığa mesai yaparcasına bakmak senin işinse bilmek de benim işim. Ben bir şeyleri bilirim."

Her şey güçleşiyordu. Baş etmek kolay gelmiyordu. Harca batmıştım. Görenler yardım etmiyordu. Duyarsızlığa isyan etmek hepten zordu. Kaldırım taşlarını aşmayı başaran minik bir papatyayı yerinden koparttım. "Neden?" diye sordum. Odanın açık camından dışarı süzülüyordu pembe şeker motifli tül perdeler. "Neden Aracı'dan nefret etmemi istiyorsun Pinhan?" Camı kapatmayı düşünebilseydim keşke. "Neden Aracı'dan uzaklaşmamı istiyorsun Pinhan?"

"Şu haline bak," diye çıkıştı Pinhan. Papatya parmaklarımda çember çizerek dönüyorken halime bakmak yerine arkadaşımın haline bakmıştım haliyle. "Tavırlarına bir bak." Diplomasız yargıçtı. İnfazıma açıklıktan yer kiralıyordu tavırları. "Giydiğin kıyafete bir bak." Tişört ve kot pantolon; on iki aylık genel kombiniydi onun. "Sen sahiden bu musun?" Aracı'dan önce - Aracı'dan sonra diye yırtsaydım hayatımı ikiye, en başta Pinhan'a sinirlenmezdim belki de. Papatyanın körpe yapraklarını yoldum. Yolduğum yaprakları bir araya toplayıp karanlık odaya doğru üfledim. Esen kış rüzgârı, üfleyişimi ters teptirince bana çarpan yapraklar burnumu kaşındırmıştı.

"Değilsin," dedi Pinhan benim yerine. "Kendi uydunu pazarladın. Kızın yörüngesinde uydu oldun. Hızla dönüyorsun." Sinek kanadından çıkardığı acıklı sözleriyle eklemeye devam etti. "Bu dönüş sana zarar verecek Kara Vezir. Evet, kızdan uzaklaşmanı istedim. Çünkü-" duraksadı. Kapanda peynir görmüş fare misali çaresizliğe sıkışmıştı. "Çünkü seni korumam lazımdı. Kızı öp istedim. Böylece görebilecektin."

"Neyi?" diye sordum homurdanırcasına.

"Duygular soyutken güzeldir Kara Vezir. Somutluk canını yakar."

"Ama daha önce bana dokundu." Suçluluk kaldırımdan kalkmıştı. Adli tıp uzmanıymışçasına aradığım kanıtlara erişebilirsem suçluluğu döndürürdüm bana, yeniden. Zira arkadaşım dizginlemişti coşkunluğumu. Sakindim, yaptıklarıma rağmen. "Dokunması iyi hissettirmişti." Başımın ağrısı, Aracı'nın azaltıcı yeteneğine vurgu yapmayı dileyerek büyüdü. Sana dokunduğunda miden bulanmamış mıydı? Bulanmıştı. Uygar yine haklı... Dokunuşu baş ağrını alıyor. Bedelini midene ödetiyor Kara Vezir.

PERİ PADİŞAHININ KIZI VE KARA VEZİRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin