Yağmur
Mutluluktan ağlamaya başladım. Cenk de benden farksız değildi. Hatta sanırım o benden daha mutluydu.
O anda aklıma geldi; uzun zamandır ortalıkta değildi ve yalnızdı. Biz onu yalnız bırakmıştık resmen. Ne kadar kötüyüz?
Geri çekilip yüzüne baktım. "Hepimiz adına senden özür dilerim Cenk." Ellerini cebine soktu. "Ne için?"
"Seni yalnız bıraktığımız için. Ne olursa olsun, ne yapmış olursan ol sen bizim arkadaşımızdın. Bu hiç doğru olmadı."
Güldü. Buna şaşırdım doğrusu. Pek umursamıyor gibiydi. "Gerçekten önemli değil Yağmur. Yalnız kalmak bana iyi geldi. Bazı şeyleri daha etraflıca düşünmeme yardımcı oldu. Sorun yok yani." Hangi konuyu düşündüğünü anladım ama lafını yapmak istemedim.
Cevap vermediğini görünce ellerini kaldırıp ufuk çizgisini gösterdi. "Şöyle düşün; ben bir tatile çıkmışım ve bir süreliğine yanınızdan ayrılmışım, ama şimdi geri dönmüşüm."
Ciddi baktığımı görünce korktu. "Yani yeniden sizinle takılabilirim değil mi ? Yoksa istemiyor musunuz?" Kahkahayı patlattım. "Ya tabiki bizimlesin Cenk! Sensiz olur mu?"
Durdu ve gözlerimin içine baktı. "Senin gibi bir kardeşim olduğu için çok şanslıyım sanırım." Tatlı bir şekilde gülümsedim. İnsanın ağabeyinin olması da çok garip ama bir yandan da güzel hissetiriyor. Artık sığınacak bir limanım daha olacak sonuçta.
Yine dalga geçmeye başladı. "Bu arada ağabeyin olarak Ediz'in ifadesini almayı düşünüyorum." Hemen atladım. "Hayır! Ediz'e hiçbir şey yapmıyorsun! O senin arkadaşın unutma."
Kahkaha atmaya başladı. "Tamam tamam. Ne kadar değerli Ediz sizin için Yağmur Hanım?" Bir anda onun muhteşem yüzü aklıma geldi. "Çok." dedim sakince.
Bu sefer daha yüksek sesle kahkaha atmaya başladı. "Vay canına! Büyük aşk! Şu hâline bak kendinden geçtin resmen."
"Ulan! Benimle mi kardeşsin Ediz ile mi belli değil?!" Hâlâ gülüyordu. "Ediz de benim kardeşim ve evet birbirimize benzediğimiz doğrudur."
Aynen o kadar benziyorsunuz ki patlamış mısırı sen sanmıştım ağabeyciğim! Tabiki bunu sesli söylemem.
"Neyse ben üşüyorum. Gidelim artık." Ben yürümeye başladım ama o durup kollarını iki yana açtı. "Ne ile gideceğiz? Ağabeyin arabasını kullanmıyor artık."
"Ayaklarımızla." deyip tek ayağımı havaya kaldırdım. Sonra da biraz da ben dalga geçeyim diye devam ettim. "Aaa siz tanışmıyorsunuz tabi. Ben sizi tanıştırayım hemen. Cenk bak bu ayak, yürümeye yarıyor. Ayak bu da Cenk, ne işe yaradığını bende bilmiyorum."
Üzerine kahkahayı da patlattım. Ellerini kalçalarına koyup bozuldu. "Ayıp ama Yağmur." Dil çıkardım. "Sen yapınca ayıp olmuyor. Hadi hadi ağlama. Gidelim artık." Döndüm ve yürümeye devam ettim. O da söylene söylene arkamdan geldi.
BİR AY SONRA...
Dışarıda soğuk, karlı, beyaz bir hava; karşımda sıcak, çıtır çıtır yanan bir şömine ve yanımda Ediz... Gerisini siz düşünün.
Sakince ateşi seyrediyorduk ki Ediz'in aklına bir şey geldi ve geri çekildi. Doğrulup ne söyleyeceğini bekledim. Etrafına bakındı ve heyecanla konuştu. "Yağmur sen şimdi burada bekle. Ben bir yere gidip geleceğim."
"Nereye?" dedim merakla. Güzel bir oteldeydik. Üstelik baş başaydık. Nereye gidecekti ki yani şimdi? "Sorma güzelim. Hemen geleceğim. Aa dur! Şunları da ye!" Sehpanın üzerinde duran patlamış mısır tabağını elime tutuşturdu. "Ne?!"
Koşarak yanımdan ayrıldı ve gerçekten hiçbir şey anlamadım. Mecburen geriye yaslandım ve ağzıma üç beş tane mısır atmaya başladım. Bu sırada telefonuma bildirim geldi.
