46. Bölüm

662 64 49
                                    

Ediz

"Ediz, bir tane daha getir!" Yağmur iyice sarhoş olmuştu. Kim bilir gizlice kaç bardak içti? Elindeki boş bardağı masaya koyup garsonlara seslenmeye başladı. "Hey! Bakar mısınız?!" Ellerini indirip kendime çevirdim. "Yağmur durur musun? Yeter bu kadar! Zaten Feride Hanım'a bu durumu nasıl açıklayacağız bilmiyorum."

"Yaa Ediz! Bir şey olmaz yakışıklı lolipopum. Annem bana kızmaz."

"Lolipop mu? Sen iyice sıyırdın Yağmur. Hadi gidiyoruz!" Bu sırada Cenk masaya geldi ve Yağmur'u beş dakika öncesinden daha sarhoş görünce endişelendi. "Ya ne içtin bu kadar kızım sen?! Anneme nasıl açıklayacağız şimdi senin bu hâlini?!"

Yağmur deli gibi Cenk'in üzerine atladı. "Abişş! Gel sarılalım!" Cenk'e sarılıp iç çekti. "Annem bir şey demez abiş merak etme."

"Hee tabi demez." Diğerleri de dansı bırakıp yanımıza geldiler. Zaten balo neredeyse bitmişti. Bazı misafirler ayrılıyorlardı.

Emre Yağmur'a dikkatlice bakıp güldü. "Kaç yıllık arkadaşıyım, Yağmur'u hiç bu hâlde görmedim." Gökçe de ekledi. "Al benden de o kadar. Ayrıca Feride Teyze Yağmur'u bu hâlde görmemeli."

Buse saçlarını düzeltip dudağını büktü. "Bana gelsin demek isterdim ama kuzenlerim de bizde kalıyorlar. Yani annem izin vermez." Geriye bir tek Gökçe kalmıştı. Hepimiz beklentiyle ona baktık. "Arkadaşlar Yağmur bende kalsın isterdim tabiki ama köyden anneannem, dedem ve teyzem geldi. Annem bana da izin vermez yani."

Cenk oflayıp Yağmur'u daha sıkı tuttu ve bir an durup düşündü. Aklına bir şey geldiği belliydi. Hepimiz ne söyleyeceğini beklerken bana döndü ve Yağmur'u kucağıma verdi. "Al. Götür onu." Şaşırdım. Çünkü normalde abiler kız kardeşlerini sevgililerine vermezler. Hele ki gece vaktinde.

"Emin misin?" dedim yüzüne bakıp. "Eminim. Senin ailen şehir dışında zaten. Yağmur'u götür. Kendine gelmesini sağla. Yarın sabah almaya gelirim."

Sonra durdu. Bu sefer bana Yağmur'un abisi olarak değil arkadaşım Cenk olarak bakıyordu. "Sana güveniyorum."

Hop! Abiden de onayı kaptık! Feride Hanım beni zaten seviyor. Oldu bu iş!

"Tamam merak etmeyin. Gruba mesaj atıp size haber veririm." Herkes onayla başını salladı. Buse Yağmur'un çantasını aldı, Gökçe de ceketini.

Ben Yağmur'u kucaklayıp dışarı çıktım. Arada sayıklayıp saçma kelimeler söylüyordu.

"Ah prensim..."

Vale arabamı getirdi ve Yağmur'u dikkatlice bindirdim. Kızlar da eşyalarını arka koltuğa bıraktılar. Cenk'in yüzünde hâlâ bir endişe görüyordum. "Merak etme kardeşim. Ona iyi bakarım." Gülümseyip başını salladı.

Ardından arabama bindim ve Yağmur'un emniyet kemerini bağlamak için eğildim. Üzerine eğildiğimde fısıldadı.

"Ah prensim bu ne kadar güzel bir koku?" İstemsizce gülüp kemeri bağladım ve arabamı çalıştırdım.

YARIM SAAT SONRA...

"Alev alev yandığım doğru! Küllerimden doğar mıyım sana doğru?! Kendimi arıyorken olmaktan korktuğum yerdeyim, sendeyim! Al beni ne yaparsan yap! Al beni ne yaparsan yap!" Evin bahçesinde bağıra bağıra şarkı söyleyen Yağmur'u durdurmak için elimden geleni yaptım. Neyseki komşular partilerden sese ve gürültüye alışkınlar.

"Yağmur, yeter güzelim. Hadi içeri girelim. Sana kahve yapalım. Hadi." Onu kendime çektim ve bir anda duygusallaştı. Gözlerime bakıp elini yanağıma koydu. "Ah prensim siz ne derseniz o."

Patlamış Mısır | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin