KEYİFLİ OKUMALAR!
*
peri padişahının kızı
Doğum günleri kapıyı çaldığı zaman doğum günü olan kişiye özel bir şeyler yapılırdı. Bugün doğum günü olan kişi ben değildim ancak doğum günü olan kişiyi anlamak için kendime özel bir şey yapmaya karar vermiştim. Banyonun ışıklarını açtığımda dışarıdaki fırtına şiddetlendi adeta. Delice bir şimşek çakmış kaldırmıştı ortalığı ayağa. Camı döven yağmur mırıltısı ürkütücü bir uğultu üretiyordu fabrikasında. Az sonra o ürkütücülüğe teslim olacağımı bilmek; içimi yiyip kemiriyordu resmen. Aynalı dolabın çekmecesini çektim. Üst üste dizilmiş ağrı kesici paketleri saniyesinde göz kırpmıştı bana. Bunlar, çöp konteynırına atlayabileyim diye Hiç Kimse -gerçi artık Kara Vezir olmuştu. Görünüşe göre istisnalar yokmuş. Kaideyi bozan, kurala çelme takmıyormuş. Kendini Hiç Kimse olarak tanıtanlar, günün birinde kimliklerine sahip çıkmak zorunda kalıyormuş- tarafından bana verilen ilaçlardı. O zaman tedirginliğe esir olduğumdan ötürü ilaçların üç paketini içebilmiş kalan on yedi paketi ise içmeyip saklamıştım. Saklı olanı kullanma zamanıydı. Onun doğum gününde.
Pijamamın ceplerine ağrı kesici kutularını doldurdum. Yetmedi, Seher Abla'nın çarşı alışverişiyle eve getirdiği paketleri de almıştım. Başı ağrısa dahi ağrıyı çekmeyi ilaç içmeye yeğleyen babam küçük çaplı hırsızlığımdan asla haberdar olmayacaktı, muhtemelen. Sıkıntıya düşmeme gerek yoktu. İlaçları alır almaz terk ettim banyoyu. Dışarıdaki fırtına köpürüp durmasaydı eğer ölüm sessizliğinin sis misali etrafı kapladığı söylenebilirdi. Ölüme ayak uydurmamak işten bile değildi. Parmak uçlarımda, minik adımlarımı ilerleterek teras katına çıkmıştım. Yeniden bir şimşek çaktı. Beyaz aydınlık gözleri kör edecek cinsten kaçmaydı. Terasın sürgülü kapısını kenara çektim. Anında üzerime çullanan rüzgâr dengemi sarssa da toparlayabilmiştim.
Seher Abla, yağıştan dolayı armut koltuğumu tırabzanlardan uzaklaştırmış; kapıya yakın bir köşeye istiflemiş ve keçe bir örtü ile korumaya almıştı. Koltuğa dokunmadım. Zaten koltukla bir işim yoktu. Empati kuracaksam koltuklara ihtiyacım olmamalıydı. Çıplak ayaklarımı sürükleye sürükleye terasın ortasına kadar geldim. İliklerime kadar ıslanmış; iliklerime kadar titriyordum. Pijamamın ince kumaşı sırılsıklam durumda, tenime yapışmıştı. Kâküllerimden damlayan sular burnumu kuru tutmama izin vermiyordu. Ağırlığı belirginleşen saçlarım battaniyeymişçesine yayılmıştı omuzlarıma. Soğuk o kadar keskindi ki bıçaklasalardı bedenimin her bir yerini ıstırap çekmezdim bu denli.
Tırabzandan destek alarak yere oturdum. Pijamamın cebinde ne kadar ağrı kesici varsa hepsini ortaya sermiştim bile. Sekizli paketleri karton kutularından çıkarttım. Fakat çıkartma işlemi sandığımdan daha uzun sürmüştü. Komutlarımı yerine getirmeye gönülsüz, titreyen ellerim handikaptan çorap örmüştü başıma. Nihayetinde onlarca paket amadeydi emrime. İlk tabletteki sekiz hapın folyosunu söküp hapları avucumda topladım. Fırsatı değersizleştirmeyen yağmur, avucumu ve hapları ıslatmıştı çoktan. Önemsemedim. Islansa dahi işlevini yitirmeyecekti bu yuvarlak, beyaz uyuşturucu efendileri.
Sekiz hapı ağzıma doldurdum. Yanıma su getirmemiştim çünkü Kara Vezir -isim ya da unvan ne olursa olsun hala yabancılık çekiyordum bu hitaptan- ağrı kesicileri içerken su kullanmıyordu. Hapları yavaş yavaş çiğnemeye başladım. Şimşek çaktı. Bulutlar bağırdı. Seri hızda yerküreye kavuşuyordu yağmur; kırk yıl boyunca ayrı kalan sevgililerin ebedi kavuşması misali.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PERİ PADİŞAHININ KIZI VE KARA VEZİR
Fiksi UmumPeri Padişahının Kızı, annesini kaybettikten sonra içinde bulunduğu elit çevreye uyum sağlayamamaya başlar. Kendini yavaş yavaş toplumdan soyutlar. Aitlik algısını yitirir ve yirmi birinci yaş gününde intihar etmeye karar verir. Ancak hayat, onun ka...