Patlamış Mısırım: Şu patlamış mısırı azıcık yavaş ye kıskanıyorum (:
Mesajı görmem ile ayağa kalkmam bir oldu. Gülsem mi ağlasam mı bilemedim. Bu bana attığı ilk mesajdı. Ama tabiki o zaman verdiğim cevabı vermeyecektim.
Yağmur: Kıskanmaya devam et çünkü çok hızlı yiycem :D
Tekrar koltuğa oturdum ve patlamış mısırları hızlıca yemeğe devam ettim. Bir yandan da gülüyordum. Kim bilir neredeydi? Tekrar mesaj gönderince bir heyecan bastı.
Patlamış Mısırım: şimdi sana bir şey göstermek istiyorum
Patlamış Mısırım: Zemin kata in
Yağmur: Ne var orada?
Patlamış Mısırım: Sürpriz
Patlamış Mısırım: Bekliyorum (:
Yağmur: Geliyorum (:
Kalbim küt küt atmaya başlamışken ayaklandım ve asansöre koştum. Şansıma hemen geldi, binip zemin kata indim.
Asansörün kapısı açılınca gördüğüm şey ise duygularımın zirve yapmasına sebep oldu. Karşımda bir sinema salonu duruyordu. Küçük bir yerdi ama sonuçta vardı. Tekrar mesaj geldiğinde telefonuma sarıldım.
Patlamış Mısırım: hoşgeldin (:
Patlamış Mısır: şimdi 5 numaralı salona gel
Allahım sen kalbime mukayyet ol!
Derin derin nefesler alıp sinemaya girdim. Koridorda ilerleyip beş numaralı salonu buldum. Sakince kapısını açtım ve o harika atmosfere girdim.
Patlamış Mısır kokusu her yanımı sararken karanlıkta onun eli elimle buluştu. Ağzım kulaklarımda "Patlamış Mısır!" diye seslendim. Birine patlamış mısır diye seslenmek artık hiç saçma gelmiyordu. Benim için çok anlamlıydı bu.
Dikkatlice yukarı çıktık ve ortalardan bir koridora girdik. Elimi bıraktı ve telefonunu açtı. Bana mesaj gönderdi. İlk sefer ki gibi yine konuşmayacaktı.
Patlamış Mısırım: Şimdi yapacağım şey için bana kızmayacağını biliyorum :D
Patlamış Mısırım: Seni çok seviyorum Yağmur
Gülümseyip telefonumu cebime koydum. Beni öpeceğini biliyordum. Ama bu sefer neden farklı olmasındı?
O telefonunu cebine atarken yüzünü avuçlarımın arasına alıp dudaklarına yapıştım. Başta bir afallasa da kollarını belime sararak hemen bana uyum sağladı.
Uzunca bir öpücükten sonra geri çekilip derin bir nefes verdim. Hayatımdaki en güzel anlardan biriydi bu. Onun yanında ve kollarında kendimi çok huzurlu hissediyorum gerçekten. Sessizce fısıldadım. "Ben de seni çok seviyorum Ediz."
Bir tutam saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdığı sırada perdenin ışıkları yandı. Hızlıca geri çekilip reverans yaptı. "Bu filmi benimle birlikte izler misiniz Yağmur Hanım?" Bir havaya kaldırdığı eline bir sinema perdesine baktım. Sonra bende reverans yapıp elini tuttum. "Elbette yakışıklı beyefendi."
Çocuksu bir gülüşle "Montunuzu alayım o zaman Yağmur Hanım." deyip arkama geçti. Çıkarıp koltuğun üzerine koydu ve hızlıca arka koltuklara koştu. Yerden büyük bir patlamış mısır kovası çıkardığında şaşkınlıkla ellerimle ağzımı kapattım. Çünkü bu kova Ediz'in bana onun 'Patlamış Mısır' olduğunu öğrendiğim partide hediye ettiği kovaydı. Üzerinde isimlerimiz yazıyordu. Ağzına kadar da mısırla doluydu.
"Ya sen bunu benim odamdan ne zaman aldın?" Yanıma koşup elime verdi. "Seni tatil için almaya geldiğimde odanda oturuyorduk ya, sonra sen aşağı indin. Bende o sırada bavuluma attım."
"Ya yerim seni! Çok güzel bir sürpriz bu!" Güldü. Mısırlardan bir tanesini yiyip bir tanesini de benim ağzıma attı. "Beğenmene sevindim. Oturalım mı?" Kafamı salladım ve koltuklarımızı açıp oturduk.
Kafamı boynuna gömüp mısır yemeye başladım. Film başladı, film ile birlikte de en huzurlu saatlerim başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Patlamış Mısır | Texting
ChickLitBilinmeyen Numara: Şu patlamış mısırı azıcık yavaş ye kıskanıyorum Yağmur: Sen beni mısırdan mı kıskanıyorsun gerizekalı? Bilinmeyen Numara: Ama çok güzel yiyorsun hele o dudakların... Yağmur: Yuh sapık! Sen kimsin oğlum? Bilinmeyen Numara: Ben yan...