KEYİFLİ OKUMALAR!
*
peri padişahının kızı
İstemek ile hayal etmenin arasında dağlar kadar fark vardı. İstediğimiz her şeyi hayal edebiliyorken hayal ettiğimiz her şeyi isteyemiyor, belki de engelleyemiyor oluşumuz gibi. Bu gece, bu farklılığa lanet ederek girmiştim Bakırcılar'ın evinde Kara Vezir için ayrılan odaya. Odası, hatırı sayılır şekilde büyüktü. Kapının karşısındaki duvar kenarına yerleştirilmiş dikdörtgen yatak, alanın kullanımını küçültüyormuşçasına bir hava kazandırsa da ferahlık yerini koruyordu. İçerideki tozlu havayı içime çekerek cam kenarına yaklaştım. Sonuna kadar çekili fon perdeleri iki yana aralayarak karanlığı az da olsa kırmak adına ay ışığını buyur etmiştim odaya.
Bu evde yaşamaya başladığımdan beri benim odamın yanındaki Kara Vezir'in odasına ayak basmamıştım ancak bugün onu gördükten sonra, ondan iz taşımayan odasının ona ait olduğunu bilerek kalmak istiyordum burada. Yatağın üzerine oturup bacaklarımı topladım ve saten çarşafların üzerine uzandım.
Kapı tıklatılsa da kafamı kaldırıp gelen kişiye bakmamıştım. Zaten iki kişi yaşıyorduk bu kocamanlıkta. Yanıma uğrayan kişiyi biliyor olmam zihnin oyunu addedilmezdi. "İyi geceler," dedi Eren mırıltıyla.
Kendime engel olamayarak kıkırdadım. Neşeli sesim odaya girmesini sağlamıştı. Yatağın yanına kadar yürüyüp ellerini ceplerine yerleştirirken sordu. "Ne oldu?"
"Kardeşin," dedim geçmişi hatırlayarak. "Kâbussuz geceler demeyi tercih ediyor."
Camın önündeki gri koltuğa yerleşti. Görmesem bile başını koltuğa çaresizlikle yasladığını fark edebiliyordum. Nefesini ne yapacağını bilemez bir tavırda dışarı üflemişti. "Kâbussuz geceler öyleyse."
"Kâbussuz geceler," diye tekrar ettim.
İlerleyen saatlerde ne o ne de ben ayrılmıştım Kara Vezir'in odasından. Yanımda olduğunu düşleyerek odasında kalmamın haklı birçok yanı vardı. Üstelik sihirli araba balkabağına dönüşünceye değin zaman da vardı. O, akıl hastanesinden kurtuluncaya değin.
Sonra, "Kâbussuz geceler Kara Vezir," demiştim sessizce. Eren'e değil, hitabın sahibine değil yalnızca geceye, adına, adının karanlığına.
kara vezir
Birisi çakmak çıkardı. Çakmağı çaktı. Alevi havada salındırdı. Alevin her titreyişini hissediyordum sanki. Gözlerimi açmadım. Prensip olarak hayaletlerin gelmesinden korktuğum için kafama kadar çekip yattığım yorgan da kurtulmamıştım. Uyanmıştım ancak öylece bekliyordum. Zira gelen ya gerçekten hayaletti ya da celladım.
Ne kadar yutkunursam yutkunayım kuruyan boğazım batmaya devam ediyordu. Kalbim atıyordu ancak ritmi tekliyordu. Amansız bir titremeye tutulmuştum yine. Ufukta güneş parlayacak mıydı benim için de? Alevin üflendiğini duydum. Çok geçmeden tekrar yandı. Üflendi ve yandı. Bu kısır döngü, ben kendimi açık edinceye değin devam edecekti anlaşılan.
Gözlerimi araladım. Yorganın delikli kumaşının arasından turuncu bir ışık sızıyordu. Yanılmamıştım. Duyduklarım, çarptırılmış düşüncelerimin ürünü değillerdi. O, buradaydı. Uzun bir aradan sonra karşımda...
Tırnaklarımı sapladığım yorganı üzerimden kaydırarak kenara attım. Yatağın karşısındaki ikili koltuğa yayılarak oturmuştu. Yumruk yaptığı sağ elini başına yaslamış, sol elindeki çakmağın senfonisiz dansını ilgiyle takip ediyordu. Ucuz bir koku misali üzerine sinmiş olan yorgunluğu soluyabiliyor olmak; terapistime göre hala iyileşemediğimin bir göstergesiydi. Fırsatım olsa asla haksız çıkmayan göstergeyi un ufak ederdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PERİ PADİŞAHININ KIZI VE KARA VEZİR
General FictionPeri Padişahının Kızı, annesini kaybettikten sonra içinde bulunduğu elit çevreye uyum sağlayamamaya başlar. Kendini yavaş yavaş toplumdan soyutlar. Aitlik algısını yitirir ve yirmi birinci yaş gününde intihar etmeye karar verir. Ancak hayat, onun ka...